i still want you

129 20 110
                                    

[BTS - The Truth Untold]

Bundan yıllar önce Jimin adında bir genç yaşarmış Daegu'da. Kendi küçük evinde yaşarmış. Evinin duvarları da bahçesi de çicek doluymuş. Kendini çirkin bulan bu genç bir tek çiçekleri güzel bulurmuş çünkü. Hiç kimse çicekler kadar güzel değilmiş gözünde.

Bahçesinde onlarca farklı renk çicek varmış. Bakan bir daha bakarmış. Mavi, kırmızı, yeşil ve herkesin sevdiği o smeraldo çiçeği (medya). Tüm güzel renkleri bulunduran, ne büyük ne küçük olan, tıpkı bir şaheser olan o çicek. En sevdiği oydu Jimin'in. Hem en güzel olmasından hem de annesinin ekmesinden dolayı.

Günler akıp giderken, geceleri Jimin bahçesi ile ilgilenirken bir değişiklik fark eder. O çicek kopmuştur. Çokça öfkelenir bu duruma. Seven çoktur lakin kimse cesaret edemez koparmaya. Herkes korkar ondan. Maske takan, sadece geceleri dışarı çıkan birinden korkmak gayet normaldir zaten. Hem de böylesine çirkin birinden.

Ertesi gün uyumaz ve camdan gelen geçeni izler. Bir kere aldıysa bir kere daha alır diye düşünür kendi kendine. Haklıdır bu düşüncesinde. Tekrar gelir o genç. Kıvırcık siyah saçlara sahip bir gençtir bu. Zaten küçük gözleri gülünce daha da küçülmüştür. Gözlerinden sonra gülüşü çeker Jimin'in dikkatini. Birinin diş etlerinin gözükmesinin bu kadar güzel olacağı aklına gelmezdi. Tek tek her smeraldo çiçeğini incelemişti o genç. Gülen gözler ile bakmıştı . O an yendi ön yargısnı Jimin. Kimse bir çiçek kadar güzel olamaz diyen o genç şu an tüm çiçeklerini feda edebileceği kadar güzel birini bulmuştu. Çiçeği koparttığını gördü. Yağan yağmur çiçeklerin boynunu büküyor diye Tanrı'ya yakaran bu genç, şuan çiçeği kopartılmasına bir şey demiyordu. Diyemiyordu.

Çiçeği alarak uzaklaşan genci izledi. Maskesini takarak takip etti bu güzel genci. Pazara geldiğini gördü. Küçük bir tezgahın arkasına geçti. Yaptığı çiçekli tacın en çok gözüken yerine yerleştirdi çiçeği. Küçük gülümsemesi dişlerini gösterecek kadar büyüdü. Büyülenmiş gözlerle baktı o çiçeğe. Ona yaklaşan kadına gülümsedi bu kez de. Elindeki tacı verdi ona. Parayı aldı ardından. Bu kadardı işi. Kalkıp evine yürüdü. Maskeli olan takip etti onu. Geldiği yer pek bir harabeydi. O küçük kulübelerden birine ilerledi. Kapısının önünde başka bir adam vardı. Yüksekçe bağırdı güzel adama.

"Yine geciktirdin parayı! Babamın hatrına sana kiralamıyorum!"

Kafasını eğdi genç olan. Öyle kısıktı ki sesi, zor işitti Jimin.

"Özür dilerim efendim. Bir daha olmaz."

"Olmasın zaten! Bir dahakine kendine yeni ev bakarsın."

Sertçe çekti elindeki tüm parayı. Hızla uzaklaştı oradan. Genç olan bir kaç yaş düşürdü yanaklarına. İç çekme sesi işitildi. Karnı guruldadı. İçeri girdi. Camdan gözüküyordu küçücük ev. Gerçi ev demek fazla olurdu. Tek odaydı. Yatak ve küçük mutfaktan başka bir şey yoktu. Dolabı açtı lakin boştu. Geçen gün bitirmişti zaten az olan yemeği. Karnını tutarak ilerledi yatağına. Kendine sarıldı ve ağlamaya devam etti. Sonradan hatırladı açık perdeleri. Hızla kapatıp yerine döndü. Görmemişti maskeli genci.

Hızla evine döndü genç olan. İkinci ilk gerçekleşti. Gündüz vakti yaptı bahçe işini. Acele ediyordu. Bir çok çiçeğini söktü. Atmadı. Kenara bıraktı. Belki gelir de bu çicekleri satar, para kazanır diye. Söküğü yere daha çok smeraldo çiçeği dikti. Hem ne kadar çok olursa o kadar uzun süre bakardı onlara. İşi bitince akşam olmuştu. Yatmaya gitti. Uykusuzluk ve iş yormuştu onu. Yatarken en son gördüğü yüz o iken, rüyalarını da süsleyen o idi.

i know - yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin