15.Bölüm

971 94 7
                                    

MEDYA:AREL

SINIRIMIZ: 30 OY (VOTE) VE 5 YORUM

Sabah uyandıktan sonra hemen duşa girmiştim. Sonra da Hazal Hanım'ın herkesten önce kalktığını bildiğim için pembe elbisemi giymiştim. Bileklerime kadar kapalıydı. Ayrıca ten rengi topuklu ayakkabılarımı giymiştim. Saçlarımı da kuruttum ve hafif makyaj yaptıktan sonra aşağı inmiştim. Hazal Anne, tekli koltukta otururken tablet ile ilgileniyordu ve yanında Türk kahvesi vardı. Ben genellikle granül veya kapsül kahve içerdim, alışkanlığım öyleydi.

Mutfaktan geçerken kahvaltının hazır olduğunu gördüm, sadece bazı şeyler eksikti. Mutfağı terk ettiğimde Murat ve Salih Baba aşağı iniyordu. "Günaydın kızım," dedi Salih Baba.

"Günaydın Salih Baba," dedim ve içeri geçti. Murat yanıma gelip beni sıkıca sarıldı. "Canım yengem, nasılsın?" diye sordu.

"Ben iyiyim, ama Lâl'den ayrılmazsan sen kötü olacaksın, bilmiş ol," dediğinde, Lâl adını duyunca benden ayrıldı. Ardından Hazal Anne'ye gidip yanaklarından öptü. Arel beni kendine çekip sıkıca sarıldı ve sakinleşti. Toprakla huyları çok benziyordu. Toprak bebekken her ağladığında kafasını boynuma gömer ve orada uyurdu.

"Günaydın, güzelim," dedi Hazal Anne.

"Günaydın, hayatım," dedim. Biraz benden uzaklaştı ve yüzümü süzmeye başladı. Yüzümü gösterdim. "Bak, çıkarmıyorum, elbisem de kapalı. Tam ananın geliniyim."

"Evet, çok güzel olmuşsun. Artık böyle giyinmelisin," dedi Hazal Anne.

"Abartmayalım, canım. Sadece ananın gözüne batmak istemiyorum," dedikten sonra içeri geçip Toprak'ı beklemeye başladık.

O da gelmişti, Arel uyandırmıştı galiba hala uykulu görünüyordu. Paytak paytak gözleri hafif açıktı. Merdivenlerden inip benim kucağıma oturdu ve kafasını boynuma gömdü. Saçlarını sevmeye başladım ve öpücük kondurdum saçlarından. "Günaydın, küçüğüm. Elini yüzünü yıkadın mı?" dedim.

"Yıkadım, annecim, ama çok uykum var," dediğinde gülmeye başladık. "Babacım, kahvaltı etmen lazım," ben Toprak adını kullanarak konuştum. "Ben kahvaltısını ettiririm, hadi geçelim," diyip kucağımda oğlumla kahvaltı masasına geçip oturdum.

Toprak'ın sütünü eline verdim, on biraz içtikten sonra masaya bıraktı. Peynirini, zeytinini ve reçelli ekmeğini hepsini ben yedirdim. "Annecim, şekerli ekmek yapar mısın?" dediğinde yanaklarından kocaman öpücük kondurdum. Arel bana bir dilim ekmek verince ekmeğe tereyağı sürdüm ve üstüne toz şeker serpeledim. Elini verip kendim yemeğe başladım.

"Anne, biz bu günden itibaren tatile çıkıyoruz," dedi Salih Baba.

"Ay, ne güzel! Yapın tatilinizi, bende torunumla gezerim," dedi Hazal Anne.

"Ben de torunumu şirkete götürürüm," dedi Salih Baba, sonra Murat da atladı: "Biz de oyun oynarız, konsolum da var, oradan da oynarız." Onlar yapacaklarını sıralarken, Arel'le göz göze geldik. Bakışları çok yoğundu, ben gülümsediğimde o da gülümseyip göz kırptı.

Yemek faslı böyle bittiğinde her kez evden gitmişti toprağımda gitmişti. Nikah saatini bekliyordum bende bavullarımızı hazırlamış korumaların arabanın bagajına koymalarını istemiştim oturduğum yerden aniden kolumdan tutulup kaldırılınca şaşırmıştım.

 "Ne oluyor ya? " Dememe rağmen elimden tuttu merdivenlerden yukarı çıkarmaya başladı. Odaya geldiğimizde ona bakıyordum cebinden göz bandı çıkarttığında bana doğru geldi geri gitmeye başladım.

 " Hayır bak asla takmam onu." 

"Süprizim var yavrum, bir kere usludur." "Hayır, gözlerim açık yap, ne yapacaksan." "Bir kere tamam kocacım de, pişman olmayacaksın." Derin bir nefes aldım ve verdim. "Tamam kocacım, oldu mu ama her an cayabilirim." "He he, tamam," dedi. Arkamı döndüm ve gözümü bağlaması için bağladı beni yatağa oturttu.

BENİM LÂL HAYATIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin