Dokuzuncu Bölüm

265 28 34
                                    

Selam çok bekletmeden geldim. 7 mart akşamından beri deli gibi ders çalışıyorum. Bir günde bir dersin 2 ünitesini bitiriyorum. Konu anlatımı videosu 20 dakika ise yazarak 40dakikaya çıkıyor. KİMYAYA 7 saat çalıştım ama ertelendi hatta :'). Yine de bugün ders çalışmaya mola vermişken (çünkü masada oturmaktan her yerim ağrıyor ve yoruldum) size bölüm yazmak istedim.

Bir de üzerimde baskı var (Nehir ve İrem :)
Neyse ilham varken bölüm yazıyorum.

Barın'dan:

Kulağımda kulaklıklarımla tavanımı izliyordum. Sefer'den yumruk yemekle kalmamış üstüne müdürün odasına gitmiştim. Arel olaydan sonra sessizleşmişti ve çok konuşmamıştık. Bazen onu anlamıyordum.

Dudağımın kenarı hala biraz acıyordu. Sefer'e karşılık vermemiştim çünkü ona borçluydum. Hayatımı kurtarmıştı. Müzik sesini bastıran çığlıklara söve söve ağlaya kalktım. Bu mahalle çocuklarını dövecektim bir gün. Hırsla camımı açıp bağırmaya başladım.

"Oyun oynayacak başka yer mi kalmadı lan?! Gidin az öteye başım şişti burda!"

Sözlerim bittiğinde gözlerimi çocuklara diktim. Hepsi durmuş bana bakıyordu. Sonra hepsinin bakışları arkada duran kişiye döndü. Ben de ona baktım. O da bana bakıyordu. Bu aralar çok rezil olmaya başlamıştım.

" Bu kadar rahatsız ettiğimizi bilmiyordum."

Utançla Arel'e baktım. Yüzünde keyifli bir ifadeyle beni izliyordu.

"Gel sen de oyna bizimle."

Kalsın ben kafamı duvara vurmaya gidicem.

"Geliyorum beş dakikaya."

Kafasını salladı ve çocuklara döndü. Pencereyi kapattım. Üzerimdeki kirli tişörtü çıkarıp yatağın üstüne attım. Gözlerim pencereye döndü. Annem perdeleri kapatmadan soyunduğumu görse döverdi herhalde. Gözlerim Arel'e kaydı. Pencereye doğru bakıyordu. Pencereye yaklaşıp perdeyi çekerken bakışlarını çekmedi.

Perdeyi kapattığımda elimi kalbime doğru götürdüm. Utandığım için bu kadar hızlı atıyordur. Herhalde. Hızla üstüme düzgün bir tişört geçirdim. Telefonumu eşofmanımın cebine atıp aşağı indim.

Çocuklarla maç yapıyordu. Top ayaklarıma doğru gelince dönüp bana baktılar. Topu ayağımda sektirip Arel'e doğru attım. Gülerek topu alıp çocuklardan birine attı. Aralarına girip onlarla oynamaya başladım.

Hava kararmaya başlamıştı ama biz hala oynuyorduk. Arel topu kale olarak belirlediğimiz iki ağacın arasına doğru attı. Ama top durmayıp birinin kafasına çarptı. Fazla havadan atmıştı...

Topun kafasına geldiği kızın geçen günkü kızlardan biri olması da gün içinde bir kez daha rezil olmana sebep olmuştu. Gerçi ben ne rezil olucam Arel olsun. Topu atan oydu evet. O olsun.

Kızın sevgilisi Nehir sinirle bize doğru yürürken diğer arkadaşı İrem kafasını kontrol ediyordu -etmeye çalışıyordu çünkü gülmekten bir halt yapamıyordu- kız topu eline alıp bize doğru koşmaya başladı. Arel'e döndüm.

"Mezar taşına yazdırmamı istediğin bir şey var mı?"

Korkulu gözleri beni buldu ve kafasını iki yana salladı. Sinem, Nehir'den önce Arel'e varıp topu kafasına doğru attı. Arel kafasını tutarken kızın sevgilisi Nehir gülüyordu.

Anamız Babamız Yok Deriz - BxB-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin