Ela, 16 yaşındaki bir lise öğrencisi, son dersi olan matematiğin bittiğini haber veren zili duyar duymaz çantasını düzgünce kapatmaya bile uğraşmadan sınıfından fırlayıp gitti. Matematiği sevmezdi, hemde hiç. Zaten en yakın arkadaşı gelmemişti bugün. Beklemesi için neden yoktu. Koridorda hızlı hızlı yürürken, bir kaç tane 9. sınıfa çarptı. Özür dilemedi çünkü zaten etraf kalabalıktı, herkes herkese çarpıyordu.
Okuldan çıktığında okulun içinin nasıl kötü koktuğunu fark etti. Ekşi patates ve ayak gibi kokuyordu. Günlerden cuma olmasından kaynaklanmalıydı. Çünkü o gün, hemen hemen herkesin beden eğitimi ve spor dersleri vardı. Ve bildiği çoğu kişi cuma günü kendini salıyor, güzel kokmak yada görünmek için fazla uğraş vermiyordu.
Okul bahçesinden çıktı, otobüs durağına doğru yürümeye başladı. 2 dakika uzaklıktaydı zaten, pek bir şey değildi. Yavaşça yürürken, ne kadar aç olduğunu fark etti. Otobüsle eve yarım saatte varacaktı, ki bu kadar aç durabileceğini düşünmüyordu. Evdeki yemekleri sevmezdi zaten, annesi hep o mercimek yemeğini yapar, Ela'yı da onu yemeye zorlardı. Yürümeye devam ederken ortaokulda arkadaşlarıyla hemen hemen her gün gittiği kafeyi hatırladı birden. Oranın güzel yemeklerini de.
Otobüsle 15 dakika yolculuk ettikten sonra kafeye ulaştı. Otobüs tıka basa doluydu ve okuldan daha kötü kokuyordu. Ela orada otururken nasıl bayılmadığını anlamadı. Otobüsten zar zor çıktı, ayakları kaldırıma, burnu ise huzura kavuştu. Şükranla temiz havayı içine çekti ve yola koyuldu. Otobüsten indikten sonra bir kaç dakika yürüdü ve kafeye ulaştı. Şuan Ela'nın gözü karışık tosttan başka bir şey görmüyordu. Ta ki içeride oturan ve önünde boş kahve bardağıyla oturan Naz'ı görene kadar. Naz'ın onu görmesine fırsat vermeden çıkmayı isterdi fakat çok geçti. Naz şaşkın bir yüzle Ela'ya bakıyordu. Ela da şaşkındı. Birbirlerine baktılar biraz, Naz Ela'yı yanında oturmaya davet edene kadar.
Ela Nazın karşısına geçti ve ikili konuşmaya başladı. Ela bulunduğu ortama kolayca uyum sağlardı. Naz'la onca yıl bu şekilde geçindi zaten.
Biraz hasret giderdiler, okul hakkında konuştular, Naz sınıf birincisi olduğunu söyledi Ela'ya, Ela ise nasıl zar zor geçtiğini. Naz akıllıydı, fazla akıllı.
İkili biraz daha konuşmaya devam etti. Şundan, bundan, ondan. Sonra konu eski arkadaş grubuna geldi.
Naz, tekrar buluşmalarını önerdi. Elaya fark etmiyordu, hatta eski yüzleri tekrar bir arada görme düşüncesi fena değildi.
'Bana uyar ama Elif ve Merve ister mi bilmiyorum.'
'Elif'e uyacağından eminim, ama Merve gelmez bence.'
'Bekle sorayım.'
'Peki.'
Ela Naz'ın böyle demesinin Merve'nin titizliğinden kaynaklandığını düşündü. Merve aşırı titizdi, nasıl yapıldığını bilmediği hiçbir şeyi yemezdi. Fakat Elif'in gelip gelmeyeceğinden şüpheliydi.
Elif, feministti, annesi de. Elif, küçüklüğünden beri kendini koruması için birden fazla ders alıyordu. Ela, onun o dersleri hala aldığına emindi. Elif, yanında biber gazı taşırdı hep. Sportif biriydi, hemen sinirlenirdi fakat onunla anlaşmazlık yaşamazdınız.
'Bence Elif'e de sormalıyız.'
'Arayabilirim istersen.'
'Olur.'
Naz, Ela'nın onayını duyduğu an siyah çantasından telefonunu çıkardı. Telefonunu biraz kurcaladıktan sonra 'Buldum' diye mırıldandı. Sonra telefonu kulağına götürdü.
Elif'le biraz konuştuktan sonra,
'Peki, ben sana haber veririm' dedi.
Ve telefonu kapattı.
BRUH