Son bir yardımla Eveline gelinliğini giymişti. Kendine bakma ihtiyacı duymuyordu. Yanındakilere nasıl oldum diye sormuyordu çünkü beğenilmek şu anda kendisinin pek umrunda değildi. Eveline sadece bugünü nasıl atlatacağını düşünüyordu. Ve bir an önce burayı terk edecek günün gelmesini istiyordu. Yardımcısı Rose:
''Harika görünüyorsunuz, gidelim mi?'' Eveline arkasını dönüp Rose'a baktı. Vakit gelmiş miydi yani? Evlenecek miydi? On yedi yaşında bunu kaldırabilecek miydi?
''T-ta-tamam'' diye kekeledi Eveline. Heyecanını bastıramıyordu. Rose'la birlikte yürürken yutkundu. Şu an annesine o kadar çok ihtiyacı vardıki... Boğazını temizledikten sonra Rose'a dönüp gülümsedi. Rose ise ona acır gibi baktıktan sonra oda gülümsedi. Eveline'a acıyordu. En büyük sorumluluğu genç bir prensesin omuzlarına koymuşlardı. Rose kapıyı açtı ve içeride bir sürü güzel giyinimli kadınların olduğu odaya girdiler. Bir anda bütün gözler Eveline'a dönmüştü. Herkes onun güzelliği karşısında şaşırıyordu. Kimse kendini bakmaktan alamıyordu. Çünkü odaya bir güneş gibi doğmuştu. Eveline bundan rahatsız olmuştu.
O hiç bir zaman ilgi odağı olmak istemezdi. Derin bir iç çekerek odanın sonuna Mary'e doğru yürümeye başladı. Çünkü Mary'nin yanında boş bir koltuk vardı ve orasının kendisine ait olduğuna emindi. Herkesi geçerek yürümeye başladı. Mary sıcak gülümsemesiyle yine ona bakıyordu. Bu kadının içtenliği Eveline'nın içine pişmanlık düşürüyordu. Eveline bu kadının neşesini iyi kalpliliğini her gördüğünde bir kez daha lanet okuyordu kendisine. Eveline yaklaşınca Mary ayağa kalktı ve:
''Ah Eveline. Ne kadarda hoş görünüyorsun böyle.'' Eveline başını teşekkür etmek anlamında yavaşça yere indirdi.
''Teşekkür ederim Mary. Sende.'' diyerek yerine oturdu. Şimdi kendini neyle avutacaktı? Kendine haksızlık yapıldığını düşünmüyor değildi. Ailesi sarayında ondan gelecek haberleri bekliyordu sadece ceremesini Eveline çekiyordu. O anda ondan izinsiz akan göz yaşları ne düşündüğünü açığa çıkardı. Mary:
''Eveline... Lütfen yapma. Yabancılık çektiğini ve alışamadığının farkındayım ama böyle yapma. Bir düşünsene, sen yıllardır küs olan iki krallığı barıştırdın! Sadece sen yaptın bunu Eveline. Kendinle gurur duymalısın sevgili kızım.'' dedi Eveline'ın göz yaşlarını silerken. Eveline Mary'nin zeki olduğunu biliyordu. Buradaki diğer herkes gibi. Mary olayları daha farklı yorumlayan biriydi. Eveline'nın neler yapacağını biliyordu belkide.
Yada Eveline'nın gerçekten barış için geldiğini sanıyordu. Ama Eveline'a göre Mary olayların farkındaydı. Bir kaç saat sonra eğlence bitince Mary ayağa kalktı ve ardından herkes kalktı. Mary Eveline'ın koluna girerek onu odadan çıkardı. Eveline'nın artık Aerion'un odasına gitmesi gerekiyordu. Mary bir süre sonra Eveline'nın kolundan çıktı ve eliyle karşıyı gösterdi.
''İyi şanslar Eveline.'' dedi gülerek. Eveline Mary'den uzaklaşırken Mary ellerini göğsünde birleştirip:
''Ah gençler...'' diye derin bir iç çektikten sonra arkasını dönüp oradan uzaklaştı. Eveline ne yapacağı hakkında hiç bir fikri yoktu. Tedirgince adım atıyordu ama ayakları sanki geri geri gidiyordu. Yutkunarak odaya girdikten sonra kapıyı kapattı. Açık balkon kapısından gelen rüzgar Eveline'nın saçlarını uçurmaya yetti. Tek bir hareketle eliyle saçını kulağının arkasına aldıktan sonra odayı taradı ama Aerion yoktu. Sürekli içinde bir korku vardı Eveline'nın. Acaba anlamışlar mıydı? Az sonra odaya Aerion yerine Eveline'ı öldürmeye kılıçlı şovalyeler gelir miydi? Bu sırada Eveline yatağa oturdu ve etrafına bakınmaya başladı. Bir andan içeri Aerion'un girmesiyle sessizlik bozuldu Eveline korktu. Vücudu elbisesinin altında tir tir titriyordu.
