Bölüm 5: Hayattaki en zor şeylerden biri insanın kendisiyle yüzleşmesidir.
Bölüm Şarkısı: Son Feci Bisiklet - Kötü Şeyler
***
İnsan bir kere mutsuz olmayı görsün, en azından benim için, bu hissiyatı devam ettirecek veriler toplarken bulur kendini. Üzgün hissettiğin bir gecede, başını yastığına koyup uyumaya çalışırken ilkokulda okuma bayramında okuman gereken şiiri karıştırıp sahnede korku dolu gözlerle etrafa baktığın o utanç verici anının aklına gelmesi bundandır. Platonik aşık olduğun çocuğun arkandan senin hakkında atıp tuttuğunu öğrendiğin o gün zihninin bir köşesinden çıkar. Üniversitenin araştırma görevlisi ile tutuştuğun tartışmada sen ona karşı saygılı bir tutum sergilerken onun senle sınıfın içinde azarlarcasına seviyesiz konuşması garip bir şekilde gömdüğün okyanustan kıyıya vurur. Bu anılar, o anın gelmesini bir köşede hazır bekler durumda mıdır? Üzgün olduğunda, mutlu olmaya ihtiyacın olduğunda, karşına çıkıp yolunu kesecek birer eşkıya olmaları için mi zihnimizde tutarız onları? Bir şey, bir kez zarar vermez. Bir şey, her hatırlandığında farklı tesirlerle birçok kez zarar verir. İnsanın mutsuzluğu bakidir. Ve insanın canını en çok sevdikleri yakar. İlkokulda, okuma bayramında sen şiirini unuttuğunda senden utanan gözlerle sana bakan annen yakar canını. Fikirlerine değer verdiğin platoniğinin hakkındaki görüşleri yakar canını. Üniversite sıralarında sevdiğin arkadaşlarının gözünün önünde azarlanırken, onlar tarafından itibar kaybına uğrama düşüncesi yakar canını. Bizi hep sevdiklerimiz öldürür. Bu durumu fark etmiş olmam beni birilerini severken korkak kılıyor.
Güneşin turunculuğu odama, halımın üzerine vururken, yarısı çekilmiş perdenin karşısında, sırtımı yatak başlığına dayamış oturuyordum. Birkaç saattir olduğu gibi. Ben ki annemin en ufak bağırışından bir kuş kalbi kadar titreyen biriyken, onun hayatımın önemli dönemeçlerine el uzatması ve bunlar hakkında emrivaki yapması beni kırıyordu. Sadece el uzattığı konuda da değil. Beni tümüyle hayata negatif bakmaya itiyordu.
Bazı anlar vardır, dünyayı cehennem gibi görür insan. Güzel şeylere kör olur göz. O anlardan birindeydim.
"Uyanmış mıdır sence?" dedi Bora'nın kapının önünden gelen fısıltı halindeki sesi. Geceden beridir sessizliği dinlediğim için kulaklarımı tırmaladı. Sabahtan nefret etmek için bir neden. Gece ne güzeldi oysa ki. Kimse yoktu. Kendimi dinleme fırsatı bulmuştum. Ve kendimden nefret etmiştim.
"Sence uyumuş mudur?" Cengiz'in sorusu beni ne kadar iyi tanıdığını açıkça ifade ediyordu. Kafamı yatak başlığına dayayıp gözlerimi tavana diktim.
"İçi çıkana kadar ağlayıp sonra da uyuya kalmıştır." Bora da haklıydı. Bir iki saat uyumuş sonra bir kabusla uyanmıştım. Daha sonra da tekrar uyumaya cesaret edememiştim.
İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Hiçbir şey. Ağlamak bile. İnsan ağlarken acı içinde olduğunu düşünür. Ta ki ağlayamayacak kadar boş hissedene kadar. Acı çekmek bile bir gelişmedir çünkü o noktada. Kaç saattir yaptığım eylemler göz kırpmak ve nefes almaktan ibaret olarak oturuyordum bilmiyorum. Gerçi ben hiçbir şey bilmiyordum. Tam bir işe yaramazdım ama bunu dile getirip kendimi azarlayacak kadar bile enerjim yoktu.
"Kapıyı çalsak mı?" Çalma be Bora. Morarmış göz altlarımla, dağılmış saçımla başımla, yıkık ruh halimle kapımı çalmasın kimse. Evde yokum ben. Komşuya kadar gittim ve kendime dönmek niyetinde de değilim. Orada çok darlıyorlar beni, huzursuzum.
"Abajurluğu üstündedir şimdi, ellemesek mi?" Cengiz, kolay parlayıp çabuk sönen bir insan olduğum için abajur derdi bana. Sinirlenecek gücü kendimde bulabilseydim keşke.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABC / Ayakta Kalma Rehberi
Teen FictionKira sözleşmeleri, Evlenme baskıları, Cinsiyet eşitsizlikleri, Saat yediye kurulan alarmlar, Beyaz yakalılar; Hayallerindeki meslek, Dünya'yı gezmek Kendini keşfetmek, Duymaktan hoşlandığımız masallar, Ve inanmakta güçlük çektiğimiz gerçekler. Bu...