Peri ile Zeynep, departmana doğru ilerleyip sohbet ediyorlardı.
Zeynep: Durgun muyuz birazcık?
Peri, Zeynep 'e bakarak cevap verdi.
Peri: Yok be Zeynep 'im, yorgunum sadece...
Dedi içtenlikle gülümseyerek.
Zeynep: Emin misin? Bir derdin varsa çekinme.
Peri: Yok ya neden çekineyim? Dediğim gibi yorgunum:)
Zeynep: Peki:)
En sonunda departmana gelen ikili, içeri girdi.
Mehmet Ali: Günaydın!
Peri: Günaydın:)
Zeynep ile Peri, masaya oturdu.
Emre: Erkenciyiz bakıyorum:) Normalde en az bir saat sonra burada olurdunuz!
Zeynep, Emre 'ye bakıp gülümsedi.
Emre ise Zeynep 'e gülümsedi.
Emre: Zeynep, çıkışta özel olarak konuşalım mı?
Mehmet Ali: Vayy!
Emre, Mehmet Ali 'nin koluna vurup konuştu.
Emre: Şey... Yani yanlış anlama:)
Zeynep: Yok canım, neden yanlış anlayayım ki? Arkadaşımsın sonuçta:)
Emre, buruk bir gülümsemeyle cevap verdi.
Emre: Tabii, arkadaşız...
Peri, Mehmet Ali 'nin kulağına doğru eğilip konuştu.
Peri: Zeynep 'in , Emre 'ye arkadaş gözüyle baktığını düşünmesi tuhaf.
Mehmet Ali: Nasıl yani? Bir dakika yaa! Emre 'nin, Zeynepten hoşlandığı gayet açık ama Zeynepte mi?
Peri, gözleriyle onayladı.
İpek 'in Odası:
İpek, bazı evrakları düzenliyordu.
Birden açılan kapı ile yerinden sıçradı.
Ateş: İpek, korkma benim.
İpek, derin bir nefes alıp Ateş 'e baktı.
İpek: Ne zaman öğreneceksin şu kapıyı çalmayı?
Ateş: Bilmem... Keyfim nasıl istese diyelim:)
Bu arada Muzo 'ya söyledim, bize çay getirecek.İpek, şaşkınlıkla tek kaşını kaldırdı ve konuştu.
İpek: Bize derken? Sen ve bana mı?
Ateş: Sence? Tabiki bize! Hem arkadaş arkadaşa çay içemez mi?
İpek: Yok canım, tabi içer.
Kapının çalmasıyla içeri Muzo girdi ve elindeki çayları, masaya bıraktı.
Muzo: Afiyet olsun hocam!
İpek: Teşekkür ederiz Muzocuğum:)
Muzo, odadan çıkıp gider.
Ateş: Senin için özel karışım yaptırttım.
Değerini bil haa!Ateş 'in bu sözü üzerine gülümseyen İpek, çayından bir yudum alır.
İpek: Açıkçası bu kadar güzel olmasını hiç beklemiyordum!