Sakin olmaya çalışıyordu ama olamıyordu. Aerion ne yapacağını bilemez bir halde Eveline'nın oturmuş olduğu yatağa yavaşça oturdu. Eveline yere bakıyordu. Aerion elini uzattı ve Eveline'nın elini tuttu. O sırada Eveline'nın titreyen elleri onu ele verdi. Aerion Eveline'nın güzelliği karşısında hayran kalmıştı.
''Korkma.'' dedi Aerion kendinden emin bir sesle.
''Sana dokunmayacağım... Birbirimizi sevmiyoruz, tanımıyoruz henüz.'' dedikten sonra hızla ayağa kalktı ve odadan çıktı. Eveline ne yapacağını şaşırmıştı. Aerion onu istememiş miydi? İyide böyle asla güvenlerini kazanamazdı aksine onlardan uzaklaşırdı fakat rahatlamıştıda. Aerion'la olmak istemiyordu. Kendini yatağa bıraktı. Bir süreliğine kurtulmuştu ama eninde sonunda olacak bir şeydi. Eveline biraz rahatlık ve bir okadarda endişeyle gözlerini yumdu.
*******
Sabah olunca Rose odaya girdi. Eveline'nın gözleri gün ışığına alışmaya çalışıyordu.
''Günaydın Prensesim.'' dedi Rose.
''Günaydın Rose.'' dedi Prenses.
''Umarım geceniz iyi geçmiştir.'' dedi Rose gülümserken. Eveline'nın dünü hatırlayınca yüzü düştü. Rose bunu fark edince
''Bir şey mi oldu? İyi misiniz birilerini çağırıyım mı?'' diye koşarak yanına geldi prensesin.
''Yo-yoo gerek yok iyiyim.'' diyerek Rosa'a gülümsemeye çalıştı.
''Anlaşılan prensimizin işleri varmış yoksa sizle vakit geçireceğinden eminim.'' dedi Rose. Eveline her söylenen söze daha çok endişeleniyordu. Acaba kral öğrenmiş miydi? Hizmetçiler bilmiyorsa kralda bilemez diye düşündü.
''Mary'le görüşmem lazım.''
''Tabi Prensesim. Kıyafetleriniz baş ucunuzda duruyor.'' diyince prenses hemen soyunup kıyefetlerini giydi.
''Odaya kimseyi alma Rose.'' dedikten sonra Eveline Mary'nin odasına vardı. Oradaki bir hizmetli:
''Üzgünüm prensesim burada değiller. Bahçeye çıkmışlardı.'' dedikten sonra Eveline kaleden çıktı. Yüzüne vuran güneş gözlerini kısmasına neden oldu. Bugün hava oldukça güzeldi. Biraz ilerleyince çardağı gördü ve durdu gidip gitmemekle kararsız kalmıştı çünkü çardakta Mary ve Aerion'un amcası, Eveline'a öldürecek gibi bakan David vardı. En sonunda adım atarak yanlarına gitti. İkiside Eveline'ı görünce hararetli konuşmalarını kestiler. Mary her zamanki güler yüzüyle Eveline'a gülümserken David tam aksine memnun olmamıştı.
''Hoş geldin Eveline. Otur şöyle.'' diyerek karşıyı işaret etti. Eveline ikisinede gülümsedikten sonra Mary'nin işaret ettiği yere oturdu. David, Eveline'a tek kaşını kaldırmış bakıyordu. Eveline David'den çok rahatsız ve tedirgin oluyordu çünkü sanki Eveline'nın açığını arıyor gibiydi. Eveline:
''Bir şey mi oldu neden bana öyle bakıyorsunuz?'' dedi David'e. Mary ortamın kızıştığını fark edince:
''Ah David lütfen Eveline'nın üstüne fazla gitmeyelim. Alışmaya çalışıyor.'' dedi ortam şenlensin diye kahkaha atarak. Bu sırada çardağa kral girdi. Eveline kalkarak selamladıktan sonra tekrar yerine oturdu. Kral Eveline'a gülümseyek:
''Ah Eveline... Günün birinde gelinim olacağın hiç aklıma gelmezdi. En kısa zamanda bir torun isterim.'' dedi oda Mary gibi gülerek. Eveline yine endişeye düşmüştü. Ama rahatlamıştıda. Dün akşam olanları Tanrı, Eveline ve Aerion dışında kimse bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Fedakarlık
Fiksi SejarahSavaşla büyüyen çocukların yaralı yürekleri vardır. Yitirirler çünkü evlerini, annelerini, ilk aşklarını, koşup oynadığı toprakları... Geriye bir tek acı hatıralar kalan çocukluğunu bırakmak demektir bu. Smirnow Krallığı'nın prensesiyse sadece savaş...