Odanın içinde bangır bangır dolanan oryantalimsi bir müzikle açtım gözümü.
Esmer ve yakışıklı ve esmer ama nasıl yakışıklı bir abimiz radyodan ağrı içli içli, gönlünün gün edeni değil de hep onu üzeni istemesinden yakınırken, şehrimizin vizyon ve misyon sahibi bıçkın delikanlısı Jungkook, hayal diline dolanan ahuzar Taehyung'a biraz kırgındı. Başbaşa kaldığımız bir vakit, "konduramıyorum fiyakasız" demişti bana.
"Bu kadar ışıl ışıl bir oğlanın çöp gibi bir herif için kendini karanlığa boğmasını konduramıyorum."
Jungkook'u tanırım, iyi, hoş bir oğlandır, naiftir bir kere. İnsan hakları, hayvan hakları ve hatta bitki hakları özetle hakkı olması muhtemel her canlının hakları konusunda duyarlıdır, birçok geceler yüzünde ve de gözünde bir takım hasarlarla dönse de yuvamıza, şiddetin de her türlüsüne karşıdır. Fakat 'çöp gibi bir herif' derken Namjoon'un tarafına öyle bir bakmıştı ki; aha demiştim kendi kendime, gördüğü yerde zayi edecek oğlanı.
Sanıyorum ki; parolası sevgi olan bu oğlan, şiddeti de yerine göre enstrüman olarak kullanıyordu. Neyse ki, fakirhanemizde şimdilik öyle bir mevzu bahis olmadı. Şimdilik.
Tatlı dili ve güler yüzü yürek hoplatan Taehyung'un tahmin edersiniz ki, ne kendisine küsüldüğünden, alınıldığından, incinildiğinden, ne de Namjoon'a karşı hafiften şiddete meyleten hislerden haberi yoktu.
Dikilmiş Jungkook'un önüne, elinde iki gömlek "hangisi giysem sence" diyor.
Birinde kanatları olan yüzlerle ukulele var gökkuşağı renkli, öbürünün ise rengi mavi ve pembe koyunları var. Asla oralı olmuyor Jungkook, çünkü biliyor ki; Namjoon o an uyumuyor olsa, asla bu sorunun muhatabı kendisi olmayacak. Öylece geçip gidiyor banyoya, içim daralıyor. Taehyung'un bir minik tavra ihtiyacı olduğu konusunda her ne kadar hemfikir olsam da ağlayacak gibi oluyorum.
Neyse koç diye teskin ediyorum kendimi, gider bir iki saate Namjoon'un yatağına işedim mi hiçbir şeyim kalmaz. Nihayetinde her sebebiyetin bir bedeli muhakkak vardır ve bedeller ödenmelidir, ödenecektir.
Ben bir köşede her gece yeminler ederek içimdeki intikam ateşini harlıyorken, Jungkook çizgili ve saten gecelik takımlarını çıkardı, katlayıp yerine koydu ki, Namjoon genelde kendi köşesine gelişi güzel atar mesela, ardından yıkandı paklandı saçlarına fön üstüne de jilet gibi siyahlarını çekti aman allahım görmeniz lazım ocaklara incir ağacı dikmeye hazır ve nazır cayır cayır bir oğlan oldu ve fakat hala Taehyung'a kırgın, Taehyung'a kızgın, Taehyung'a mesafeli, sirke olsa küpüne zarar.
Tam kapıdan çıkacakken, "Parfümün ne güzel." dedi Taehyung hala kıyafet seçmekle meşgüldü. Jungkook eyvallah mahiyetinde bir kafa salladı.
Mahallemizin dalgalanmış da durulmuş, koşmuş ardından yorulmuş, binlerce güzel sevmiş de en son Taehyung'a vurulmuş bıçkın delikanlısı Jungkook, sanıyorum ki Taehyung'a yumuşamaktan korktuğundan odayı bir hışım terk ederken, eyvallah koç diye seslendim ardından, kalbin yaralı gönlün yaralı da seni bu derde ben mi attım neden ve yahut niçin bu asabi, ruh inciten, gönül yüksündüren tavrınla muhatabım? Anladı galiba, sakince dönüp burnuma öpücük kondurdu ve öyle gitti.
Hep diyorum sevgili okur; Jungkook mükemmel bir oğlandı.
Fakirhanemizin felaket senaryosu Namjoon ise, Jungkook'daki bu mesafenin elbet farkındaydı ve görmeniz lazım zevkden dört köşe olmak diye bir deyim olmasaydı dahi onu görünce; herif zevkten dört köşe olmuş derdiniz. Mutsuzluktan, hüzünden, kederden, gamdan, yastan ve de ıstıraptan besleniyordu hain yürekli herif.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İyi Yürekli Hayatımızın Delikanlı Çağı
Fanficİşte, iyi yürekli hayatımızın en delikanlı çağı bir akşam üstü böylece başlıyordu.