Gözlüklerini burnunun ortasına dengelemiş, 40’lı yaşlarda olmasına rağmen vücudunu dinç tutmayı başarmış bir kadındı doktoru. Verdiği testlerin sonucunu incelerken gülen yüzü, kalbine pozivist mesajlar yolluyordu. Arkasına yaslandı geniş geniş… Hastahanelerin koltuklarını oldu olası sevmezdi, ancak bu sefer ayrı bir güzel görünmüşlerdi gözüne. Saatine baktı, 15:35 ti. İzinli olduğu günü tamamen kendine ayırmalıydı. Opera, tiyatro gösterisi veya klasik müzik dinletisi… Yapılası gereken şeylerin çokluğu ve zamanın herşey gibi olan kıtlığı onu daha çok heyecanlandırıyor, tatil gününün tadını çıkarmak istiyordu.
”Bu çok kötü oldu.”… Kendine geldi. Doktorun az önce gülücükler saçan suratı, artık favori karakteri acı bir sona ulaşmış dizi seyircileri gibiydi. Neşesi kaybolmuştu veyahut onun acısını paylaştığını belirtme adına empatisel teatral bir oyun sergiliyordu. “Ne oldu?” diye sordu naif bir tonda. Doktor; cevapsız bırakarak onu, devam etti kağıtları kurcalamaya. Onlarca kağıt, onlarca yazı; tek bir sonuç. Sanki geniş bir labirentin bilinen tek çıkışı?!
”Beyefendi” dedi, “Size kötü bir haberim var.”… Merak etmişti. Ne olabilirdi bu haber? Kanser miydi? Yoksa aklına gelmeyen öldürücü bir hastalığa mı kapılmıştı? Sorular beyninin içerisinde yarattığı korku paradigmasıyla onu 4 duvar arasında, doktorun ağzının içerisine koşullayıp hapsederken, doktor hanım anlatıyordu her şeyi… “Öncelikle sakin olun ve herşeyin kontrol altına alınacağından emin olun. Üzülerek belirtmek istiyorum ki, HPV kapmışsınız. Ancak metanetinizi koruyun lütfen. Zira hastalığın durdurulabilme şartları var.”. Anlam verememişti. HPV neydi? Ne ara baş göstermişti? Tehlikeli miydi? Nasıl dururdu? O an zaman durmuştu sanki. Beyni durmuştu sanki. “Lütfen” dedi, “En başından anlatın şunu. Nedir bu HPV dediğiniz şey? Nasıl oluşur, Tehlikeli mi?” Doktor ciddiliğini bozmayarak anlatmaya başladı; “Bakın beyefendi, HPV dediğimiz hastalık Human Papilloma Virüsü olarak geçer. Cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Belli koşullarda HIV virüsüne benzer diyebiliriz. Ancak erkekler bu konuda daha şanslı. Yani bağışıklık sistemi güçlü bir erkek hpv hastalığını ilerleyen yaşlara kadar bir grip niteliğinde hissedebiliyorken, kadınlar bu hastalığa yakalandıktan kısa bir süre sonra rahim ağzı kanserine yakalanıyorlar. Bu kanser kadınlar için en tehlikeli kanser boyutunda sayılabilir. Ayrıca belli bir yaş kategorisinden sonra ise sizinde bağışıklık sisteminizin çökmesinden faydalanacak bu virüs, sizde de ölümcül hastalıklara yol açacak ve büyük bir ihtimalle…” diyerek bitirdi sözlerini. Boğazı kurumuştu. Gözlerini doktorun gözlerinden çekemeden yutkunmaya çalıştı. Olmuyordu. Sanki gırtlağından bir ‘dünya’ süzülüyordu aşağıya; sığmıyordu. “Peki” diyebildi, “Nasıl oluştu bu, ne yapmam gerek?”. Doktor ellerindeki kavramlar kargaşası belgeleri masanın üstüne bırakarak anlatmaya devam etti; “Bakın, emin olun acınızı paylaşıyorum. Ancak herşeyden önce moralinizi yüksek tutmanız lazım. Zira sizin yaşam kaynağınız olacak. Bu hastalıktan günümüz teknolojisinde kurtulmak imkansız. Sadece etkilerini bir süre pasifize edebilme gücümüz var. Bizi etrafınızdaki insanları oluşturan kalabalık olarak görün. Psikiyatr, İlaçlar, ben ve çevrenizdeki diğer insanlar… Bu virüs sizin katiliniz. Sadece uygun koşulu bekliyor. Bizim bir şekilde yeterli olmadığımız ilk anda ortaya çıkacak ve bağışıklığınızın çöktüğü ana kadar sizi zorlayacak. 60 lı yaşlardan sonra bağışıklığınız çöküntüye uğrayacağı için sizi Prostat kanseri etmesi muhtemel. Bu hastalığın bulaşımının tek yolu cinsel ilişkidir. Yakın zamanlarda hayat kadınlarıyla ilişkiye girdiniz mi?”. Yutkundu. Demek oydu. Ateşler içerisinde arzulatan kadının vahşi kırbacıydı bu demek ki. “Evet” bile diyemedi. Kafasını salladı onaylarcasına. “O nedenle olsa gerek” dedi doktor. “Aksi takdirde bu hastalığın bulaşımı veya oluşumu çok zor.” “Madem böyle bir hastalığın etkisindesiniz, öncelikle sizi Psikiyatra sevkediyorum. Zira morale ihtiyacınız olacak. Ayrıca evliyseniz veya düzenli bir ilişkiniz varsa, bunu eşinize bulaştırmamak adına genital bölgenizdeki siğilleri yok etmek mecburiyetindeyiz. Operasyon lazım. Böyle bir ilişkiniz var mı?”
”Hayır, yok.”. Doktorun kalkan tek kaşı ısrarcıydı. “Bakın beyefendi, eğer böyle bir durum gerçekleşirse kanunen cinayet işlemiş olacaksınız. Sizi uyarıyorum.” dedi sert ve otoriter bir tonda. Elifle cinsel boyutta ilişkileri yoktu. Başka bir kadınla da birlikte olacak kadar hovarda olmadığı için gözüyle onayladı, bu içten içe nefret ettiği doktoru. Ufak bir teşekkürleşmeden sonra ayağa kalktı. Tam olarak derleyip toplayamadığı belgeleri kolunun altında karman çorman şekilde çıktı doktorun odasından. Hastahane görevlisi, bir diğer hastanın ismini yankılatırken hastahanenin koridorlarında, yıkılmış şekilde çıktı dışarı. Bir sigara yaktı. Demek oydu. Nasıl olur da, göz göre göre yapardı bunu. Oysa ki iyi birine benziyordu. Yazıktı, çok yazık. Sigarasından bolca bir duman çekti içine; İstanbulun karamsar siyahlaşmış havası yağmur bırakıyordu yerlere…
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ruh Adam
Mystery / ThrillerYokluk ve yoksulluk içerisinde hayat sürmüş bir adamın, Tanrısal yolculuğunun hikayesi. Bir insanın kapasitesinin sınırlarını zorlaması; bir serfin bir burjuvaziye dönüşümü! Üst insanın yaratılmasıyla başladı her şey! Çakan şimşekler; yağan yağmur...