Le faible ne peut jamais pardonner. Le pardon c'est l'apanage du fort.{Güçsüzler asla affetmez. Affetmek, güçlülerin özelliğidir.}
~ Anonim
🔽
Her şey güzel giderken olurdu zaten tüm felaketler. Ya da her şey güzel diye en ufacık şeyler bile gözümüze felaket gibi mi görünürdü?
Gecenin yarısı şehirdeki tüm çanlar çalmaya başladığında bundan sonra işlerin çokta iyi gitmeyeceğini anlamıştım.
Çanları duyan herkes toplantı odasına toplanmıştı ve tanıdığım iki kişi burada değildi; Jimin ve Rosé. Onlar için endişeleniyordum çünkü diğer herkes sarayın içinde güvendeydi.
Babam ve Jungkook hemen bir görev dağılımı yapıp olayı ele almaya çalışıyorlardı.
Hoseok ve Yoongi askerleri hizaya sokmak için karargaha gitmişlerdi. Babam, gelen ulağı dinleyip bize saldırıların nereden yapıldığını anlatıyordu.
Jungkook, sarayda onu korumak için bulunan tüm askerleri, halkı bilgilendirmek ve onların evlerine kapanmasını söylemek için görevlendirirken aklımda Rosé vardı. O da saldırıların yapıldığı yere yakın yaşıyordu ve durumu nasıldı, hiçbir fikrimiz yoktu.
Kral Taehyung ve Prenses Jennie içeri girdiklerinde baştan aşağı ürperdim. Kral, aşırı derecede ciddi ve savaşa hazır duruyordu. "Yapabileceğimiz herhangi bir şey var mı?" Jungkook, kendisine uzatılan eli sıktı. "Yanımda olmanız bile yeter."
Jennie, yanıma gelip elini sırtıma attığında hafifçe gülümsedim ama bunun yüzüme yansıyıp yansımadığını bilmiyordum. "Her şey geçecek, sakin ol." Onun elini tutup hafifçe sıktım.
Jisoo, masanın üstündeki haritayı incelerken babama bir şeyler anlatıyordu. Babam, Jungkook'u yanına çağırdığında hepimiz merakla masanın etrafına toplandık.
"Saldırıların yapıldığı yer şehrin iç merkezi. Dışarıdaki askerleri geçip buraya gelmeleri imkansız. Öyle bir şey olsa çan çalınmadan önce saldırı olduğunu bildirmek için bir asker gelirdi."
Jungkook, haritayı dikkatle inceleyip "Yani düşman dışarıdan gelmemiş. Hep içerideymiş." dedi. Jisoo, korkuyla babamın koluna tutundu. "Ya askerler ayaklandıysa? Darbe girişimi olabilir mi?"
Jungkook, hemen kafasını olumsuz anlamda salladı. "Sanmıyorum. Hatta eminim. Kimsenin beni indirmek için bir sebebi yok." Babam, Jungkook'u onaylarken kapı aniden açıldı. Yoongi, ter kan içinde içeri girdi.
"Yenileceklerini hissettikleri için yangın çıkartıyorlar. Çok fazla sayıda yaralı var ve çoğu halktan."
Kalbim korkuyla kasılırken sadece bir kere gittiğim Rosé'nin evi geldi aklıma.Elimi sıkan prensesin eli geri çekildiğinde ona baktım. Jennie, bembeyaz kesilmişti ve gözleri dolmuştu. Bunun, onu bu kadar etkileyeceğini düşünmezdim ama onun da bir insan olduğu gerçeğini yeni yeni kavrıyordum.
"Üzülme, halledeceğiz." Dediğim şeyle bana sarılıp ağlamaya başladığında benden çok şaşıran biri varsa o da Jennie'nin abisi Taehyung idi.
"Jennie? Sorun ne? İyi misin?" Taehyung, hemen onun yanına koştuğunda Jennie beni bırakmadı. Ağlayışlarının arasında bir şey diyordu ama anlayamıyordum. "Tamam, sorun yok. Siz devam edin."
Dediğim şeyle Jungkook, askerlerin yarısının itfaiyecilere katılması emrini verdi. Yoongi, onu başıyla onaylarken "Yaralılar?" dedim korkuyla. "Yaralılar için doktor lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)
FanficLa fortune sourit aux audacieux. {Şans, cesurlara güler.} (Liskook, Jirose, Namsoo, Jenkai, Taejin, Sope) Altı yaşındayken babasının gözünün önünde idam edildiğini gören küçük kız, on altı yaşındayken babasının idam kararını veren kralın sarayına g...