09.05.20
11.50
-Beni hatırlıyor musun Taeyoung?
Daha uyanalı çok olmadan karşımda bu adamı görmeyi ve endişeli sesini duymayı beklemiyordum. Kim olduğuna dair bile en ufak bir fikrim yokken özellikle kendisini hatırlayamama sinirlenmesi garip hissettirse de umursamadım.
-Ahh, uzun zamandır gayet iyiydin. En azından odama gelmeyi alışkanlık haline getirmiştin. Neden yine başa dönmeye başladık?
-Bakın, kimsiniz bilmiyorum efendim. Burası hastane olduğundan doktor olduğunuzu anlamak kolay elbet fakat neden hatırlamamama sinirleniyorsunuz?
Sakinleşmek istercesine derin nefesler alıp verdi, alnını ovuşturdu. Etrafa bir şey arar gözlerle bakındı ama bulamamış olacak ki bana geri döndü.
-Yarım saate odama gel. Bir üst katta, unutma.
Bir üst kat.. Bir üst kat.. Benden cevap beklercesine susan doktora inat odada hızla gezinen gözlerim bir şeyi arıyordu. Aklımın bilmediği ama gözlerimin bildiği bir şeyi... Ah, işte orada koskocaman harflerle sarı bir kağıda yazılmış, panoda asılı duruyor. "11.30'da Doktor Serim'in yanına git." Her gün aynı saatte bir üst katta..
-Ah tamam, sizi şimdi hatırladım. Bugün uykumu pekiyi alamadım. Aklım bulanık biraz, unutmuş olmalıyım.
Hatırladım dememle gözlerinden bir mutluluk geçse de aynı umutsuz sesi ile konuşmaya devam etti.
-Odama gel de şu "akıl bulanıklığını" bir konuşalım.
Daha ben bir şey diyemeden tıpkı gelişi gibi bir hışımla odayı terk etti. Neden bu kadar iğneleyerek konuşmuştu ki? Karışan aklımla baş başa kaldığımda ilk defa bir şeylerin eksikliğini hissettim. İlk defa hastanede olmaya alışkın olmam ama hastaneye gelişimi hatırlayamamam rahatsız etti. İlk kez doktorun yüzünün tanıdık geldiğini ancak onu hatırlayamadığımı fark ettim. Odası üst katta, her gün giderim. Peki neden onu tanıyamadım? Neden her gün gittiğimi bilmeme rağmen hiçbir günü hatırlamıyorum?
Bu odayı biliyordum. Aklımda bu hastaneye dair bilgiler de vardı. Ezberlemiştim artık ne de olsa. İki kat inersem kafeteryaya, bir kat çıkarsam doktora, bu katta tam on altı adım atarsam.. Nereye gider? Eminim, tam on altı adım ediyor, ezberimde. Ezberimde olmayan şey ise o adımların nereye vardığı. Lavaboya mı gider? Hayır, ben odamdakini kullanırım. Belki de başka bir doktordur? Nasılsa hastanedeyiz kesin başka bir doktordur.
Doktorun yanına gitmem gerektiğini hatırlayınca telaştan demin düşündüğüm her şeyi unutuyorum. Doktorlar bekletilmeyi sevmez. Hemen yanına çıkarsam o kadar da kızmaz belki hem. Hızla odadan fırladığımda merdivenlerin sağ tarafta kaldığını bilsem de içimde beni sola çeken bir his var. Sola gitmek istiyorum, doktorlar biraz bekleyebilir. Kendi kendime yarattığım gerilimle yavaş yavaş adımlıyorum. Bir, iki... altı, yedi... tam onuncu adımı atacakken yanımdan geçen asistan önümü kesiyor.
-Hey, hasta Taeyoung! Ne zamandır bu hastanedesin. Bilmiyor musun merdivenler diğer tarafta kalıyor. Koş hemen doktor bey seni bekliyor.
Benden biraz kısa olan bu asistana dik dik bakmaktansa salağa yatmak daha mantıklı görünüyor.
-Ahh değil mi öbür taraftaydı. Akıl işte unutuveriyor insan. Ben gideyim o zaman.
Utancımı gizlemek adına hızla yönümü merdivenlere çeviriyorum. Çok geçmeden aklıma takılan soruyu anımsamamla, ismini sol göğsünde asılı isim etiketinden öğrendiğim asistana sesleniyorum.
- Asistan Allen! Bu katta hangi doktor var? Sanırım onun da yanına uğramalıyım.
Sorduğum soruyu anlayamazca yüzüme bakıyor. Oysaki gayet mantıklı bir soru sormuştum bence.
-Bu katta hiç doktor yok ki, yalnızca hasta odaları var. Katın bu tarafında da sadece sen ve senden bir iki ay sonra gelen, karanlıktan korkan Seongmin kalıyorsunuz.
-----
Çok geçiş bölümü oldu biliyorum, dövmeyin o yüzden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Call My Name // gongtang
FanfictionBeni unutmazsın değil mi, Taeyoung?.. ...Seni sonsuza dek hatırlayacağım. Söz veriyorum, Seongmin.