Başımı gömdüğüm masamdan kaldırdım ve Nil'in söylediklerine odaklanmaya çalıştım. Ama küçük öğrenci evimizde ki resim odası gerçekten çok ağır bir boya kokusuna sahipti ve bu bonzai çekmişsiniz gibi hissettiriyordu.
"Bu sergi cidden çok önemli Devrim. Eğer çizimlerimiz bu sergiye katılırsa iyi bir üniversiteden burs kazanabiliriz."
Başımı umursamazca sallayarak Nil'i dalgaya aldım,
"Sen burs kazan oku Nil, ben zengin karı bulup bütün gün yatacağım." diyerek gözümü kırpıp yanağından bir makas aldım.
"Ha-ha çok komik Bayan Sorumsuz. Türkiye'nin zengin kadınları da bir lezbiyenle evlenme hayalleri kuruyordu zaten."
Yerimden hunharca kalktım ve tüm seksiliğimle sesimi incelttim, "Tabii ki manyak mısın?! Şu güzelliğime bak... Şu 90 60 90 ölçülere.. Ateş atıyorum lan!"
"Uzaktan bakınca yürüyen bir siyah duvar gibisin aslında." dedi ve dil çıkarttı sinir olduğunu belli eden ifadesiyle.
"Sen de deneme tahtası gibi renkarenksin ben bir şey diyor muyum, ayıp ha!" deyip kıkırdadım.
Bu kızı seviyordum.
"Ya çok konuşma da odanı topla çöplük gibi." diyerek beni kovuşturmasından çizim yapma zamanı olduğunu anlamıştım.
O böyleydi. Çizim yapacağı zaman herkesi bir bahane bulup başından kovuşturur, yalnızlığın verdiği huzurla çizimlerini yapardı.
"İyi. Hıh." deyip trip atarmış gibi yaparak minik (cidden minik) odama girdim.
Bu evi Nil'le sırf ucuz olduğu için kiralamıştık. O büyük odayı büyük bir zevkle kaparken ben boyuna dikdörtgen bu minik, basık odayı tercih etmiştim. Ayrıca odanın bir duvarını tamamen posterlerle kaplayıp odayı siyaha boyamak ve tamamen siyah dekore etmek benim için büyük zevkti. Nil'le 16 senelik dostluğumuz da tamamen zıttık. O rengarenk giyinip, annelerimizin yanında hanım hanımcık oturup, evcilik oynayıp, makyaj yapan tarafken ben kabadayı gibi gezip, annesinin tokatlarına rağmen makasla evde saçını kısacık kesip abisinin şortlarını aşıran, mahalle kavgalarına karışıp dayak yiyen taraf olurdum. O kuaföre randevu alıp kuaföre "Merhaba kızlar!" diyerek girerken, ben mahalle berberine "Selamın aleyküm Abdullah emmi!" diyerek tüm kroluğumu ortaya koyardım. (Hâlâ kro.) Düşüncelerimi başımdan kovuşturarak yerde ki kıyafetlerimi, kulaklıklarımı ve kalemlerimi yerlerine yerleştirirken dolabımın kapağını açtım. "Niil! Şu siyah elbisen bende kalmış!" deyip yatağımın üzerine fırlatırken Nil hayretle seslendi. "Senin dolabında elbisenin ne işi var be?!"
Sorusuna cevap verdim, " Geçen aile yemeğinde zorla giymiştim ya mal."
Anladığını belirten homurtular eşliğinde tekrar resmine gömüldüğünü belirten seslerle birlikte bana odaklanan Nil'e veda ettikten sonra dolabımdan siyah bol bir tişört ve kısa şort giyip kahverengiyle kızıl arasında ki saçlarımı taradım. "Göz kalemin var mı?" Nil cevap verip, "Makyaj masamın sağdan ikinci çekmecesinde 200-300 tane var."
"Yoğamına. Bütün parasını makyaja mı yatırıyor napıyor bu?" "Senin gibi içkiye yatırmıyor en azından." "Kes sesini uyuz iç ses."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Renkli Ruhlar~
RomanceGri ve Mavi'nin, biraz bira, biraz boya, biraz mürekkep, biraz da aşk ve tutku dolu hikâyesine hoş geldiniz..