1.bölüm

20.5K 902 234
                                    


Behrem, uzun zamandır olduğu gibi yine tek başına kahvaltı ediyordu. Bu durum iştahını kesiyor, ailesi ile geçirdiği zamanları özlüyordu ama ne kadar özlerse özlesin onlara kavuşsa dahi eskisi gibi olamayacağını biliyordu. Onları eskisi gibi içten bir sıcaklıkla karşılayamayacağını, onlarında bu sıcaklığı kabul etmeyeceğini hissediyordu.

Dört yıl öncesi, yirmi yedi yaşındayken  yaptığı evlilik ailesinin isteği üzerine olsada tek kusurlu görünen kendisi olmuştu. Bebeği olmuyor diye kocası başta olmak üzere herkes ona yüklenmişti. Hatta bu yüzden evliliği son buldu diye ailesi onu reddetmişti. Anlayamıyordu. Bir anne- baba eskiden gözünden sakındığı tek evladına bunu nasıl yapabiliyordu.

Annelik duygusunu tadamayacak olan bir evladı nasıl annesiz bırakabiliyorlardı. En çokta annesine tepkiliydi o yüzden.

Köyde yaşıyorlardı ve köylünün dediklerine çok kulak veriyorlardı. Onların dilinde dahada kepaze olmak istemedikleri için, 'Bizim senin gibi bir kızımız yok.' demişler ve aylar öncesi tüm bağlarını kesmişlerdi.

Eski kocası da aynı köydendi ve onun aileside insanın halinden anlamayan bireylerdi. ' Bizim çocuğumuz aslan gibi adam. Seni boşar başkasını alır. Sonrada boy boy çocuklarının babası olur.' demişler ve boşanma düşüncesini evlatlarına aşılamışlardı.
Tamda o zaman kocasının zulmü başlamıştı. Boşanmadan önce yapmadığı kalmadığı gibi boşandıktan sonrada kalmamıştı.

Neredeyse bir yıl olmuştu boşanalı lakin Tarık bir türlü onu rahat bırakmamıştı. Evlilikleri bittiği için onu suçlayıp durmuş, bebeği olmadığı gerçeğini türlü türlü oyunlarla öne sürüp durmuştu.

Nasıl bir adamdı Tarık anlayamıyordu. Evliliği sonlandırıp kendisini bırakmasına rağmen neden canını dahada acıtmak için elinden geleni yapıyordu. Ailesinin istediği gibi başkasıyla evlenerek boy boy çocuk sahibi olmak yerine neden kendisine işkence ediyordu. Bu işkence sözlü ve görsel olaraktı. Fiziksel olarak şiddet uygulamıyor olsada yaptıkları, söyledikleri yetiyor hatta dahada fazla can acıtıyordu.

En son evine bir kargo yollamıştı ve paketten bebek elbisesi çıkmıştı. Üstündeki notta da, " Ömrün boyunca sakla. Nasıl olsa giydiremeyeceksin." yazmıştı.

Şöyle bir gerçekte vardı ki kusurlu taraf kendisi miydi yoksa Tarık mıydı bilinmiyordu. Kaç defa doktora gitmek istesede bu isteğini reddetmiş ve ' Sen benim adamlığıma laf getiremezsin. Kusurunu bana yükleyemezsin.' demişti.

Boşandıktan sonra ise kendi başına doktora gitmek istemiş fakat yine isteğini gerçekleştirememişti. Tarık peşine adam takmıştı ve ne zaman hastanenin kapısına kadar ulaşsa geri dönmek zorunda kalmıştı.

Eski kocasının ailesi oldukça güçlü bir konumdaydı. Tabiri caizse köyün ağasıydı. O yüzden Tarık elindeki gücü kullanıyor ve kendisine tüm yolları birer birer kapıyordu.

Zihnindeki düşünceler yüreğini daralttığında iç çekti ve daha fazla yiyemeyeceğine kanaat getirdi. Ayağa kalkarken ise bardağındaki soğuyan çayı koca bir yudumda içti.Çıkan bulaşıkları eline alarak tezgaha doğru ilerledi.

Düşünmeden edemiyordu. Böyle bir hayata mahkum edildiği için önce ailesine sonra ise kendine kızıyordu.
Zamanında ailesinin zorlamalarına karşı çıkacak gücü kendinde bulamadığı için git gide dahada öfkeleniyordu lakin öfkesinin yersiz olduğunu biliyordu.
Ailesine karşı çıkacak güce sahip olsa dahi Tarık ile baş edecek gücü bulamayacağını biliyordu.

Tarık tuttuğunu öyle yada böyle koparan biriydi ve sonunda istediğini elde ederek kendisi ile evlenmişti. Onlarınki aşk adı altında toplanan bir evlilik değildi. Kendisine göre Tarık' ın takıntısından ibaretti. Bu yüzdende boşanmalarına rağmen rahatsız edişleri bitmemişti.

BEBEK! Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin