Hafif soğuk bir hava, çiseleyen yağmur, karanlık ve dar bir sokak, metrelerce uzunlukta renksiz duvarlar da sokaktaki diğer her şey gibi karanlığa gömülmüş... Durduramadığım bir titreme vardı ellerimde; solgun, kemikli ellerimde. Bu titremeden etkilenen bir de tabanca vardı. Sokağın karanlığına gömülmüştü, namlusu hariç. Namlusunda bir ışığın yansıması vardı. Nereden geldiğini bilmediğim, büyük ihtimalle de hiç öğrenemeyeceğim bir ışık. O ışığı bulabilseydim keşke. Belki ışığa doğru koşar, ardıma bakmaz, yağmura aldırmaz, karanlığa aldırmaz ve kurtulurdum. Fakat o ışık sadece namlunun ucundaydı. "Her ışık iyi olacak diye bir şey yok." diyerek kendimi avutmaya çalışıyordum. İçinde bulunduğum durumdan kaçmanın en kolay yolu kendimi avutmakmış gibi geliyordu. Keşke tamamen kurtarmaya yetse.
Işığın vurduğu tek yer tabancanın namlusu değildi. Çiseleyen yağmurun ıslattığı yerde bir eli yerde, bir eli de tabancadan çıkacak kurşunu engellemeye yetecekmiş gibi kendisini korur bir vaziyette havadaydı. Elinin altından bana bakıyordu. Yüzünde öfkeden daha çok okunan tek bir duygu vardı. Korku. Onu ele geçirmişti. Hareket etmesini engelleyecek kadar etkilemişti. Kaşlarını çatmaya çalışıyordu fakat beceremiyordu. Ağzı hafif aralıktı. Konuşmuyordu. Tek bir şey daha söylerse vurulacağını düşünüyordu çünkü. Doğruydu. Ben de kendimi kontrol edemiyordum. Parmağım benden ayrı bir şekilde çalışıyordu. Tetikte takılı kalmıştı. Çekemiyordum oradan. Tetiği çekmek zorundaymış gibi hissediyordum.
Nasıl gelmiştim bu duruma? Neden elimde benim olmayan bir tabanca vardı? Yoksa benim miydi? Hayır hayır, değildi. Benim hiç tabancam olmadı, şiddetten hiç haz etmem. İşleri konuşarak halletmek bana göre daha iyi. Öyleyse elimdeki tabamca karşımda duran adamındı. Evet evet, bana saldırmıştı. Tam şu anda olduğum yerde bana vurmaya çalışmıştı. Ama ben sıyrılmıştım. O sırada belinden tabancası düşmüştü. Hatırladım. Sağ tarafıma düşmüştü. Peki öncesinde ne olmuştu? Kimdi bu adam? İçimdeki korkudan dolayı hafızam sıfırlanmış gibiydi. Hatırlamam gerek. Kimdi, kimdi, kimdi... Hatırladım. Benim yan komşumdu bu adam. Birbirimizi hiç sevmezdik. Her sabah tartışırdık. İstisnasız her sabah. Evimin yakınlarında değildik pek. Beni takip etmiş olmalı, ya da tesadüfen mi karşılaştık? İkisi de olabilir. Peki onu bana karşı bu kadar çok dolduran şey neydi? Şahsına karşı bir hakarette mi bulunmuştum? Ya da önceden olan şeylerin intikamını almak için bugünü, benim evimden her zamankinden daha çok uzaklaşmamı mı beklemişti? Veya sadece zevk için beni öldürmeye gelmişti. Bu da olabilirdi. Zaten sadece onun tarafından değil, başka insanlar tarafından da pek iyi karşılanan birisi değildim. Arkadaşım yoktu. En çok da önyargılarının doğru olması moralimi bozuyor. Küçükken de arkadaşım olmazdı. Kavgacı birisi olduğumu söylerlerdi. Doğruydu da. Her gün benden küçüklerden para almaya çalışır, vermeyenlerden ise zorla alırdım. O zamanlar kilolu olduğum için bana karşı çıkamazlardı.
Karşımdaki tek kelime bile etmiyordu, benim gibi susmuş kalmıştı. Kabullenmiş gibiydi durumunu, vurmamı bekliyordu sanki. Onun durumunda olsam benim de elimden bir şey yapmak gelmezdi zaten. Ne yapabilirdim ki kabullenmekten başka. Sıkılmıştım hayatımdan, her gün işe gidip saatlerce aynı koltukta oturmaktan, gece eve dönünce izlediğim saçma dizilerden, evimin manzarasından, yediğim tatsız yemeklerden, yatak odamın yanıp sönen lambasından, sürekli gıcırdayan kapılarımdan, eve gelip faturayı bırakan adamdan, gece gündüz berbat kokan apartman merdiveninden, kimse çalmamasına rağmen sürekli ses gelen dış kapımdan, yalnızlıktan, sessizlikten, sıkılmışlıktan... Herhalde kabullenmekten başka hiçbir şey yapmayı 'tercih' etmezdim.
Ne yapmam gerektiğini düşünüyordum durmaksızın. Kafamın içinde önceden düşündüğüm şeylere dair hiçbir şey kalmamıştı. Hepsini silmiştim. Gerek kalmamıştı onlara. Çünkü bir daha asla düşünmeyecektim. Kafamda canlanan senaryolardan birisi gerçekleşecekti ve ben dönüşü olmayan bir yola girecektim. Bir çıkar yol bulmalıydım, kurtulmamı sağlayacak bir plan, namlunun ucundaki ışığı kaynağını bulmalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Namlu
Short StorySeçeceğin tüm yollar birbirine ne kadar uzak görünse de en sonunda aynı yerde bitiyor.