o n e

3K 147 77
                                    

"Ondan neden telefonunu aldın?" diye sordu Yeji Hyunjin'e bakarken. Üç senedir aynı okula gelip gidiyorlardı, daha önce çok kez konuşmuşlardı lakin isminin Hyunjin olması dışıda hiçbir şey bilmiyordu hakkında.

"Telefonum hacklenmişti, hatırlarsın." dedi Jisu. "Kimin yaptığını buldu ve telefonumu kurtardı."

Yeji kaşlarını çatarken "Ne?" diyerek sesini yükseltti. "Ciddi olamazsın."

"Ciddiyim. Pek ucuza patlamadı ama sonuçta telefonumu kurtardı."

"Bir de para mı aldı bunun için?" diyerek bir kez daha hayrete düştü Yeji. Jisu kafasını salladı.

"Jisung yapmış." dedi ve kafeteryadaki ilerleyen sırayla beraber bir adım attı. "Komik olduğunu sanıyor herhalde. Aklıma çıktı iki gündür!"

Yeji pek de şaşırmışa benzemiyordu.

Sıra biraz daha ilerledi.

Kahvelerini alıp Ryujin'in yanına döndüler. O sırada da zil çalmıştı.

Okul binasına yöneldiler. Yeji dolabından kitabını alacağını söyleyerek o tarafa yöneldi. Ama o taraftan gelen Chaeryeong'la durmak zorunda kaldı. "On beş dakika sonra sınav var, haberiniz var değil mi? Kütüphaneye inmemiz gerek."

"O bugün müydü?" diyerek kaşlarını çattı Ryujin. Chaeryeong kafasını sallayarak karşılık verdi.

"Hadi gidelim."

Kütüphaneye indiklerinde zaten çoktan yağmaya başlamış olan yağmur daha da şiddetlenmişti ve dışarıda adeta fırtına kopuyordu.

Öğretmenler bütün öğrencileri her ihtimale karşı kütüphanede topladı. Sınavı olan, olmayan, beden eğitimi dersleri olduğu için şikayet eden, herkes buradaydı.

Bütün masalar ve sandalyeler dolmuştu. Üçlü koltukta beş kişi oturanlar varken yerlere kurulmuş şişe çevirmece oynuyordu bazıları.

Yuna oflayarak saate baktı. "Sınav olmaz değil mi? Hem çalışmadım..." dedi ve telefonun ekranını diğerlerine çevirdi, "...hem de neredeyse yarım saat geçti."

"Bence olmaz." dedi Yeji.

O sırada da tarih öğretmenleri Bayan Kim Jisoo ellerini birbirine sertçe vurarak öğrencilerin dikkatini kendine topladı. "Buraya bakın gençler! Fırtına giderek şiddetleniyor ve dinecek gibi değil. Güvenliğiniz için buradan dışarı çıkmayın."

Uyarıdan sonra öğretmenlerin oturduğu masaya yönelecekken aklına bir şey gelmiş gibi geri döndü, "Ayrıca, sınav iptal olmuştur. Haftaya telafisini yaparız." dedi.

Herkesten sevinç nidaları yükseldi. Yuna da gülümseyerek arkasına yaslandı.

Herkes kendi hâlinde takılıyordu. Onlar da kendi aralarında sohbet ederek yarının ödevlerini yapmaya başlamışlardı.

Gerçi bu kalabalıkta, bu gürültüde önlerindeki fizik testine odaklanmaları biraz zordu. Ayrıca konuşulacak fazla şey vardı.

Bir süre sonra toplam beş soru bile çözemedikleri testi kapatıp tamamen sohbete odaklanmışlardı.

Aradan ne kadar geçti bilinmiyordu fakat hava çoktan kararmıştı. Okulun kapanmasının üstünden uzun zaman geçmişti. Fırtına ise biraz dinmeye başlamış gibiydi. Ya da Yeji kendini kandırıyordu.

Oldukça bunlamıştı. Kapasitesinin fazlaca üstünde kişinin bulunduğu kütüphane giderek daha boğucu bir hâl alırken ayaklandı.

"Bir tuvalete gidip geleceğim." diyerek kütüphaneden ayrıldı. Dışarı çıkması ne kadar iyi bir fikirdi bilmiyordu ama okul binasından çıkmadığı sürece bir sorun olacağını sanmıyordu.

Lavaboya gidip yüzünü yıkadı.

Ardından kütüphaneye geri döndü. Kızların yanına gidecekti ki kütüphanenin köşe kısmında bulunan havalandırma girişinin kapağının çarpma sesini duydu.

Kaşları çatıldı.

O tarafa doğru ilerledi.

O köşede kimse yoktu. Zaten duvar boydan boya camla kaplı olduğu için kütüphanenin o tarafı oldukça soğuk oluyordu. Bir de dışarıda fırtına olduğunu varsayarlarsa orada kimsenin bulunmaması çok normaldi.

Havalandırmaya doğru ilerledi. Havalandırmanın kapağına sıkışmış bir şey dikkatini çekti. Bir eldivene benziyordu, ya da bir ceketin koluna.

Masaların kenarına dizilmiş sandalyelerden birini aldı ve duvara yanaştırdı.

Havalandırma kapağını kaldırdı.

Gördüğü çanta, ceket, eldivenler ve bir paketle gözleri sonuna kadar açıldı. Burada ne işleri olduğunu gerçekten bilmiyordu.

Çantayı eline aldı. İçini açmaya yeltendi lakin çanta kendisinin değildi. Ve içinde her şey olabilirdi. Korkarak geri kapattı.

Bu sefer pakete uzandı.

Paketi -kese kağıdını- aralayıp içini boşalttı. Beş telefon ve bir lastiğe sarılmış biraz para bulunca gözleri sonuna kadar açıldı.

Gerçekten manasızdı.

Telefonlardan birine uzanmıştı ki kızların kendisine seslenmesiyle hızla telefonu geri bıraktı ve havalandırma kapağını kapattı.

Sandalyeden aşağı indi.

"Ne yapıyordun burada?" diye sordu yanına gelen Ryujin.

Omuz silkerek "Hiçbir şey." dedi. Ardından konuyu değiştirmeye çalışarak "Fırtına hâlâ dinmedi mi? Eve gitmek istiyorum." dedi.

"Biraz azaldı gibi. Ama hâlâ yağmur çok şiddetli yağıyor." Ryujin omuzlarını düşürdü. "Biraz daha buradayız gibi görünüyor."

"Galiba evet."

Masaya geri dönüklerinde Chaeryeong Yeji'yi kolundan tutup sandalyesine geri oturttu ve kulağına eğildi. "Şu Hyunjin sana mı bakıyor?" diye sordu.

Yeji "Ne?" diye mırıldanarak Chaeryeong'ın kafasıyla işaret ettiği tarafa baktı.

Hyunjin raflardan birine sırtını yaslamış, gözlerini de tam kendisine dikmişti. Ona baktıklarını fark edince ise oradan ayrılmıştı.

"Gözü dalmıştır." diye geçiştirdi Yeji. Çünkü başka bir açıklaması yoktu.

Zaten Hyunjin garip biriydi. Kendisi hakkında sakladığı kesinlikle bir şeyler vardı ve bu konuda çok iyiydi. Gerçi bu da Yeji'yi pek ilgilendirmiyordu.

Aynı sınıfta bile değillerdi.

Fırtına sonunda hafif bir yağmura dönüşüp hava sakinleştiğinde güneş yerini aya bırakmıştı. Saat geç olmuştu.

Kızlarla vedalaşıp karşı kaldırımda kendisini bekleyen annesinin yanına gitti.

••

STAY | hyunjin + yejiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin