Bölüm 1: ARSEN LÜPENİN TUTUKLANMASI

1.1K 20 6
                                    

Oldukça güzel başlayan bu seyahat için tuhaf bir son olmuştu. Süratli ve konforlu bir transatlantik olan La province,in mürettebatı yardımsever, yolcuları da seçkin ve zevk sahibi kişilerdi. Yeni ilişkiler kurmanın heyecanı, samimi eğlencelerle birleşerek hoşça vakit geçirmemizi sağlıyordu. Issız bir adada yaşıyormuşuz gibi dünyadan kopuk olmanın, yalnızca birbirimizle muhatap olmanın keyfini çıkarıyorduk.

Öncesinde birbirini tanımayan fakat birkaç gündür içli dışlı bir yaşam sürmek durumunda kalıp, okyanusun öfkesine, dalgalrın ve fırtınanın şiddetine ve durgun denizin rahatsız edici tekdüzeliğine kol kola meydan okuyan bu kişilerin ne kadar özgün ve samimi olabileceklerini hiç düşündünüz mü? Fırtınaları, güzelliği, tekdüzeliği ve çeşitliliğiyle yaşam bir tür trajik varoluşa dönüşebiliyor; belki de bu seyahate haz ve korku karışımı hislerle başlamamızın nedeni budur.

Son bir kaç yıldır transatlantik yolcularının hayatına eklenmiş olan yeni bir şey var. Yüzen adacık artık bir zamanlar olduğu gibi dünyadan bağımsız değil. Bu yeni şey onları Atlantik'in en ıssız sularında bile dünyaya bağlıyor. Sayesinde haberleri gizemli bir şekilde aldığımız telsiz telgraf! Mesajların içi boş olan bir kablodan gelmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Durum çok daha karmaşıktı; hatta bu mucizeyi ancak rüzgar açıklaya bilirdi. Seyahatin ilk gününde, zaman zaman birimize uzak diyarlardan birkaç kelime fısıldayan bir ses tarafından takip edildiğimizi hissettik. Ben, iki arkadaşımla konuştum. Birçok kişi de diğer yolculara bazen neşeli bazen de hüzünlü veda cümleleri gönderdi.

Seyahatin ikinci gününde, fransız sahillerinin yaklaşık beş yüz mil açıklarında şiddetli bir fırtınanın ortasında telsiz telgraftan şöyle bir mesaj geldi:
'' Arsen Lüpen geminizde. Birinci sınıf kamaralarda sarı saçlı sağ kolu yaralı yalnız seyahat ediyor ve takma adı R...''

Tam o anda fırtınalı gökyüzünde şiddetli bir şimşek çaktı. Elektrik kabloları hasar gördüğünden mesajın tamamı bize ulaşamadı. Arsen Lüpen'in takma adına dair yalnızca ilk harfi öğrenebilmiştik.

Eğer mesajda başka bir kişiden söz ediliyor olsaydı telgraf operatörü ve mürettebat haberi kolayca gizleye bilirdi. Fakat bu haber en iyi sır saklayıcıların bile saklayamayacağı türdendi. Aynı gün haber bütün gemiye yayıldı ve herkes Arsen Lüpen'in aramızda gizlendiğinin farkındaydı.

Son birkaç aydır bütün gazetelerin bahsettiği sorumsuz hırsız Arsen Lüpen aramızda gizleniyordu! En başarılı dedektifimiz Ganimard'ın en olmayacak yerlerde bile mücadele ettiği gizemli kişilik. Yalnızca şato ve salonlarla ilgilenen bir gece Baron Schorman'ın evine girip üzerine ''Kaliteli eşyalarınız olduğunda kibar hırsız Arsen Lüpen tekrar gelecek,'' yazdığı kartını bırakarak bir şey almadan çıkan eksantrik beyfendi Arsen Lüpen! Yeri gelince şoför, dedektif, kitapçı, Rus fizikçi, İspanyol boğa güreşçisi, pazarlamacı, yağız delikanlı veya bir yaşlı moruk olabilen bin bir surat Arsen Lüpen!

İçinde bulunduğumuz durum bir hayli ilginçti. Arsen Lüpen bu gemideydi; bizimle aynı salonda aynı sigara odasında ya da aynı müzik odasında dolaşıyordu! Belki de şuradaki beyfendi odur... Ya da diğeri... Masada karşımda oturanın ya da kompartımandaki beyfendinin o olmadığı ne malum?

Ertesi sabah Bayan Nelly Underdown heyecan içersinde şöyle dedi: '' Bu durumun beş gün sürecek olması katlanılır gibi değil ! Umarım hemen yakalanır! ''
Daha sonra bana dönerek '' Bay d'Anrezy sizin kaptanla aranız çok iyi mutlaka bir şeyler bliyorsunuzdur '' dedi.
Keşke Bayan Nelly'yi ilgilendirecek bir şeyler bilseydim. Çünkü o her ortamda dikkatleri üzerine çekebilen zenginlik ve güzelliğin vücut bulduğu muhteşem bir varlıktı.

Paris'te Fransız annesinin yanında eğitim almış olan Bayan Nelly Chicago'daki milyone babası Bay Underdown'u ziyarete gidiyordu. Bu yolculukta kendisine arkadaşı Leydi Jerland refakat ediyordu.

