Medyaağ: Temsili Asel ve Aras
Ayaz dava işleriyle uğraşmak için erkenden çıkmıştı. Aras ise uyanmasına rağmen yataktan kalkmamıştı hala. Düşünüyordu. Bu masum kızın o aptal herif yüzünden çektiği acıları düşünüyordu. Aynı zamanda Asel'in onların yanına gelmesine yardımcı olduğu için teşekkür edesi geliyordu. Biliyordu bu fazlasıyla bencilceydi. Onun acı çekmesinden doğan sonuçtan mutlu olmaması gerekirdi ama ne yapsın tutamıyordu kendini. Hemen yanındaki odada uyuduğu gerçeği çok hoşuna gidiyordu.
Kapısı tıklatıldığında tavanla olan bakışmasına son verdi. Kapının aralığından ona bakan yüzü gördüğünde yüzünde hafif bir gülümseme ile kaplandı.
"Gelebilir miyim?" Diye mırıldandı Asel çekingence.
"Gel güzelim." Dedi ve doğrulup yatakta oturur pozisyona geldi. Asel kapıdan girdiğinde Aras yutkundu. Üzerinde kendi sweati dizlerinin biraz üzerine gelen kız nefesini kesmişti neredeyse. Yakası omzundan düşmüş çıplak omuzunu göz önüne seriyordu. Aynı şekilde Asel'in de nefesi kesilmişti çünkü Ayaz ve Aras uyurken üzerlerine tişört giymezlerdi. Bu da yatakta doğrulan adamın emek ürünü kaslarını göz önüne sermişti. İkisi birbirini bir süre sessizce süzdüler. Asel girdiği transtan çıkıp onun yanına adımladı. Gidip yatağa oturdu. Ardından aldığı onayla birlikte yavaşça yorganın altına girdi. Aras'da sırtını yatak başlığına dayadı ve hafifçe ona döndü. "Bir şey mi oldu?" Diye sordu saçlarını okşarken. Asel olumsuz anlamda başını salladı.
"Beraber mi uyuyorsunuz?"
"Evet." Asel bir şey demek yerine gözlerini kapatıp saçlarını okşayan elin tadını çıkardı. "Acıktıysan kahvaltı yapalım mı güzelim? Aylin hanım hazırlamıştır bişeyler."
"Olur. O kim?"
"Evle ilgilenen kadın. İşte temizliği, yemeği, çamaşırı, bulaşığı falan onun sorumluluğu altında."
"Anladım." Diye mırıldandı. Ardından beraber yataktan çıktılar. Aras Asel'in elini tuttu ve aşağı indiler.
"Peki baba, sizin birlikte olduğunuzu biliyor mu?" Diye sordu sofraya oturduğunda. Aras gülümsedi.
"Biliyor." Dedi. Asel şaşkınca ona baktı. "E güzelim nasıl bilmesin. Yatağımızı o topluyor, odamıza o giriyor. Ama bir günden bir güne saygısızlığını görmedim. Zaten onun görevi bizi yargılamak değil, maaşını almanın gerektirdiğini yapmak."
"Doğru."
"Şimdi. Beraber yaşamaya alıştıkça kurallara da alışacağını düşünüyorum. Yemek sofrası kuralımız şu: Ayaz veya ben gelmeden, yemeğe başlayamazsın. Sofrada hep beraber olacağız. Eğer ben katılamazsam, Ayaz oturmadan başlayamazsın. Eğer o katılamazsa, ben oturmadan başlayamazsın. Ve aynı zamanda ben ve Ayaz da sen yokken başlamayız. Tamam mı?"
"Tamam babacığım."
"Abur cubur çok fazla yemeyeceğiz. Sağlığın bizim için en önemli şeylerden biri. Elbette gün içinde belli saatlerde yiyebilirsin. Onun haricinde yok. İstisnalar sayılmaz. Tamam mı?"
"Tamamm."
"Şimdi kahvaltını yap. Sonrasını sonra düşünürüz." Dediğinde Asel başını salladı. Aras başladığında o da kahvaltısına başladı.
—————
Kahvaltılarını yapmışlardı. Ardından Aylin hanım gelip odaları ve mutfağı toparlamış, bir şey isteyip istemediklerini sormuş olumsuz cevap alınca da gitmişti. Şimdi salonda oturmuş çizgi film izliyorlardı. Aras kendine şaşırıyordu. Çünkü bırakın çizgi film izlemeyi, genelde hiç bu kadar yumuşak olmaz, bu kadar anlayışlı davranmazdı. Neyse ki Asel o genel tarafta olamayacak kadar özeldi.
Asel ise durgundu. Derin derin nefesler alıp veriyor, sadece önündekini bakıyordu. İzlemediği belliydi. Aras sıkıntılı bir nefes verdi. Onun mutsuz olmasından nefret ediyordu. Onu üzen her şeyi yok etmek istiyordu ve sevgilisi tam olarak şuan onun için bunu yapıyordu. Bir tek bununla avunuyordu zaten. O adamın hak ettiğinden çok daha fazlasını bulması.
"Asel, sıkıldın mı güzelim?" Diye sordu yanındaki bağdaş kurmuş, arkasına yaslanıp başını koltuğa yaslamış kıza.
"Biraz." Diye mırıldandı küçük kız.
"Zaten gün içinde bu kadar televizyon izlememiz doğru değil." Dedi Aras. Ardından bedenini tamamen ona çevirdi. "Müzik sever misin?" Diye sordu. Asel parlayan gözlerle ona baktı.
"Çok." Dedi gülümseyerek.
"Gel bak seni nereye götüreceğim." Dedi ve ayağa kalkıp kızın elinden tuttu. Ardından hızla merdivenleri çıkmaya başladılar. Aras'ın bir adımı Asel'in üç adımına denk geldiği için yavaşladı ve kızı çekiştirmek yerine yan yana merdivenden çıkmalarını sağladı.
Ev zaten üç katlıydı. En alt katta salon, oturma odası ve mutfak, bir üst katta yatak odaları, banyo ve balkon vardı. Ama Asel en üst katta ne olduğunu bilmiyordu. Şimdi de Aras onu en üst kata çıkarmıştı. Bir tane iki kapılı oda vardı, bir tane de tek kapılı. Tek kapısı olan odaya gittiler ve Aras cebinden çıkardığı anahtarla kapının kilidini açtı. Beraber yavaşça içeri girdiklerinde Asel gözlerini şaşkınlıkla büyüttü. İçerisi kocamandı ve gitar, piyano, bateri gibi pek çok müzik aleti vardı.
Ses yalıtımı yapılmış yumuşak duvarlar siyah süngerle kaplıydı. Cam yoktu odada. Sağ köşede bir tane çalışma masası, üzerinde ise Apple Mec bilgisayar, hoparlör, ve adını bilmediği çeşitli ses kayıt malzemeleri vardı.
Sol köşede bateri duruyordu. Onun yanında ise bir elektro gitar ve amfi vardı. Sol alt köşede bateriyle arasından baya mesafe olan duvara yaslanmış geniş bir koltuk vardı. Onun yanında ise akustik, klasik, akustik elektro ve klasik elektro gitarlar ayaklıkların üzerinde sıralanmıştı. Sağ alt köşede ayaklı bir piyano vardı. Bir tane de içinde pena, gitar için omuz askısı, akort cihazları ve daha bir çok şey olan bir dolap vardı. Oda hem sadeydi hemde dolu dolu kullanılmıştı. Genel olarak siyah ve gri renkleri hakimdi odaya.
"Baba..." dedi Asel şaşkınlıkla. Çok çok çok güzeldi. Asel hem müzik dinlemeye hemde çalmaya bayılırdı ama bu bambaşka bir şeydi. Odasında küçük bir dijital piyanosu vardı. Ayaklı piyanolara zaten hayrandı ama fiyatı o kadar çoktu ki evindeki o minik piyanoyu aldırırken saatlerce dayak yemesinin yanında o güzelliği istemeye götü yemezdi zaten. Ama babalarının evinde vardı. Ve Asel ona hayran kalmıştı.
"Senin piyano çalmayı sevdiğini ve çok da güzel çaldığını biliyorum bebeğim. İstediğin zaman buraya gelebilirsin. Tek şart benden izinsiz gelme. Tamam mı?"
"Tamamm." Dedi ve kollarını yukarı kaldırdı. Bu sarılmak istediği anlamına geliyordu ancak Aras'ın omzuna eli yetişmiyordu. Yalnızca parmak ucuyla dokunabiliyordu. Aras gülümsedi ve eğilip onu kalçalarından tutup havalandırdı. Asel refleksle bacaklarını beline sardı. Kollarını da bu sefer rahatça omuzlarına çıkarıp sıkı sıkı sarıldı ve yüzünü babacığının boynuna gömdü. Vücudu sarsılmaya başladığında Aras kaşlarını çattı.
"Asel." Dedi onu kendinden uzaklaştırmaya çalışırken. Ancak kız o kadar sıkı sarılmıştı ki bir eliyle onu taşırken tek eliyle onu kendinden uzaklaştıramıyordu. Gidip piyanonun üzerine oturttu ve iki kolunu da kıza sardı. "Ne oldu birtanem, neden ağlıyorsun?" Dedi yumuşak tutmaya çalıştım sesiyle.
"B-ben..." dedi ama ne diyeceğini bilemiyordu. Tam da hayatının alt üst olduğu dönemde bu iki adam onun iyi hissetmesi için her şeyi yapıyorlardı. Yalnızca iki gündür onların yanındaydı ancak eğer yalnız olsaydı muhtemelen intihar etmesine sebep olacak bu acı onlar sayesinde günden güne hafifliyordu. Derin bir nefes verdi. "Ç-çok teşekkür ederim babacığım." Diye tamamladı cümlesini zorlukla. Aras derin bir nefes verdi. Onun çok acı çektiğini biliyordu ve Ayaz'la birbirlerine bir söz vermişlerdi. Her ne olursa olsun minik kızları şu sikik travmayı atlatacaktı ve ona hiç bir zaman tadamadığı aile duygusunu iliklerine kadar yaşatacaklardı. Kendileri de bu duygunun ne olduğunu hiç bir zaman tadamamışlardı, birbirlerini bulmadan önceye kadar. Şimdi bu kızın da onlar gibi büyümesine izin vermeyeceklerdi. O sevgiyle büyüyecekti. Acının ne olduğunu bilecek, bu şımarmasana engel olacaktı ve bu kız sevgiyle büyüyecekti. Sessizce onun ağlamasının bitmesini bekledi. Sakinleşmesi için de saçlarına yumuşak, şefkatli öpücükler bırakarak bekledi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Daddies's Little Girl [BxGxB] -ARA VERİLMİŞTİR-
Teen FictionOnun iki babacığı vardı. İkisinin karakterleri birbirinin neredeyse aynı olmasının yanına, davranışlarına göre biri cezalandırır, biri ödüllendirirdi. Ve birinin kararına, diğeri ölümüne uyardı. Bu iki adamın hiç bir şeye tahammül etmeyen, affetmey...