-17-
Hala kollarımın arasındaki Yasemin'e bakıyordum. Vücudum bir tepki verebilecek halde değildi sanki. Daha sıkı sardım onu. Aldatılmış ve terk edilmişti. Sıkıca tuttuğum kelebeği odama sürükledim yavaş hareketlerle. Koza olma sırası bendeydi. Yatağa yatırdım yavaşça yorgun düşmüş bedenini.
"Lütfen. Lütfen yapma kendine bunu."
Annemin ilk aldatıldığını öğrendiği zaman geldi gözüme. İlk bana sarılmıştı o da. Ağlayarak.
"Yasemin cevap ver bana güzelim lütfen."
Kendini daha çok soktu yatağın içine. Yorganı iyice çekti üstüne. Bu gitmelisin demekti. Yalnız kalmak istiyordu belli ki. Dolu gözlerimi silerek çıktım odadan. Emrullah'ın karşısına geçtim.
"Bana." dedim sinirle.
"Bana Berke'nin nerede olduğunu söyle."
"Bilmiyorum."
"Bul o zaman!"
Sinirim Emrulah'a değildi. Ama Yasemin'in enerji dolu kalbinin bu kadar yıpranmasına izin veremezdim.
"Sakin ol."
Anıl'ın sesini duyduğumda Emrullah'ın üstüne yürüdüğümü ancak fark etmiştim.
"Ben.. ben özür dilerim."
Ne yaptığımın farkında bile değildim. Yasemin'in odadan gelen hıçkırıklarını duyduğumda ağlamamak için dışarı attım kendimi. Nefes almam gerekiyordu.
( Emir'in Anlatımıyla )
İnsanlar çok aptaldı. İçerideki kızın bu denli ağlaması sinirimi bozuyordu. Ayağa fırladım birden. İçerideki herkesin gözü bana dönerken umursamadan keskin adımlarla odaya doğru ilerledim. Kapıyı çaldım.
"Müsaitsin veya değilsin. Ağlıyorsun veya gülüyorsun. İnan umrumda değil. Giriyorum."
Kaba davranmıştım belki de. Ama böyle olmalıydı. İçeri girdiğimde bana bakan ağlamaktan kızarmış bir çift gözle karşılaştım.
"Kalk hadi."
"Ne?"
"Kaçırıyorum seni."
"Benim neden haberim yok?"
"İnsanlar seni kaçıracakları zaman haber mi verirler? Yarın şu saatte geleceğiz diye?"
Hala yatakta oturan kızı tuttuğum gibi kaldırdım. Küçük adımları bana yetişemediği için biraz da sürüklüyordum belki. Odadan çıktığımızda herkes şaşkınlıkla bize bakarken ben hala Yasemin'i sürüklüyordum.
"Ne yavaş yürüyorsun be kızım!"
"Düzgün yürü o zaman öküz!"
Bana öküz mü demişti o?
Arkamı döndüm hızla. Mal gibi kalmak yerine bana yapışınca gülümsedim.
"Öküzlere çok yapışırsın galiba."
"Sen!"
Sinirle konuşuyordu ama karşımda kalan minicik halinin sinirlenince ne kadar komik olduğunu biliyor muydu?
"Çok konuştuk çok. Yürü hadi."
"Nereye gidiyoruz?"
"Söylersem kaçırmış olmam."