487.Ders Şûrâ Sûresi 45-51

10 3 19
                                    

487. Ders :

25. Cüz, 42. Sûre, 487. Sayfa
Şûrâ Sûresi
45-51. Âyet-i Kerîm'eler.

 بِسْــــــــــــــــمِ اللهِ الرَّحْمـٰـنِ الرَّحِيــــــمِ

45

وَتَرَاهُمْ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا خَاشِعِينَ مِنَ الذُّلِّ يَنظُرُونَ مِن طَرْفٍ خَفِيٍّ
"Onlar ateşe sunulurken, zilletten başlarını öne eğmiş, göz ucuyla gizli gizli baktıklarını görürsün."

Onların cehennem ateşine bakmaları, kılıçla idam edilecek kimsenin kılıca bakması gibidir.

وَقَالَ الَّذِينَ آمَنُوا
"İman edenler ise şöyle derler:"

إِنَّ الْخَاسِرِينَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ وَأَهْلِيهِمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ
"İşte asıl hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü kendilerini ve ehillerini ziyana sokanlardır."

Bunlar hem kendilerini hem de beraber oldukları kimseleri ebedi azaba maruz bırakmakla en büyük hüsranı yaşamışlardır.

Mü'minlerin bunu dünyada söylemiş olmaları muhtemel olduğu gibi, diğer âlemde onların hâlini görünce söyleyecek de olabilirler.

أَلَا إِنَّ الظَّالِمِينَ فِي عَذَابٍ مُّقِيمٍ
"İyi bilin ki zâlimler, sürekli bir azap içindedirler."

Bu, onların sözünün davamı olabileceği gibi, Allahtan onları bir tasdik de olabilir.








46

وَمَا كَانَ لَهُم مِّنْ أَوْلِيَاء يَنصُرُونَهُم مِّن دُونِ اللَّهِ
"Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek dostları da yoktur."

وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِن سَبِيلٍ
"Ve Allah, kimi saptırırsa artık onun için hiçbir çıkar yol yoktur."

Allahın yoldan çıkardığı kimse için hidayete veya kurtuluşa bir yol yoktur.









47

اسْتَجِيبُوا لِرَبِّكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ يَوْمٌ لَّا مَرَدَّ لَهُ مِنَ اللَّهِ
"Allah'tan, geri çevrilmesi olmayan bir gün gelmeden önce, Rabbinize icabet edin."

مَا لَكُم مِّن مَّلْجَأٍ يَوْمَئِذٍ وَمَا لَكُم مِّن نَّكِيرٍ
"O gün sizin için ne sığınacak bir yer vardır, ne de (günahlarınızı) inkâra bir mecal!"

Ve o gün yapmış olduklarınızı inkâra da bir mecâl yoktur. Çünkü bütün yaptıklarınız amel defterlerinizde toplanmıştır. Ayrıca, dilleriniz ve azalarınız da yaptıklarınıza şehâdet eder.








48

فَإِنْ أَعْرَضُوا فَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ حَفِيظًا
"Eğer yüz çevirirlerse (bilesinki), biz seni onlara bir muhafız olarak göndermedik."

Biz Seni onlara bir gözetleyici ve hesaba çekici olarak göndermedik.

إِنْ عَلَيْكَ إِلَّا الْبَلَاغُ
"Sana düşen, sadece tebliğdir."Zaten onu da yaptın.

وَإِنَّا إِذَا أَذَقْنَا الْإِنسَانَ مِنَّا رَحْمَةً فَرِحَ بِهَا
"Gerçekten biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımızda ona sevinir."

وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ فَإِنَّ الْإِنسَانَ كَفُورٌ
"Ama elleriyle yaptıkları işler yüzünden onlara bir kötülük dokunursa, o zaman da insan pek nankördür."

Nimeti bütün bütün unutur, belayı ise durmadan hatırlar ve gözünde büyütür, sebebinin ne olduğunu düşünmez.

Ayette anlatılan durum her ne kadar mücrimlere has ise de, insan türünde böylelerinin çok olması ve mücrimlerin de insan sınıfına dâhil olması yüzünden, bu özelliğin insana isnadı caizdir.

Ayette insana rahmetin tattırılmasının katiyet ifade eden إِذَا "iza" ile, belanın gelmesinin ise ihtimal ifade eden إِنْ "in" ile gelmesi, rahmetinin tattırılmasının, bizzât gerekli bir âdet olması cihetiyle muhakkak olmasından, belanın isabetinin ise muhtemel bulunmasındandır.













49

لِلَّهِ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
"Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah'ındır."

Böyle olunca, nimeti ve belayı dilediği şekilde taksim etmek O'na aittir.

يَخْلُقُ مَا يَشَاء
"Ne dilerse yaratır."

Yaratması, bir ihtiyaçtan değildir. Ayrıca yarattığı bir şeye de itiraz söz konusu olamaz.

يَهَبُ لِمَنْ يَشَاء إِنَاثًا وَيَهَبُ لِمَن يَشَاء الذُّكُورَ
"Dilediğine kız çocukları, dilediğine erkek çocukları verir."








50

أَوْ يُزَوِّجُهُمْ ذُكْرَانًا وَإِنَاثًا
"Yahut o çocukları erkekler ve dişiler olmak üzere çift olarak verir."

وَيَجْعَلُ مَن يَشَاء عَقِيمًا
"Dilediği kimseyi de kısır yapar."

Allah insanlara meşietinin muktezasına göre evlat verir. Bir kısmına sadece erkek veya sadece kız verir. Bir kısmına hem erkek hem kız verir. Bir kısmına da hiç vermez.

Önce kız çocuğunun nazara verilmesi, muhtemelen neslin çoğalması için onların daha ziyade olması sebebiyledir.

-Veya ayetin sevk edildiği mana, insanın değil, Allahın meşietinin taalluk ettiğinin gerçekleştiğine delâlet içindir. Kız vermesi de böyledir.[1>

-Veya kelâm belâ hakkında idi. Arablar ise kız çocuğunu böyle telakki ediyorlardı.

-Veya kız babalarının kalplerini hoş etmek için önce onlardan başlanmıştır.

-Veya ayet sonlarındaki fasılaları muhafaza için böyle gelmiştir. "Zükûr" kelimesinin "ez-zükûr" şeklinde gelmesi de bundandır.

إِنَّهُ عَلِيمٌ قَدِيرٌ
"Şüphesiz O, Alîm'dir – Kadîr'dir (her şeyi hakkıyla bilendir, her şeye gücü yetendir)."

Böyle olanca yaptığını bir hikmet ve irade ile yapar.

صدق الله العظيم 

* * * * * * 

[1> Genelde anne-babalar kızdan ziyade erkek çocuk isterler. Ama bu, kimsenin keyfine bırakılmamıştır. Allah, dünyanın her tarafında dengeli bir şekilde nüfusun yarısını kız olarak yaratır.


Yazar :
Prof. Dr. Şadi Eren

TESFSİR İLE BİRLİKTE OKUMAYI UNUTMAYALIM اِنْ شَاءَ اللهُ تَعَالٰی

Diğer yayınladığımız kitaplara bakmak ister misiniz? Profilime girip KİTAP DÜNYASI📚 isimli kitapta tüm giriş bölümleri ile kolaylıkla inceleyebilirsiniz. :)

En güzeli olan الله TEÂLÂYA emanet olunuz🌹🍃💚

Selâm ve duâ ile...

✔️3- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin