on bir

6K 551 474
                                    

.   . ✧ * . ✷       
·    .


Eline aldığı ince pikeyi şöminenin başında oturup ateşi öylece izleyen Felix'in omuzlarına serdi. Küçük olan ona dönüp gülümseyerek sarıldı pikeye. Gözleri kızarıktı ve dudakları göz yaşlarının tuzuyla şişmişti.

Hyunjin tebessüm ederek ondan biraz uzaktaki mindere oturdu. Felix az önce yere bıraktığı çayını alıp bir yudum içti. Hyunjin ona bakmadan ateşe bakmaya başladı.

"Ben küçükken," Felix gözlerini tıpkı Hyunjin gibi ateşe dikti. Hyunjin ona kısa bir bakış atıp elindeki kupayı sıktı ve ateşe döndü. Aralarındaki mesafe yaklaşık beş karışlıktı.

Titrek bir nefes aldı ve omzunu silkti. "Babamın işinden dolayı birçok ülkeye giderdik. En uzun süre durduğumuz ülke ise Avustralya'ydı. Babamın işleri bitince adalardan birinde tatile gitmiştik."

Hyunjin dudaklarını ıslattı. Felix bunları daha önce hiç anlatmamıştı. "Orada bizim gibi bir koreli aileyle tanıştığımızı hatırlıyorum. Benimle yaşıt bir kızları vardı, Chiyu."

Büyük olan bakışlarını ona çevirdiğinde Felix yerinde oynadı ve üzerindeki pikenin kenarlarından kavradı. "Başta güzel bir arkadaşlığımız vardı. Uzun bir süre arkadaş kaldık. Aynı liseye gittik."

Hyunjin yutkundu. İçindeki iç kemiren hissi görmezden geldi. Onu paylaşmak istemeyişini göz ardı etti.

"Daha sonra ben üniversite için koreye geldim, Chiyu bana aşıktı. Görmezden geldim. Bilmiyor gibi yaptım." Felix omzunu silkti. "Beni sevmeye devam etmiş. Hiçbir zaman irtibata geçmedik. Ben sana aşık oldum." Sonlara doğru sesi kısılınca bir süre sessiz kaldı.

Hyunjin ona baktı. Felix bakışlarını ateşten çekmedi, ama büyük olanın ona baktığına emindi. Bakışlarını üzerinde hissedebiliyordu. İç çekti ve devam etti. Hyunjin bakışlarını çekmedi.

"Chiyu bir an olsun bile aklımdan geçmedi. Gözüm yalnızca seni görüyordu. Sen her yerimdeydin, her şeyimdin." Yeniden yavaşça sessizleşti Felix. Her fırsatta ona olan sevgisini dile getirmeye çalışıyordu sanki.

Hyunjin dudaklarını ıslatarak ona baktı. Kavruluyordu, bedeni özlemle kavruluyordu. Sessiz, derin bir nefes aldı. "Ben üniversiteden mezun olunca, Chiyu beni aradı. Dayanamadığını söyledi. Bensiz yapamadığını... Ona bir sevgilim olduğunu söyledim, nişanlanacağımızı,"

Hyunjin'in içi titredi. Dudaklarını dişledi. Felix böyle konuşunca içindeki gerilmeye engel olamıyordu, sanki midesi havaya uçuyordu. "Tamam dedi, beni unutacağını söyledi," Bir süre duraksadı ve kelimlerini toparlayarak devam etti. "Avustralya'ya gittiğimiz hafta, evleneceğimiz hafta,"

Hyunjin bakışlarını çekti ve kupasını yere koyarak parmaklarına sarıldı. İşaret parmağındaki yüzükle oynamaya başladı. Önüne düşen saçlarını geriye tardı aynı saniyede. Canını acıtıyordu.

"Chiyu'nun babası, Yooin'in adamları beni buldu. Chiyu'nun aşırı stresten beyin kanaması geçirdiğini öğrendim. Beni yanında istediğini, Yooin'in beni onun yanına getirmek için her şeyi yapabileceğini söylediler. Seni buldular, ki bu imkansız değildi." Felix sonunda başını büyük olana çevirdi.

Hyunjin dudaklarını ısırarak ona baktı. Gözlerinde sönen binbir türlü ışık yeniden yandı, ışık ışıl oldu gözleri.

we | hyunlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin