6. Bölüm - Son

408 33 18
                                    

Krallığımı avcunun içine bıraktığım adam, diğer elinde kızımı tutuyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Krallığımı avcunun içine bıraktığım adam, diğer elinde kızımı tutuyordu. Ve yanımda duran adamsa kalbimin sahibiydi. Ya her şeyi ardımda bırakarak sevdiğim adamla tanımadığım bir uygarlığa gidecektim ya da burada kalarak kalbimi kendi ellerimle gömerek bir kez daha güvenemeyeceğim bu adamla yaşamaya devam edecektim.

Amir'in gözlerinde kendisiyle gelmem için yalvaran bir bakış vardı. Fakat bunun yanısıra kendisine bir kez daha ihanet etmeyeceğimden emin değildi.

Ve ben, Amir'i ardımda bırakarak ileriye yürüdüm. Bu saray, bu krallık ve bu hayat benimdi. Kibrim kadar yüksek bu dağların üzerine konuşlanmış bu dağ benim evimdi. Sarayın pencerelerindeki okçulara tek tek göz gezdirirken, elimi kaldırdım ve birkaç saniye sonra indirdiğimde tüm okların hedefi Amir'in bedeni oldu. Amir. Benim ilk ve son aşkım, ardında siyah bir kan bırakarak gözlerini sonsuza dek kapattı dünyaya. Onun ölümüyle yaşamaya alışmıştım, onun yokluğundayken onunla birlikte olmak kolaydı.

Louis bu yaptığım kararın tebriği olarak dudaklarıma bir öpücük bırakırken gülümsedim ve onun beyaz, masum yüzümü parmaklarımın arasına alarak gözlerine uzun uzun baktım. Kıyafetimin içinde her zaman hazır olan hançerin soğuk ucunu onun sıcak etinin içine iterken bir an olsun gözlerimi kırpmadım. Ağzından dökülerek kıyafetlerime bulaşan sıcak kanı, bana bir devrin kapandığını vad eden bir müzik gibiydi.

Louis'i az ötemizde duran uçurumdan aşağı yuvarlamaları için muhafızlara emir verirken gözlerim kızımla kesişti. Ve 4 yaşında olan bu kız çocuğun gözlerindeki nefret, annesini bularak geriye itti.

Onun kim olduğunu bilmiyordum. Evet, ben dünyaya getirmiştim bu çocuğu fakat gözlerindeki bakış Amir'e aitti. Nefretiniyse Louis'ten almış kibrini benden çalmıştı. 

Birkaç adım daha gerilediğimde Amir'in bedenine takılarak sırtüstü yere kapaklandığımda, yıllar sonra ilk kez gökyüzüne baktım. Parmaklarımı gökyüzüne uzatırken Amir'in parmakları benimkini buldu ve sıkıca kavradı. Başım onun birkaç santim ötesindeydi ve bana uzanarak dudaklarıma son bir öpücük bıraktı. 

Onun aşık olduğu güzelliğim, bana bir lanet getirmişti ilk öpücüğünde. Dudaklarından sızan siyah kan kalbime ulaştığında Amir'le tek beden olmuştuk. Ve bu lanet, yüzyıllar boyu bizimle kaldı. Kızım öldüğünde de devam etti. Amir bedenimdeki yerinden tamamen vazgeçtiğinde de. Ben; güzelliğin lanetlenişiyim. Fakat beni bundan kurtarabilecek biri var Harry, o da sensin. Sana her şeyi tüm doğruluğu ile anlattım. Yüreğinde kötülük olmayan bir insan beni affederse, bu lanetin kalkacağını biliyorum. Ve bana- bedenini de vermelisin."

Harry'nin bedenini saran sarmaşık yavaş yavaş çözülürken derin bir nefes aldı genç adam. Bu lanetin gerçek olduğunu biliyordu, fakat bedenini, gençliğini ve güzelliğini vermesi gerektiğini düşünmemişti. Üstelik böyle bir insan affedilebilir miydi?

Harry boğuk bir sesle "Bana yüzünü göster." diye fısıldadı "Seni görmek istiyorum."

Harry'nin gözlerinin önünde karanlık bir duman canlandı ve saniyeler sonra dumandan çok daha kötü bir şey, bir yaratık gözlerinin önüne serildi. Bu kadın anlatıldığından çok daha korkunçtu fakat gözlerinde, bedeninde bir zamanlar taşıdığı ilahi güzelliğin kıvılcımları parıldıyordu.

Kadının tırnakları etlerinden ayrılmış mor birer yonca halini almıştı. Dudaklarındaki renkse parmaklarının ucundaki mordan çok daha koyu bir renkti. Dudaklarını gülümsemek için araladığında, orada siyah dişler değil, koskoca bir boşluk olduğunu gördü. Kadının iki şakağından yukarıya sayılamayacak kadar çok kanat uzanıyordu ve siyah gözleriyle uyum içinde olan bu kanatlar, kadının farklı türde bir karga olduğunu düşündürüyordu.

Harry'nin güzel gözleri bu çirkinlik karşısında tiksinerek küçüldü ve geriye çekilmeye çalışırken buldu kendini.

Kadının güzel sesi yeniden kulaklarını doldurdu "Beni kurtalmalısın. Bu lanet benden güzelliğimi, hayatımın aşkını ve hayatımı çaldı."

Harry olduğu yerde silkinerek kadının çirkin yüzüne dikkatle baktı. Korkmuyordu fakat tiksiniyordu. Bir insanın yapabileceği tüm kötülükleri yapmış olan bu kadın, güzelliğini kaybedişinden yakınıyordu. Kendisini öldürmesi uğruna kurtuluşu diliyordu. Harry başını hafifçe iki yana salladı.

"Kurtulduğunda ne olacak?" diye fısıldadı sesi ondan izinsizce.

"Kızıl Krallık yeniden benim olacak ve güzelliğim dünyanın 4 bir yanında konuşulacak. Amir'le birlikte-"

Harry gülüşünü bastırarak "Amir öldü." diye fısıldadı "Onu sen öldürdün."

"Hiç kimse hayatının aşkını kaybetmek istemez. Taht uğruna bile."

"Ama sen istedin."

"Yanılıyorsun Harry, sen küçük bir çocuksun. Bana görkemli hayatımı ve önünde secde edilen güzelliğimi bağışla, her şeyi düzelteceğime söz veriyorum."

Harry derin bir nefes aldığında kadının kokusunun içine sinmekte olduğunu fark etti. Yavaş yavaş bedenini ele geçiren bu koku, başını döndürüyor kadının canavarlığını unutturuyordu "Kötü insanları hiçbir şey değiştirmez. Sen, sana aşık bir adamı öldürdün. Başına gelen her şeyi hak ettin, bağışlanmayı dileme!"

Kadının kömürlere bulanmış kolları Harry'nin omuzlarını sardı ve kendisine çekerek ormanı gümbürdeten bir ses tonuyla konuştu "Beni kurtaracaksın! Bunun için geldin ormanıma. Seni bu yüzden kabul ettim."

Harry'nin yorgun gözleri kadının dudaklarına takıldı ve renginden midesi bulanarak gözlerini yumdu sımsıkı. İç cebindeki bıçağın soğuk ucu parmağını okşuyordu. Bıçağı sinsice çekti cebinden ve kadının taşlaşmış kalbini kendine hedef alarak saniyeler içinde ilk darbesini savurdu. 

"Kötü insanlar iyi bir sonu hak etmez Prenses." sesi kendisine yabancı bir tınıdanmış gibi geldi genç adamın. Fakat bunu düşünemeyecek kadar korkuyor, bedeni zangır zangır titriyordu.

Harry sımsıkı yumduğu gözlerini araladığında kadının bedeninin git gide küçülüşüne şahitlik etti. Bedeni gerilerek ufalıyor, arkasında siyah bulutlar bırakarak kanatları havaya savruluyordu. Her şeyin bittiğini düşündüğü bir anda kadının bedeni tamamen yok olarak bir karganın bedeninde var oldu. Küçük karga, kendi siyah kanından inşa edilmiş havuzun içinde yatıyordu. Mavi gözleri hafif aralıktı ve son nefesini verirken Harry'nin gözlerini hedef almıştı. 

Harry onun gülümsediğini görmekten ziyade hissetti ve lanet yeni bir bedende can bularak alevlendi.

Harry dudaklarının arasında hissettiği dolulukla dişlerini araladı ve bir karganın başı ağzının arasından toprağa düştü. Genç adam ayaklarının üzerine düştüğünde simsiyah bir kan boğazından yol bularak toprağa dökülüyordu. Harry başını göğe kaldırdığında esmer tenli adamın silueti gözlerinin önündeydi. Ve az sonra güzelliği dünyaya nam salmış Prensesin kızıl saçları adamın göğsünde belirdi. Esmer tenli adam eğilerek kadının şakağına ufak bir öpücük bıraktı ve Kızıl Ormana özlem dolu bir bakış attıktan sonra kadınını kollarının arasına alarak saniyeler içinde buharlaşarak yok oldu.

Harry dudaklarının arasından "Güzelliğin lanetlenişi.." diye fısıldadı başı toprağın üzerine düşmeden önce "Beni buldu- fakat beni kurtaracak hiç kimse olmayacak! Sonsuza dek ormanın derinliklerinde korku saçan bir canavar olarak yaşayacağım. Güneş bir kez daha bedenimi ısıtmayacak, bir kadının neşeli sesi kulaklarımı doldurmayacak ve yaşamı bir kez daha hissetmeyeceğim. Kızıl Ormanın sahipleri bu toprakları terk etti ve lanet artık benim bedenimde, bu topraklarda yaşıyor."

Son 

07.03.2021

Güzelliğin LanetlenişiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin