Middle of Adventure

1K 86 208
                                    

Not shy of a spark,
A knife twists at the thought that I should fall short of the mark,
Frightened by the bite though its no harsher than the bark,
Middle of adventure, such a perfect place to start,

•••

"Sizin beni akşam akşam yemek yemeye getirmeniz hiç hayra alamet değil."

Elimdeki su bardağıyla oynarken konuştum, sağ bacağımı sol bacağımın üstüne atmıştım bir de. "Bu arada, niye büyük masaya geçtik? Başkaları falan da mı gelecek?"

Canım dostlarım Kim Jongdae ve Do Kyungsoo beni işten geldikten sonra yemeğe götürmek istediklerini söylemişlerdi, üstüne bir de ikisi birden bana fazlasıyla sarılmışlardı, akıllarından ne geçiyordu hiçbir fikrim yoktu. Ama bunun altında bir bit yeniği arıyordum çünkü asla normal değildi, bunca yıllık dostluğumuzda bana sarmaş dolaş sarılıp beni yemeğe çıkaran insanlar hiç olmamışlardı.

"Yoruluyorsun," dedi Jongdae gülümseyerek. Bu gülümseyiş içten değildi, çok net fark ediliyordu. "İşte çok yoruluyorsun ve seni yemeğe çıkarmak istedik biraz. Ne var bunda?"

"Müzik öğretmenisin Jongdae, gün boyu okul gibi berbat bir yerdesin ve benden çok daha fazla yorulduğuna eminim." Ben çello kursu verirdim, ders saatlerimi haftanın her gününe düzenli bir şekilde dağıtmıştım, çok fazla olmasa da biraz öğrencim vardı ve kesinlikle yorulmuyordum. Bu işi yaparken mutluydum ve zaten günlük az öğrencim olduğu için pek de yorulduğum söylenemezdi.

"Hayır sen yoruluyorsun." Jongdae kaşlarını çatıp yalandan bir sinirle bana çıkıştığında göz devirdim. "Yorulmuyorum. Hadi beni ne için getirdiğinizi söyleyin. Üstelik hâlâ yemeklerimizi sipariş bile etmedik." Büyük masalardan birine geçmiştik, başkalarını beklediğimizi az çok anlamıştım elbette.

"Birilerini bekliyoruz." Kyungsoo uzun süreli sessizliğinden sonra gergince cevapladığında ona döndüm. "Negatif enerji yayıyorsun resmen." Gerginlikten bayılacak gibiydi.

"Uykusuzum." Yalanına inanacak değildim ancak buna daha fazla takılmak istemedim. "Kimleri bekliyoruz?"

"Sehun," Jongdae Sehun'un ismini verdikten sonra başka bir şey demek için ağzını açmıştı ki Kyungsoo'nun onu bakışlarıyla susturmasını fark etmiştim. "Ee," dedim. "Sehun, başka kimler?"

"Geldiklerinde görürsün." Jongdae de tıpkı Kyungsoo gibi gerginleşmişti birdenbire ve bu davranışlarının sebebini asla anlayamıyordum.

"Biliyordum beni yemeğe çıkarmanızın hayra alamet olmadığını," diye söylendim ve deminden beri elimde oynadığım su bardağına masanın ortasında duran su şişesinden su doldurmaya başladım. "Kimleri bekliyoruz söyleyin. Eğer sevmediğim biriyse önden hazırlayayım kendimi."

"Sevmediğin biri değil." Kyungsoo'ya tek kaşımı kaldırarak baktım. Bakışımla öksürmeye başlamıştı. "Yalanların asla inandırıcı olmuyor kel."

"Baekhyun, bazen gece yatarken saçını sıfıra vurmayı düşünüyorum bana ikide bir kel demen yüzünden."

"Ağız alışkanlığı sadece," deyip suyumdan bir yudum aldım. Ortam yeniden sessizleşirken Jongdae'nin telefonuna bildirim gelmesiyle Jongdae yerinde sıçramıştı. Saçma sapan tepkisine göz devirdim. O da bu sırada telefonuna aceleyle bakmıştı.

"Çok heyecanlı," diye telefonu masanın üstüne geri bırakırken ona anlamaz gözlerle bakıyordum. Kyungsoo'ya kafamı çevirdiğimde yüzünün aldığı sinirli ifadeyle daha da şaşırdım.

"Jongdae bir süre konuşmasana sen," benim ona bakışımla direkt Jongdae'ye sinirli sinirli konuşmasına asla anlam veremiyordum. "Ne iş çeviriyorsunuz siz?" Bu kadar uzatmaları cidden yeterdi.

Middle of AdventureHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin