8. Bölüm.

357 146 93
                                    

Gördüğüm anlamsız rüyanın etkisinden çıkmaya çalışıyorken, bir yandan da boğazımdaki ağrının ne olduğunu merak ediyor, ondan kurtulmaya çalışıyordum. Hastalanmış mıydım?

Nihayet gözlerimi açtığımda odamdaki tavanı gördüm, bir-iki saniye sonra da dünü hatırlamıştım zaten. Yağız'la eve sırıl-sıklam halde gelmiştik, boğazımdaki ağrının sebebi bu olmalıydı.

Saate bakmak için telefonumu aradım, bulduğumda ekran parlaklığı gözümü çıkartsa da, bir şekilde kısıp, saate baktım. 12.51'di. Bu saate kadar uyumanın sebebini de biliyordum, dün gece eve geldiğimizde saat 02.00'den 15 geçiyordu. Emirhan ve Tuna bizi beklemiş, Merve ise beklerken bizi masada uykuya kalmıştı. Ben de odama gelip, sıcak bir duş alarak uyumuştum.

Yerimden kalmak için üşendiğimden telefonun şifresini girip biraz 'gezmek' kararına geldim.

Ama açılan ekranda gördüklerim, hemen yatakta doğrulmama sebep oldu. BU DA NEYDİ BÖYLE?

Rüzgar: Bu gün sana gerçekten inanmayı seçtim, çeteni savunan kişi.

Rüzgar: Aksi takdirde, bu gün o iki çete üyesinin gitmesine asla izin vermezdim.

Resmen her şeyi öğrenmişti. Kimliğimizi, kim olduğumuzu anlamıştı. Daha dikkatli davranmalıydım! Hepsi benim yüzümden olmuştu, şimdi onları tehlikeye atmıştım?

Derin nefesler alarak kendimi sakinleştirmeye çalışıyor, bir yandan da Rüzgar'a ne cevap vereceğimi düşünüyordum, aklımda hiç bir şey yoktu.

Hiç bir şey anlamamış gibi yapsam ne olurdu, nasıl olurdu acaba? "O zaman şüpheleri çekerdim en azından üzerimden"-diye düşünüyorum, olur muydu?

Mesajı okunmamış işaretleyip uygulamadan çıktım, telefonu yatağa bırakıp kendim kalktım. Sabah-sabah bütün huzurum bozulmuştu resmen, mükemmel.

Dolaba göz gezdirdim bir süre, elimi rengine bayıldığım-lacivert- bir t-shirt'e attım, fakat elimde modeline baktığımda onu geri koymuştum yerine, çünkü t-shirt abartılı halde V yakaydı, ve ben böyle şeyler giyemezdim, giymeyi kendime yakıştırmazdım. Sadece arada-sırada göreve gerekli olduğunda kullanırdım. 'Peki o kiyafetin senin dolabında ne işi var?' sorusuna yanıtım ise, 'bunu kesinlikle Merve aldı' olurdu. Biliyorum, o aldı ve buna eminim. Her zaman alış-verişe gittiğinde bana da bir şeyler alırdı, ama bunun benim zevkime uyup-uymadığı konusu tartışılırdı.

Dolaba yeniden göz gezdirdim, bu sefer sarı boğazlı bir kazak, siyah pantalon alıp giydim. Banyoda elimi-yüzümü yıkadıktan sonra, telefonu alarak bizimkilerin yanına gittim.

Herkes salondaydı, anlaşılan bir tek ben uyumuştum bu saate kadar. Beni uyandırmamışlardı, gerekli bir durum olmadıkca bunu yapmazlardı, çünkü uyandırıldığımda tüm gün huysuz olurdum, tersimden kalkardım, üstelik beni uyandıran kişiye de tüm günü çekilmez kılardım.

"Günaydın," deyip içeriye geçtim, "Paraları Usta'ya teslim ettiniz mi?"

Ben masanın ettaflnda otururken, önümde oturmuş, kahvesini yudumladıktan sonra bana cevap vermişti Emirhan, "Evet, şimdiler de geldim."

"Anladım," dedim kısık bir sesle. Bakışlarımı diğerlerinin üzerinde gezdirdim, Merve televizyon izliyordu, Tuna kafasını masaya yaslamış benim gibi 'inceleme' işleriyle meşguldu. Yağız'sa 'Hayaller ve Hayatlar' isimli bir kitap okuyordu.

Yeniden Emirhan'a döndüm. "Batuhan hakkında bir şey söyledimi?"

Yüzünü bir hüzün kaplamıştı sorumu duyduğunda. Evet, cevabımı almıştım.

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin