Arkadaşlar, ZeyAt için uzun vadeli bir fic geliyor...
Fakat şimdiden anlaşalım, AIDS konusuna 21. Yüzyıl gözüyle bakmayacaksınız.
Biliyorum, AIDS hastalığı, günümüzde –neyse ki- ölümcül olmaktan çıktı. Diyabet gibi bir hastalık... insanı yaşayan bir ölüye çevirmiyor... ama bu konuyu seçmekteki nedenim, bir farkındalık yaratmak. Evet, AIDS sizi öldürmeyebilir. Süründürmeyebilir de. Ama etiketler. HIV'e sahip olup da toplumdan dışlanmıyorsanız eğer, kendinizi şanslı hissetmelisiniz. HIV'li olup da topluma kabul edilen insanlar, mesela şişmanların da, veya zekâ geriliği bulunanların da, ve artırabileceğiniz bu azınlık örneklerinin nicesinin de kabullenildiği çok gelişmiş, refah düzeyi yüksek toplumlarda kabul edilebilen insanlardır...
Bir diğer neden de, 23. Bölüm. Eğer o bölümde AIDS konusu geçmeseydi, Zeynep'e AIDS bulaştırmak aklıma gelmeyecekti belki de. Artık söylemeye gerek yok, hikâyemiz dram çizgisinde olacak... sizden rica ettiğim prompt'lar için sevgili arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.
Athencae'nin ilk prompt'ı bana pilot bölümünün ilhamını verdi. Şu meşhur istifa... diğer fikirleri belki bu hikâye içinde değerlendiririm, belki de ayrı bir kitapta toplarım "Hekimoğlu – Prompts" diye. Ama şimdilik AIDS konusu işlenecek.
Bu konu benim açımdan sıkıntı çıkarır mı? Pek sanmam. Bende sıkıntı çıkarsa çıkarsa, Hekimoğlu'ndan son zamanlarda kopmuş olmam çıkarır. Çünkü 1. Sezonu daha çok beğenen biri olarak, 2. Sezonda yarım-yamalak izlediğimi itiraf ediyorum. Sanmayın ki buna tek sebep dizide Atpek-ZeyEm ilerlemesi (benim Atpek özelinde bir derdim yok zaten) sebep şu, dizi fazla zorlayıcı benim için... Yani şu ameliyat sahnelerinde sansür kullanmaları bile benim için az! Daha fazla sansürlemeleri lazım, ben kandan korkuyorum, her şeyden korkuyorum... Evet, Türkiye'de çekilen medikal drama'lardaki sansüre karşı değilim ben, tam benlik bi' şey! XD İçim gider benim ameliyat sahnelerinde, o yüzden ne House'u izleyebiliyorum, ne de Good Doctor'ı... ne zaman zorlu, insanın içini kıyan bir vaka varsa Hekimoğlu'nda, ben o bölümü izlemiyorum zaten... bu da neye yol açıyor biliyor musunuz, karakterlerden kopmama... yani misal Memoli veya Emre özelinde yalan-yanlış şeyler yazabilirim fic'imde, bunun da uyarısını şimdiden yapayım... beni yargılamayın, gerçekten zor vakaların olduğu bölümleri izlemeye çalışıyorum, ama dayanamıyorum!
Eh, AIDS'i de geçmişte çok araştırdığım için bu, sıkıntı kümemin dış elemanı. Yani AIDS temasını işlemek sıkıntı değil. Geçmişte konunun uzmanı gibi araştırmadım elbet, ama AIDS üzerine bir roman yazmak gibi çılgınca bir fikrim olduğu için araştırmıştım! O proje iptal oldu. Günün birinde kendi kitabımı gerçekten çıkarmak istiyorum. Ama konusu kesinlikle AIDS gibi insanı karamsarlıklardan karamsarlıklara sürüklemeyecek – bilhassa 80'lerde geçecek bir dönem işi olmayacak. Çünkü ben pozitif şeyleri yazmayı seviyorum sanırım. İleride bir gün kendi kitabım çıkarsa, karamsarlık şöyle dursun pozitivite aşılayacak insanlara... o yüzden AIDS'i naçizane bir fan-fic'te çarçur edebilirim sanırım.
Ben çok fazla konuştum. Şimdi bırakalım da Zeynep, Ateş, Memoli, Emre ve diğerleri konuşsun... :)
YOU ARE READING
🎗️Kırmızı Kurdele🎗️
FanfictionAteş Hekimoğlu'nun, çözemediği ilk vaka değil, karşısında çaresiz kaldığı ilk vaka... #devşirmehikâyeler (Bu kez, ani bir gülme isteğiyle dudaklarını ısıran Emre oldu. 'Memoli...' dedi. 'Sen de vakadan sonra bi' ara bi' berbere uğra tamam mı?' 'Niye...