Kalabalık Londra'da yine tipik bir pazartesiydi. Herkes işinin derdindeydi. Ve son zamanlarda ortaya çıkan garip olayların... Çocukların tek derdi ise biten yaz tatiliydi. Okulların açılmasına az zaman kalmıştı.
Remus kalabalık caddede ilerliyordu. Geçen akşam ki dolunaydan sonra gerçi kalkması bir mucizeydi. Yani James ve Sirius'un görüşü böyleydi. Marlene ve Lily daha çok dolunaydan sonra iş görüşmelerine gitmesine kızıyordu. Ama ne yapabilirdi ki? İşe ihtiyacı vardı. Snape'in ağzından kaçırması sonucunda daha fazla Hogwarts'ta kalamazdı. Kendine yeni bir iş bulması gerekiyordu.
Kırmızı telefon kulübesinin önüne gelince durdu ve derin bir nefes alarak içeriye girdi. Ardından da sırayla 6-2-4-4-2 numarasını girdi.
Telefon ahizesinden bir kadın sesi duyuldu:
" Sihir Bakanlığı'na hoşgeldiniz. Lütfen adınızı ve geliş sebebinizi belirtin. "
" Remus John Lupin. İş görüşmesi için geldim. "
Bir müddet sonra telefon kulübesi aşağıya doğru inmeye başladı. Telefon kulübesi Bakanlık'ın tam ortasına indi ve kapıları açıldı. Remus kravatını düzeltip kulübeden çıktı ve doğruca asansörlere yöneldi. Bunu yaparken üzerinde dolanan bakışlara ve fısıltılara aldırmamaya çalışıyordu ancak yine de içten içe çok üzülüyordu. Normal bir yaşam için nelerini vermezdi... Sonunda boş bir asansör buldu. Ama o tam düğmeye basmışken biri daha bindi. Genç bir kadın... En fazla 23 gösteriyordu. Ense hizasında kesilmiş kül rengi saçları vardı ve baştan sona siyah giyinmişti. Tam bir ölüm yiyen havası taşıyordu ama bir ölüm yiyen bu kadar rahat olmazdı, değil mi?Giysi bu
Cadı doğruca Tehlikeli Yaratıkların Yönetimi Dairesi'nin katına bastı.
Remus ellerini önünde birleştirmiş bekliyordu. Bir yandan da yam gözle genç cadıyı izliyordu. Kadın birden ona döndü ve göz göze geldiler. Remus bir tuhaf hissetti kendini. Utanmıştı. Başka yöne çevirdi başını. Ama kız hâlâ onu süzüyordu. Remus bundan rahatsız oldu. Kızın çiziklerine baktığından adı gibi emindi ki, doğruydu da. Kıza kaçamak bir bakış attı. Boynunda bir ay kolyesi vardı. Tanıdık geliyordu ama nereden? Bunu düşünmeye başladı. Anlaşılan cadı da kolyesinin incelenmesinden rahatsız olmuştu ki Lupin'e bakmayı bırakarak önüne döndü. Remus da onu incelemeyi bıraktı. Asansör durdu ve telefon kulübesindeki kadın sesi tüm kabini doldurdu.
" Tehlikeli Yaratıkların Yönetimi Dairesi Katı. "
Kapılar açılırken cadı aceleci adımlarla çıkıp koridorun karanlığında kayboldu. Lupin ister istemez böyle genç bir kızın bu katta ne işi olabileceğini düşündü. Kendi babası da bu kattan emekli olmuştu ve bu kata genelde direkt değil, dolaylı yoldan atanılırdı. Genelde 30'una gelmiş, artık işinde usta olmuş kişiler. Sonra hemen kendi kendini uyardı. Ona neydi ki? Belki o da bir iş görüşmesindeydi, ya da daha özel bir sebep... Sevgilisi filan buradaydı. Her ne olursa olsun onu ilgilendirmezdi. Asansör tekrar harekete geçerken derin bir nefes aldı.○●○●
Grimmuld Meydanı 12 Numara'da bir telaşa hakimdi. Burası Sirius'un eviydi. Sirius'un erkek kardeşi Regulus ölünce Sirius'a kalmıştı. Sirius da burada hiç de iyi anıları olmadığından evi Yoldaşlık üssü olarak kullanması için Dumbledore'a önermişti.
Remus eve girerken ilk duyduğu duvarlardan yankılanan Lily'nin sesiydi;
" Harry, Stella! Bir kez daha toplantı odasını dinlemeye kalkarsanız size tatlı yok!"
Stella
" Ama Lily yenge!" diye inledi. Remus vaftiz kızının sesiyle gülümsedi. Stella Sirius ve Marlene'nin kızıydı. Okullar açılınca Hogwarts'a başlayacaktı. Annesinin sarı saçları ve buz mavisi gözlerini, babasının ise şebekliğini miras almıştı. Harry ise 4. sınıfı bitirmiş, 5'e geçecekti. O da babasının herşeyiyle bir karbon kopyasıydı. Gözleri hariç... Gözleri annesine çekmişti. Bu iki kuzen kesinlikle bir araya geldi mi Sirius ve James'ten de beter olabiliyorlardı.Genç adam üzerinde ki pelerini çıkarıp astı. Toplantı salonuna doğru giderken annesi ve Lily yengesi tarafından azar yiyen Stella onu gördü ve gözleri ışıldar vaziyette
" Remus!" deyip vaftiz babasına doğru atıldı. Remus hemen kollarını açıp ona sarıldı. Bir eliyle de Harry'nin saçlarını karıştırdı.
Lily
" Hoşgeldin, Remus."
Marlene
" Selam, Remus. "
Remus
" Selam. "
" Oo, sonunda gelebildin Aylak. " Remus kapının orada ona muzip muzip sırıtan arkadaşlarına sırıttı.
" Çok mu özlediniz beni? Sadece 1 gün oldu görüşmeyeli. Hayırdır?"
James
" Ne yani, arkadaşımızı özlemek için illa bir sebebe mi ihtiyaç var?"
Stella
" Remus, biliyor musun biz bugün Diagon Yolu'na gittik. "
Remus
" Yaa... Peki asan?"
" Burada. Gül ağacı, testral yelesi, 29. 5 santimmiş. Koca ürkünç gözlü dükkan sahibi öyle dedi. "
Stella hariç herkes onun bu tabirine gülmeye başladılar.
Remus
" Yaa... Demek koca ürkünç gözlü dükkan sahibi öyle dedi. " tekrar gülemeye başladılar. Stella ise neye güldüklerini anlamaya çalışıyordu.
Sirius uzanıp kızı omuzlarına aldı.
O sırada kapının oradan başka ayak sesleri geldi.
Gülmeyi bırakıp yeni gelenlere baktılar. Moody, Kingsley, Weasleyler ve Mundungus gelmişti.
Sirius bile ciddileşti ve Stella'yı yere indirdi.
Küçük kız dudak büktü. Ama bu durum kısa sürdü çünkü ikizler ve Ginny çoktan dikkatini dağıtacak şeyler konuşmaya başlamıştı bile. Büyüklerin selamlaşma faslı bitince Lily ve Molly onları yukarı gönderdiler. İkizler kalmak icin diretti ancak tabiki de iki kızıl anne bu bahanelere kulak asmadı.
Hep beraber toplantı odasına geçtiler. Dumbledore gelene kadar biraz güncel haberlerden konuşup yorum yaptılar. Sonra toplantı odasının kapısı açıldı bordo-altın rengi cübbesi içinde Dumbledore, zümrüt yeşili cübbesiyle McGnogall ve her zamanki siyah giyimiyle Snape içeriye girdi. Ayağa kalkıp yeni gelenlere selam verdiler. - Sirius ve James, Snape'le birbirlerine ezici bakışlar atmaya tercih etti. Özellikle de Remus'un kurtadamlık durumunu etrafa yaydığından beri ondan daha bir nefret eder olmuşlardı.Dumbledore masanın en ucundaki baş köşeye oturdu, masasın çevresindekileri süzüp konuşmaya başladı.
" Sanırım herkes burada. Bu akşam burada toplama sebebimiz sevgili dostlarım, Zümrüdüanka Yoldaşlığı'nı tekrar toplamak. Biliyorsunuz Voldemort geri döndü. "
Bu isimle beraber neredeyse herkes irkildi. Çapulcu ailesi, Kingsley, Moody ve Snape hariç. Dumbledore devam etti
" Ve kendine yandaş toplamaya başladı bile. Aynı şekilde biz de başlamalıyız. "
Sirius
" Tam olarak nasıl yandaşlardan bahsediyorsunuz?"
" İlk ordusunu tekrar toplamaya çalışıyor. Büyüyle alâkalı ne kadar canlı varsa. İnferiler, devler, ruh emiciler, kurtadamlar..." yerinde rahatsızca kıpraştı. Çapulcular, Snape ve Dumbledore harici kimse bunu fark etmemişti ama. Dumbledore ve dostları ona destek verircesine baktılar. Snape ise intikamın tadını çıkartıyordu.Kingsley
" Şuana kadar kimler katıldı, Dumbledore?"
" İnferiler zaten Voldemort'u hiç bırakmadı. Ruh emiciler de Fudge her ne kadar kabullenemese de onun yalanlarına kanmış vaziyette. Ancak devler ve kurtadamlar hâlâ taraf belirlememiş vaziyette. Hagrid ve Madam Maxime'yi devlere elçi olarak gönderdim bile. "
Moody
" Peki, kurtadamlar?"
Dumbledore
" Aslına bakarsan Alastor, ben de tam onu söylemek üzereydim. Kurtadamlara da bir elçi, daha doğrusu casus- bilirsiniz Greyback ve adamları pek barışa yanaşmaz - göndermeyi planlıyorum. Ne dersin, Remus? Bu görevi üstlenmek ister misin?"
Remus bir an duraksadı. İş görüşmesi feci geçmişti ve artık bir katkı sağlamak istiyordu. Yavaşça
" Ben... bundan onur duyarım. " dedi. Dumbledore
" Harika. " dedi ve devam ettiler.
Tabi toplantının geri kalanı boyunca James ve Sirius arkadaşlarına kaçamak soru soran bakışlar atmayı ihmal etmedi. Sonra Dumbledore, Snape ve McGnogall gitti. Böylece hep beraber akşam yemeğini yediler. Yemek boyunca küçük Stella durmadan konuşup Harry'e takıldı, hepsini güldürdü. Yine de Remus'un aklı görevdeydi.Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay'ın Kızı || Remadora
FanfictionBaşka bir paralellik... Muggle araştırmaları konusunda çalışmalar yapan Ted Tonks, hayatının hatasını yapar. Biricik ve tek kızı doğar doğmaz elinden alınıp götürülür. O, o saniyeden sonra Nymphadora Vulpecula Tonks değil, Nymphadora Selene Greyback...