"Hey, sen iyi misin?" dedi Richie bana bakarken. Bakışlarındaki endişeyi ve koruma hissini hissedebiliyordum.
"Evet evet. Yok bir şey." dedim hafifçe gülerek. Şuan kafamdaki tek problem ailemdi. Ve bunu burada söylemem hiçbir işime yaramayacaktı. Richie inanır gibi yaptı ve
"Güzel." dedi aynı şekilde gülümseyerek. Bana cidden değer veriyor olmalıydı. Daha geçen gün tanıştığı bir çocuğa göre fazlasıyla yakındı ve bu beni rahatsız etmiyordu. Bu ikisinden bir zarar geleceğine inanmak zor.
Richie bir yana Liseli'nin bakışları farklıydı. O gülümsüyordu. Ama bu normal bir gülümseme değil. Yani şu konuşurken yaptığımız normal gülümsemelerden değil. Etrafı izliyor, insanlara bakıyor ve içten içe gülümsüyordu. Sanki yaptığı şey gayet normalmiş gibi anlattığı hikâyeye tamamen zıt davranıyordu.
Farklı bir evren? Ailen, arkadaşların, evin... Tanıdığın herhangi bir şey yok. Yanında yeni tanıştığın bir çocuk. Aman Tanrım, düşünmesi bile zor. Bunları düşününce gülümsemesi garip geliyordu bana. İkisi sanki uzun zamandır birliktelermiş gibiydi. Nedense onların yanındayken rahat ve güvende hissediyordum.
Roy ilerde dolanan Lennon'a doğru bağırdı.
"Seni geri zekâlı! Neden kaçıp gidiyorsun?"
Lennon Roy'u görünce hemen koşarak yanımıza geldi.
"Öyle değil öyle değil!" dedi sessizce Roy'a doğru.
Etraftaki insanlar Lennon'a bakıp kıkırdıyorlardı.
"Sus sus. Küçük bayana kalacağı yeri göster. Benim beylerle yapacak ufak bir işim var." dedi Roy.
Nasıl yani? Onları nereye götürüyordu ki? Neden beni ayrı tutuyorlardı?
"Tamam kaptan!" dedi Lennon gülerek ve yanıma gelip sessizce konuştu.
"Önemli bir şey değil. Alınma hemen. Gel, gece yatacağın yeri gösteriyim. Hem de onların nereye gittiğini anlatırım."
dedi ve yanımdan yürümeye başladı. Lennon'un söylediği şey yüzümdeki somurtmayı geçirmemişti. 3'ümüz beraber geldik, 3'ümüz beraber devam edelim işte!
Gözümün ucuyla o ikisine bakarken Lennon'u takip etmeye başladım. kısa süre sonra onları gözden kaybetmiştim.
"Ee..." dedim Lennon'a doğru. Onun dikkatini çekince devam ettim.
"Neden ayrıldık?"
"Onların hikâyesini sende duydun. Yani Roy'un onlara anlatması gereken birkaç şey daha var. Bunlar senin bildiğin güncel hayatında olan şeyler ama onlara tamamen uzak."
"Hıh! Bende dinleyebilirdim." dedim somurtarak.
Lennon sırıttı.
"Ne oldu? Sevgilinden ayırdık diye mi kızdın?"
"N-ne sevgilisi!" dedim kekeleyerek. Kalp atışlarım gene saçma salak olmuştu ve suratım kızarıyordu. Neden her bunun lafı geçtiğinde böyle oluyor ki?! Neden insanlar biz sevgiliymişiz gibi davranıyor! Daha geçen gün tanıştık!
Ama bunların hiçbirini söyleyemiyorum ki. Kelimeler ağzımdan çıkmıyor, hemen kızarıp kalıyorum! Lanet olsun.
Lennon sırıtmaya devam ederken bir kapıdan geçmiştik. Kısa bir koridorun sonunda iki tarafa doğru dönüş vardı. Aynı büyük bir otelin odaları gibi sıralanmış kapılar ve uzun koridorlar.
Burası fabrikadaki insanları konaklama yeri olmalıydı. Tavan az öncekinin yarısı kadar alçalmıştı, normal bir evin tavanı boyutlarına düşmüştü. Büyük ihtimalle üste bir kat daha çekilmiş, oralar da oda olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Liseli
FantasySıradan bir gün , sıradan bir hayat , pek sıradan olmayan bir rüyanın ardından . Bir yaprağın süzülmesiyle başlayan hikaye Aynı Yaprağın yok olmasıyla bitecek Klasik bir liseli , Hiç tanımadığı bir çocuk , ve hiç tanımadığı pembe pijamalı bir kız .