Başlarda Bayan Nelly'den hoşlanıyordum fakat zaman geçtikçe ve ilişkimiz güçlendikçe hissettiklerimin hoşlanmaktan daha fazlası olduğunu fark ettim. Dahası o da bu hislerimi belli bir ölçüye kadar karşılıksız bırakmıyordu. Şakalarıma gülme nezaketini gösteriyor ve anlattığım hikayelere ilgi duyuyordu. Fakat sakin, kibar ve zevk sahibi genç bir rakibim vardı. Bana öyle geliyordu ki Bayan Nelly'nin onun sakin mizacını benim Parisli havailiğime tercih ettiği zamanlar vardı. Bu genç delikanlı da Bayan Nelly bana az önceki soruyu sorduğunda onun etrafını çevreleyen hayranlardan biriydi. Hepimiz önceki geceki fırtınanın temizlediği gökyüzünün ve güzel havanın keyfini çıkarıyorduk.

''Maalesef kesin bir bilgim yok hanımefendi. Fakat Arsen Lüpen'in ezeli düşmanı dedektif Ganimard gibi bu gizemi aydınlatmaya çalışabiliriz diye düşünüyorum. Ne dersiniz?''

''Bence bu bizi biraz aşar.''

''Ah hiç sanmam. Öncelikle hanımefendi sizce bu çok karışık bir mesele mi?''
''Hemde oldukça karışık!''

''Elimizdeki ipuçlarını unutuyorsunuz.''
''Hangi ipuçları?''
''İlk olarak Lüpen'in takma adı 'R' harfiyle başlıyor.''
''Bu çok güvenilir bir bilgi değil,'' diye cevap verdi.
''İkinci olarak yalnız seyahat ediyor.''
''Bu bilgi ne işimize yarar ki?''
''Son olarak sarı saçlı.''
''Yani?''
''Yani tek yapmamız gereken yolcu listesini kontrol etmek ve eleme yaparak ilerlemek.''

Yolcu listesi cebimdeydi. Çıkarıp bir göz gezdirdim ve şöyle dedim:
''Yolcu listesinde ismi 'R' harfi ile başlayan on üç erkek yolcu var.''
''Yalnızca on üç mü ?''
''Birinci sınıf kamaralarda yalnızca on üç tane ismi 'R' harfiyle başlayan erkek yolcu var ve bunların dokuzu eşleri çocukları veya hizmetkarlarıyla birlikte seyahat ediyor. Yani geriye yalnız seyahat eden dört kişi kalıyor. İlki markide Raverden...''

''Amerikan büyükelçisinin sekreteri iyi tanırım,'' diyerek araya girdi Bayan Nelly.

''Binbaşı Rawson,''diye devam ettim.
Biri ''O benim amcam'' dedi.
''Bay Rivolta.''
Siyah gür sakallı bir italyan ''Burdayım!'' diye seslendi. Bayan Nelly kahkahalara boğularak ''Bu beyfendinin sarışına benzer bir hali yok'' dedi.
''Pekala. Listedeki son kişinin şüphelimiz olduğunu düşünmekten başka bir seçeneğimiz kalmıyor öyleyse.''
''Adı nedir?''
''Bay Rozaine. Kendisini tanıyan var mı?''

Kimse cevap vermedi. Fakat Bayan Nelly kendisine olan ilgisi beni rahatsız eden sakin delikanlıya dönerek ''Bay Rozaine neden cevap vermiyorsunuz?'' dedi.
Herkes dönüp ona baktı. Bay Rozaine sarı saçlıydı. İtiraf etmeliyim ki çok şaşırdım.  Bayan Nelly'nin sorusunu takip eden sessizliğe bakılırsa orada bulunan herkes de şaşkındı. Fakat şüpheli genç öyle iğneleyici bir cevap verdi ki fikrimizin doğru olmadığını düüşündük.

''Neden mi cevap vermiyorum? İsmimi yalnız oluşumu ve saç rengimi düşününce ben de kendimden şüphelendim ve tutuklanacağımı düşünüyorum da ondan.''
Bunları söylerken görüntüsü normalden farklıydı. İnce dudakları birbirine iyice yaklaşmış yüzü bembeyaz olmuştu. Gözleri ise kan çanağına dönmüştü. Şaka yaptığını anlamıştık fakat yine de içimize bir kuşku düşmüştü.
''Fakat yara iziniz yok'' dedi Bayan Nelly.
''Evet yara izim yok.''
Gömleğini sıyırıp sıyırıp kolunu gösterdi. Yaptıkları beni etkilememişti çünkü bize sağ kolu yerine sol kolunu göstermişti. Tam buna dikkat çekecektim ki başka bir olay konunun dağılmasına sebep oldu. Leydi Jerland büyük bir telaş içinde yanımıza geldi.

'' Mücevherlerim! İncilerim! Hepsi çalınmış!''
Sonradan öğrendik ki aslında hepsi çalınmamıştı. İlginç bir şekilde hırsız elmas broşlar taşlı kolyeler ve bilekliklerin yalnızca değerli taşlarını çalmıştı. Geri kalanlalr ise güzel renkli yaprakları koparılmış çiçekler gibi taşları çalınmış bir şekilde masanın üzerinde duruyordu. Leydi Jerland dışarda çay keyfi yaparken hırsız güpe gündüz kalabalık bir koridora açılan kamaranın kapısını zorla açmış bir şapka kutusunun altında saklı olan mücevher kutusunu bulmuş ve içinden alacağını almış olmalıydı.

Elbette bütün yolcular aynı şeyi düşündü. Bu Arsen Lüpen'in işiydi.

ARSEN LÜPENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin