Her şeyin bittiğini tükendiğini hissettiğinde yaşamanın bir anlamı kalır mı? Peki anlamı olmayan hissiz bir hayatı ne kadar daha yaşayabilir insan? Ben yıllardır yaşıyorum. Kimin gözüne baksam yaşamadığımı can çekiştiğimi görmesini istiyorum ama kimse göremiyor. Attığım çığlıkları kimse duymuyor. Ya onların gözleri kör, kulakları sağır ya da ben görülmesi hissedilmesine gerek olmayan biriyim gözlerinde. Şu an karşımda duran adam bile hıçkırıklarımı göz yaşlarımı görmezden geliyor. Yardıma ihtiyacım olduğunu görmemek duymamak için gözlerini kulaklarını kapatıyor. Yüzünde bir an önce gitmek istediğini belirten bir ifadeyle bana bakmaya devam ediyordu. Musluğa yaklaşıp yüzümü yıkadım. Kimse benim yardım çığlıklarımı duymak istemiyorsa bende kimseye göstermeyeceğim artık. Yüzümdeki ifadeyi düzeltip yavaşça ona döndüm.
-buyur Berzan ağam bir şey mi istedin?
-karsında kim olursa olsun güçsüzlüğünü gösterme gösterirsen seni hep oradan vururlar. Kimseye güvenme güvenini boşa çıkartırlar. Etrafına dikkat et Dilan kime güveneceğini bilemezsin.
Bir şey söylememe izin vermeden mutfaktan çıktı. Bunu söylemek için mi gelmişti peşimden? Kapıdaki bakışı şimdi sadece beni uyarmak için peşimden gelmesi. Berzan ağanın amacını anlayamıyorum. Bunları neden yapıyorsun Berzan ağa çığlıklarımı acılarımı görüp sadece birkaç cümle söyleyip neden gidiyorsun?
Ben öylece arkasından düşüncelere dalmışken bu sefer mutfak kapısında Ahmet abim belirdi. Yüzünde anlamadığım bir ifade vardı. Anlamaya çalıştım ama bana sarıldığında çok önemsemedim. Ahmet abimi o kadar çok özlemiştim ki ona o kadar ihtiyacım vardı ki hiçbir şeyin önemi kalmamıştı ona sarıldığım anda. Ahmet abim benim sığınağım güvendiğim tek dayanağımdı. Bir anda gözlerimden düşmeye başlayan yaşları tutamadım ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Ahmet abim de bunu bekliyormuş gibi daha sıkı sarıldı. Olmadığı yılları telafi etmek ister gibiydi. Ben onun ve ailemin yokluğuna hiç alışamamıştım. Şimdi ise bir sarılmasıyla her şey geçmiş gibi huzurla doldum. Abimdi o benim o da benim gibi kimsesizdi. O beni yıllar önce bırakmış olsa da ben onu asla bırakmayacağım...
Gözümü açtığımda odam da yatağımda yatıyordum. Perdelerimin hepsi kapalı olduğu için etraf karanlıktı. Daha sabah olmadığını düşünüyordum ki kafamı saatime çevirene kadar. Saat öğlen olmuştu. Hızla yataktan kalkıp perdeleri açtım. Havanın yağmurlu olduğunu gördüğümde kendime söylenmeye başladım. (Hayır yani ne var o kadar ağlayacak sonra da uyuya kalacak. Hem evde bir sürü misafir varken. Yengem kesin bu sefer beni öldürecek.) Banyoya koştum elimi yüzümü yıkayıp dolabıma gittim de bir kere daha şok oldum. Dolabım bomboştu. (Yengem acaba öğleye kadar uyuduğum için beni evden mi atacaktı? Yengemi cadı kıyafetleriyle beni evden attığını düşündüm.) Aklıma ilk gelen düşünceye kendi kendime gülmeye başladım ama kendimi durduramadım. Kıkırdamalarım kahkahalara dönüştü. Kendimi durdurmaya çalıştıkça daha da çok gülmeye başladım. O sırada kapının açılma sesini duydum yavaşça gülmem durunca kafamı kaldırdım. Yengem ve Berfin'le karşılaşmayı beklemiyordum tabi ki. Gülmemi durdurup geceliğimi düzelttim. Şimdi fark ettiğim geceliğimle aklıma bir soru işareti düştü. Benim geceliğimi kim giydirmişti bana? bunu daha sonra düşünmek üzere arka plana attım.
-günaydın yenge günaydın Berfin
-günaydın mı kaldı Dilan Hanım akşam oldu. Sen Ahmet'ten yüz buldun ama bu evin kurallarını unutma. Bu evin hanımı benim ve sen bu evin hiçbir şeyi değilsin. Kıyafetlerin toplandı aşağıda koskoca iki ağa senin uyanmanı bekliyor gitmek için çabuk üzerini giyin İzmir'e gidiyorsunuz.
-İzmir mi? hemen bugün mü gideceğiz?
-hanımefendinin ne zaman gideceğinden haberi yok daha giyin aşağı gel beni sinir etme daha fazla Dilan!
Yengem ve Berfin odamdan çıkınca şaşkınlıktan iki dakika kıpırdayamadım. Sonra büyük bir mutlulukla doldum. Ama aklıma gelen şeyle ne yapacağımı şaşırdım. Dolabımda hiç kıyafet yoktu ben ne giyeceğim. Yatağın diğer tarafındaki kıyafet parçasını gördüm. koşarak yatağıma gittim hemen üstüne atladım. Hemen o tarafa döndüm. Yere saçılan kıyafetleri görünce dünyalar benim oldu. Hazine bulmuş gibi hissettim. Kıyafetleri almak için eğildiğimde düşme tehlikesi geçirsem de çabuk topladım. Kıyafetleri giymek için ayağa kalktığımda ayağıma kâğıt parçası değdi. Eğilip elime aldım.
'' uykucu her şey hazır saat 4'te uçağa bineceğiz. Dün gece çok yorulduğun için erken kalk istemedim. Bugün gideceğimizi de haber veremedim özür dilerim prensesim.
-Canın abinnn ''
Demek ki acil bir şey olduğu için erken gideceğiz. Saate baktığımda uçağa binmemize 4saat vardı. Hemen hazırlanıp aşağıya inmem gerekiyordu. Abimin bıraktırdığı kıyafetlere bakınca yüzümde küçük bir gülümseme oluştu. En sevdiğim renk kırmızıydı ve kırmızı bir elbise bırakmıştı. Buralarda bu kadar kısa elbise giyemezdim normalde ama abim bıraktıysa bir bildiği vardır. Hemen giyip saçımı da acık bıraktım siyah spor ayakkabılarımı da giyince hazırdım. Odamı toplayıp kapıdan odama son kez baktım. Hüznüme sevincime aşkıma yalnızlığıma her şeyime ortak olmuştu bu oda içimden bir daha geri gelmemek için dua ederek kapısını kapattım. Şimdi ise buradan kurtulmam için tek bir engel kalmıştı...