Bölüm 3

204 14 0
                                    

Şarkı: Adele-Lovesong

İREM

Yemek için çok heyecanlıydım. Ne giyeceğimi hiç bilmiyordum, ama ne renk giyeceğimi çok iyi biliyordum. Tabikide siyahtı. Siyah benim vazgeçilmezimdi. Dolabımı açıp karşısına geçtim ve ilk gördüğüm elbiseyi elime aldım. Uzaktan çok dikkatimi çekmişti. Siyah A formlu mini eteği ve üst bölümü ise kalp yaka ince askılı büstiyer modelindeydi. Hem şirin hem de havalı duruyordu. Hemen üstüme giydim ve aynanın karşısına geçtim. Gerçekten de yakışmıştı. Saçımı salık düz bir şekilde bıraktım. En sevdiğim modeldi. Pek makyaj yapmayı sevmezdim ama bugün özeldi. Bu yüzden dudağıma bordo bir ruj sürdüm, kirpiklerime de rimel. Ayağıma ise siyah topuklu bir ayakkabı giymiştim. Elime de sadece telefonumu almıştım. Artık hazırdım.

Zil çaldığında çok heyecanlandım. Çünkü ilk defa böyle bir şey yaşıyordum. Kalbim ilk defa böyle hızlı atıyordu. Aşağıya indiğimde Damla’nın kapıyı açtığını gördüm ve orada bekleyen Göktuğ’u. Damla,
‘’Ooo yakışıklı.’’ dedi sondaki ‘’ı’’ harfini uzatarak. Göktuğ ise buna karşılık, gülümseyerek kafasını öne eğdi ve elini saçları arasında gezdirdi. Bunu yaparken gerçekten çok yakışıklı görünüyordu, bir o kadar da çekici.Damla önümden çekildiğinde Göktuğ’un beni görmesi ile gülümsedim. O da aynı şekilde karşılık verdi.

‘’Ş-şey, çıkalım mı artık?’’

‘’Olur.’’ dediğimde belimden tutarak arabaya doğru eşlik etti, kapımı açtı ve ‘’Buyurun hanımefendi.’’ diyerek gülümsedi. Bende teşekkür ederek oturdum. Kapıyı kapattığında eteğimin orada sıkıştığını fark ettim. Çekiştirmeye başladım. Çıkmıyordu ve bu çok sinir bozucuydu. Göktuğ şoför koltuğuna oturduğunda eteğimin sıkıştığını fark etti. Gülümsedi ve önüme doğru eğilerek kapıyı açtı. Şu an kendimi o kadar rezil hissediyordum ki anlatamam ve ayrıca hızlanan kalbim de işi kolaylaştırmıyordu. Yani kapıyı açmak aklıma nasıl gelmedi benim bilmiyorum. Resmen rezil olmuştum çocuğa. Böyle bir şey olmaması gerekiyordu. Tanrım! Utançla yüzüm kızarırken ‘’Teşekkürler.’’ diye mırıldandım. Bana sadece gülümsemekle yetinip arabayı çalıştırdı. Araba ilerlemeye başladığında rahatça arkama yaslandım ve kafamı cama doğru döndüm. Şu anda ona bakmak istemiyordum. Hiç beklemediğim bir anda üzerime eğilip emniyet kemerimi bağladı. Kaşlarını çatıp direksiyonu sıkı sıkı kavradı. Parmak boğumları direksiyonu sıkmaktan bembeyaz olmuştu. Bu ani çıkışı karşısında afalladım. Çatık kaşlarıyla ‘’Sen arabaya bindiğinde emniyet kemeri bağlamayı bilmez misin?’’ diye sordu. Bu sert tavrı karşısında şoku üzerimden atamayan ben ‘’U-unutmuşum diye kekeledim.’’

‘’İyi bir daha unutmazsın!’’ dedi kaşları çatılıyken. Şeker gibi çocuk gitmişti yerine sert ve katı birisi gelmişti. Bu hali korkutucuydu, hem de fazlasıyla korkutucu. Bir anda gözlerimde dolan yaşları geri itmeye çabaladım. Neden böyle olduğunu bilmiyordum. Titrek sesimle ‘’Özür dilerim.’’ dedim. Aniden arabayı durdurup sıkıntıyla bana döndü. Gözlerini kapatıp açtı. Açtığında sert ifadesi gitmiş bana özür dileyen gözlerle bakıyordu.

‘’Özür dileyecek bir şey yapmadın. Sert çıkışım için özür dilerim, bilerek seni kırmak istemedim. Ama bu konuda hassasım. Cidden, İrem ben çok özür dilerim.’’

Acaba ne olmuştu da böyle hassastı merak etmiştim. Fakat soramazdım. Haddime değildi.

‘’Sorun değil.’’ diye fısıldadım ve gülümsedim.

Arabayı çalıştırdığında sıkıntılıydı, pişmandı. En azından ben öyle hissediyordum. Oraya gidene kadar sessizdik. İkimizde konuşmuyorduk. Pişmandım. Ona eski ve kötü anılarını canlandırdığım için… ama nereden bilebilirdim ki? Onu üzmek istememiştim. Hem de hiç… Sanki tanıdığım Göktuğ değildi o an. Bambaşka biriydi. Gerçi o çocuğu ne kadar tanıyordum ki? Tanıdığımı sanıyordum. Bana sadece tek bir yönünü göstermişti. Bu çok doğaldı. Tanışalı kaç gün olmuştu ki zaten? Sorsanız hakkında hiçbir şey bilmiyordum ama şu an yemeğe çıkıyorduk. Vay canına!

DÖRTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin