BİR YÜREK SIZISI KOVUKLARINDA SÖĞÜT AĞACININ
Pinhani- Sevmekten Usanmam
BÖLÜM 1: "BİR KAVANOZ BAL YEMİŞ GİBİ"
Anneme göre söğüt ağaçlarının da bir ruhu vardı. Yılların yorgunluğunu, insanların tüm acısını sırtlamış söğüt ağaçlarının. Böylesine heybetli bir ağacın bile sallana sallana kendini rüzgarın kollarına bırakarak istediği istikâmete sürüklemesine izin vermesi, yorgunluğun ve boş vermişliğin bir emaresidir, der annem.
İsyankâr bir tavır takınmayıp boyun eğmiş söğüt ağaçları her şeye tanık olurlarmış, bizim bile göremeyeceğimiz, hissedemeyeceğimiz ve belki de kendimize dahi yediremeyeceğimiz duyguların hepsini kendi sırtlar ve bir dert edinirmiş. Edindiği her bir dert, tasa, teessür, yürek felâketi, sindirilemeyecek kadar yaralı sözler, bunların hepsini alır ve dallarına bağlarmış, bundanmış eğilmiş boynu bükük dalları. Ve annem söğüt ağaçlarının eğilmiş dallarını bir insanın içli içli ağlarken sallanan omuzlarına, geçen her bir anının esaretine daha fazla dayanamayan yapraklarının ise gözyaşları olduğunu söylerdi.
Onun dediğine göre bazen söğüt ağaçları da yorulurmuş; sabaha karşı kendisine yaslanarak ağlayan kadın teessürünü üstlenmekten, küçük bir çocuğun gölgesinde kendisine yaslanarak yıpranmış ve gözyaşlarıyla dolu olan günlüğüne yazdığı satırların asla gerçek olamayacak kadar beyhude bir hayalden oluşmasından, gerçek dünyanın acımasızlığından ve altmışlarına merdiven dayamış adamın yalnızlığına yaktığı ağıtlardan. Her şeyden, aklımızdan geçen yahut geçmeyen her şeyi üstlenmekten yorulurlarmış ve tek tek bütün dallarına asılmış dertlerden kurtulmak istermiş, katlanamazmış. Tüm yapraklarının kuruyup gitmesini istermiş. Acısı yapraklarının ortaya çıkardığı hışırtıdan tezahür edermiş, öyle diyor annem.
Eğer annemin sarf ettiği bu sözlerin botanikte bilimsel bir açıklamayla gerçekliği kanıtlanmışsa çok çok üzülür ve ağlamaya başlardım bile. Çünkü bilirsiniz, söğüt ağacımın gözlerimin önünde solup gitmesi ve acı çekmesi pek de haz edeceğim bir vaziyet olmasa gerek. İşin aslına bakarsanız söğüt ağacımın moruk dertleri dinlediği, acılara göğüs gerdiği, yalnızlıklara şahitlik ettiği falan yok. Hayatımın hiçbir dönemi trajik ve dramatik değildi. Ve söğüt ağacım kamuya açık bir arazide falan bulunmadığını söylemek isterim, doğrusu söğüt ağacım bizim arka bahçemizde, yani anlayacağınız annemin ortaya attığı hipotezin doğruluk oranı yüzde iki yüz dahi olsa bile benim söğüt ağacımın bundan etkilenme oranının yüzde biri aşmayacağına kalıbımı basarım. Çünkü, hadi ama, benim söğüt ağacımın tanık olduğu tek acı muhtemelen ergen günlük sayfalarını dolduran senaryoların tıpatıp aynısıdır. Söğüt ağacım, pardon, salkım söğüt ağacım ve hatta baekhyun'um- evet ona bu ismi verdim- benden bile yaşlı.
Bazen benden bile çok şey görmesi çok sinirlendiriyor beni, evet, bazen söğüt ağacıma benden daha bunak olduğu içi çok kızıyorum, çünkü daha bunak olmak demek daha fazla şey görüp geçirmek, hatta belki ucundan tanık olduğu ilişkilerden, aşklardan ve yürek sancılarından bir şeyler kapmak demek. Belki bir moruk olsaydım her şey daha iyi olabilirdi. Ama bir moruk değilim, ilişkiler hakkında hiçbir fikrim yok, abayı yaktırmak için bir numara falan bilmiyorum ve Baekhyun bana aşık değil. İşte bu kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Yürek Sızısı Kovuklarında Söğüt Ağacının
FanfictionBir Yürek Sızısı Kovuklarında Söğüt Ağacının / Fluff, Slice of Life / Sanat / Şarkı / Pinhani - Sevmekten Usanmam / 29.853 # Chanbaek Fest 1: Duende Fest, Nisan 2021 #