32

1.4K 117 7
                                    

   Sadece ağzından değil, gözlerinden de dökülüyordu aynı kelimeler. Aynı saflıkla yalvarıyordu her hareketi. Kendini ilk ulaştığı sandalyeye attığında yorulmuştu. Kafasını elleri arasına aldığında odada yankılandı aldığı derin nefesler. Parmalarını saçlarına doğru geçirip arkaya attığında teker teker geri düştü hepsi ona meydan okurcasına.

   Ona dokunmak için ellerimi oynatıyor ama bir adım dahi atmıyordum. Kalbimin kaldırdığı ayağı zihnim geri indiriyordu. Hiç istemediğim kadar affetmek istiyordum onu, her ne yaşamış olursam olayım kollarını açsa koşup sarılacak gibi bakıyordum yüzüne. Onun için neyim bilmiyordum. Gerçek bir aşk mı? Yoksa gelip geçmiş olan bir heves mi? Sevilmesi gereken herhangi biri mi? Sevildiği için kopulmayan bir sevgili mi? Kabuk bağladı mı beni kopardığı kalbi? Yoksa hiç kanamadı mı? Bir an bile, bir an bile özledi mi beni? Yoksa bakışları sadece görmenin getirdiği bir his mi? Bilmeye ihtiyacım var, onla ilgili her şeyi, eskisi gibi. Onu tamamlamak değil niyetim bunca zaman yapamadığımdan teslim olduğum bir kale bu. Yarım kaldığı yerden devam edip yaşamaksa... Bu benden çok uzak ve cesaretimin yetmeyeceği kadar büyük bir cümle.

   Oturduğu yerde arkaya yaslandı, tek elini dudaklarına götürüp oynarken oturduğu yerden minicik bir açıyla görünen eski çerçeveli fotoğrafa bakıyordu. Bir şey göremiyordu belliydi, görmek için bakmadığı da öyle, sadece gözlerini saklıyordu.

   Fotoğrafın çekildiği günü hafifçe gülümseyerek hatırladım. Hep beraber gittiğimiz ilk ve tek tatildi. Oda ayırtma işini son günlere bıraktığımız için büyük bir sıkıntı yaşamıştık ve uzun uğraşlar sonucu hak ederek kazandığımız odalardan birinin önünde gururla ve yorgunlukla hep beraber poz vermiştik. Harika bir ekip ve harika bir kadınla geçen, ömrümün en güzel zamanlarından birisiydi. Sadece iyi anılardan oluşan bir gün değildi ama günün sonunda ona sarılarak uyumak tüm fenalığı alıp götürüyordu. İkimizin de dalıp gittiği eski çerçeveden bakışlarımı ilk kurtaran ben oldum. Hala aynı donuklukla oraya bakıyordu, şu an aklından geçenleri okumak istediğim tek şeydi.

   Zor da olsa bir anlık bir cesaret ile ileriye bir adım attım ve karşısındaki sandalyenin ucuna oturup ona doğru eğilerek olabildiğine yakın durmaya çalıştım. Bir süre daha fotoğrafta olan bakışları bana döndüğünde gözleri artık dolu değildi, sadece ağlamak halinden çıktığını belirten bir kızarıklık hakimdi dünyanın en sıradan ama en güzel gözlerinde. Şefkatle bakıyordum ona, hiçbir duygum bunun üstüne geçmezdi. Omzumun üstünden kısa bir süreliğine çerçevenin olduğu tarafa doğru akıp:

         "Hatırlıyor musun o tatili?" dediğimde dudaklarına yerleşen mimik tebessüm eşliğinde birkaç saniye bekleyip kafasını salladı. Bu gülüşü asla bozmak istemesem de kafamı öne eğip yukarı aşağı salladım ve bir nefes alıp devam ettim. "Peşimize iki adam takılmıştı hani, bizi taciz ediyorlardı." dediğimde az önce yüzünden kaybolan gülüşün yerini rahatsız bir ifade aldı. "Arkamızdan 'Hadi öpüşün de görelim!' diye bağıran iki ayyaş vardı, üstelik sadece el ele yürüyorduk." diye devam ettiğimde kafasını salladı. Gözlerindeki tedirginlik oradaki parlaklığı alıp yerine kapkaranlık bir manzara getirmişti. Ellerini birbirine kenetlemişti, parmak uçlarının rengi hafif açıldığından sıktığını çok rahat bir şekilde anlayabiliyordum. "O gün bir şeyi değiştirmedi; yine her fırsatta uzandım ellerine, bir gün bile acaba tutmasam mı demedim. Ama her an ya ona bir şey olursa diyordum içimden." Ellerine uzandım, sıktığı parmaklarını tek tek gevşettim, onlar eski rengini alırken avucumun içinde onları izliyordum. Çok geçmeden ikisini de kavradım ve kafamı kaldırıp gözlerine baktım. Bana yansımamı gösterecek kadar koyuydu tonu, göz bebeği görünmüyordu bile. Dudakları ifadesizdi, gözleriyle konuşuyordum sadece, nasılsın demeye lüzum kalmıyordu gözlerine bakınca. Benim onu çok iyi tanımamdan mı yoksa onun kendini hiç çekinmeden önüme sermesi mi bilmiyorum ama tüm yorgunluğunu okuyordum oradan. Gözlerimi ondan kaçırıp yine ellerine kaydırdım ve: "Her ne olmuş olursa olsun sana iyi gelmek varsa tünelin sonunda, yarıladığım her yolu bırakıp geri dönerim. Sana değil bekli ama ellerini gevşetmek için her zaman buraya döneceğim." dediğimde ikimizde sesli bir şekilde güldük ve kafamı kaldırdığımda gözleri artık çok farklıydı

Sanat Aşk İçindirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin