keyifli okumalar dilerim.🤎☕
paragraf arası yorum yapmaktan
ve kitabı oylamaktan çekinmeyin lütfen.
bugün, tiyatro kulübü olarak hepimiz için özel bir gündü. normalde prova yaparken sahneleri teker teker aralıklı olarak çalışırdık, fakat bugün tamamen sanki gösteri anıymış gibi çalışacaktık. sırf katılacak başka kulüp yok diye katılmıştık bu kulübe. ama şimdi burayı bırakamayan tiyatro tutkunlarına dönüşmüştük âdeta.heyecanımı yatıştırmak için derin bir nefes aldım ve birinci perde için hazırlanmış olan sahneye baktım gururla. mutluydum. sahne arkasından yükselen sesler ile kaşlarımı hafifçe çatmış ve oraya doğru yönelmiştim. herkes oraya toplanmıştı. "ne oldu?" diye sordum ortalarında ne olduğuna bakmaya çalışırken. "hoseok hyung, şey.." jimin gözlerini kırpıştırdı ve kafası karışmış bir ifadeyle bana baktı. "burada benzin bulduk."
kaşlarım daha da çok çatılırken bakışlarım kuşkucu bir şekilde bakan namjoon'u buldu. önce çakmak, sonra benzin.. neler oluyordu? seokjin hyung bakışlarıyla bizlere bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. ne dediğini tam olarak anlamasam bile elbet kestirebiliyordum. "ama bu hiç kimsenin işine yaramaz ki.." dedi taehyung.
yoongi hafifçe öksürdü. "panik yapmayın. yangın sahnesi meşalelerle mantıksız olursa diye getirmiştim ben. hem bu- yani bu gerçek falan da değil." ben, namjoon ve seokjin hyung üçlüsü olarak derin bir oh çektik.
yoongi'nin yüzünde herhangi bir mimik yoktu. diğerleri ise konuşmaya dalmıştı. önündeki şişedeki benzine baktı bir süre. ardından yutkundu ve bize dönüp ellerini çırptı. "hadi millet, kulüp aktivite saati bitmeden biz işe koyulalım. birinci sahnede oynayacaklar tamamen hazır mı?"
💙
tiyatro on dört perde sürüyordu ve biz şu an on üçüncü perdedeydik. sahnede taehyung ve jimin vardı. taehyung sahnede hararetle yürüyor, jimin ise arkaplan olarak hazırlanmış pencereden dışarı bakıyordu. "durum gittikçe kötüleşiyor, şatoya doğru geliyorlar!" telaşlı bir ses tonuyla konuştu jimin. taehyung yumruklarını sıktı. "ne demek şatoya doğru geliyorlar?" ardından yükselen sesi doldurdu salonu. "jungkook!" jungkook sahneye çıktı koşarak. telaşı gözlerine yansımıştı rol gereği. "prensleri hemen en güvenli odamıza götürün!" jungkook kısa bir süre sessiz kaldı. bakışlarını kaçırıp sessizce konuştu. "efendim.. onlar şatoda değiller.." taehyung dehşete düşmüş bir şekilde baktı. "ne?"
hararetle ellerini saçlarına geçirdi hızlıca nefesler alırken. "çok kötü, çok kötü." jimin, kendisi hazırlamış olduğu kılıcı çıkarırken konuştu. "biraz kan dökmemiz gerekecek gibi duruyor." taehyung başını olumsuz anlamda salladı. "önceliğimiz prensleri bulmak olmalı. jungkook, yanlarında silah olan birileri seninle gelsin. onları bulun." jungkook odadan çıkarken seokjin hyung sahne arkasından perdeleri kapattı.
bir diğer sahneye, son sahneye geçilecekti. yoongi ve benim sahneme. diğerleri aceleyle sahneyi hazırlarken yoongi ise kartondan yapılmış alevlerin arasındaki yerini almıştı. her şey hazırlandığında perdeleri açtılar.
sahneye adımlarımı attım yumruklarımı sıkarak. başımı yoongi'ye doğru çevirdikten sonra dehşete düşmüş bir ifade takındım. koşarak yanına ilerledim. yere oturup, başını bacaklarıma yasladım. ellerimle ise onu sarsıyordum. "hayır hayır.." yoongi hafifçe gözlerini araladı. rol olsa bile, böyle bir anı canlandırmak canımı yakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
theatre club ★ sope
Fiksi Penggemar〔 ☁︎ 〕 min yoongi, tüm tutkusuyla açmış olduğu bu tiyatro kulübünün elinden kayıp gitmesine izin vermeyecekti. 彡 angst.