Kahkaha atarken zihnimi zorladım. Çağlayı unut kulağa oldukça komik geliyordu. Çağlayı unutmak. Cidden yıllarca düşünsem bu kadar komik bir cümle kuramazdım.
"Tamam unuturum bir ara" dedim. Kelimeler dudağımdan dökülürken kendimi kahkaha atmaktan alamıyordum.
Derin şaşkınca beni izlerken gülmekten karnım ağrımaya başlamıştı "balık hafızalıyım herşeyi unuturum ben " bu çocuk cidden alemdi.
Espiri anlayışı biraz tuaf olsa da sevmiştim.
"Herneyse" dedim. Kahkahalarım yavaş yavaş kesilirken. "Beni hastahaneye götürürmüsün?"
Derin tekrardan alayla baktıktan sonra odasına doğru ilerledi. Ne yani ciddi miydi?
Bir süre olduğum yerde donakaldım. Ama uzun sürmeden Derin'i takip ederek odasına gittim.
Kapı açıktı Derin gömleğini çıkarmış yatakta öylece uzanmıştı.
"Derin" seslendim. Ama bakmadı bile "heyy sana diyorum"Bu çocuk tam bir uyuzdu. Konuşmuyordu bile. Allahım ben sana ne yaptımda beni bu uyuzla aynı ortamda bulunmaya mecbur ettin?
"Çağlayı unutmakta neyin nesi söylermisin?" dediğimde. Yarım da olsa benim olduğum tarafa döndü.
"Çok basit bir cümle kurdum aslında anlamyacak kadar salak olamazsın''Ahh birde benimle dalga geçiyordu. Bu kadarı fazlaydı. Burda kalmam bile hataydı. Kafamı salladım ''Pekala ben gidiyorum. En baştan buraya gelmem hataydı zaten.'' dedikten sonra hızlıca odayı terkettim. Şu an ihtiyacım olan tek şey Çağlaydı.
Kapının hemen yanındaki vestiyerden çantamı aldıktan sonra hızlıca kapıyı açtım.
Bir anda kolumu sıkan el canımı yakmıştı. Yüzümü buruşturarak acıyla inledim. "Sana git demedim."
"Ah ne tesadüf ben de sana gidebilirmiyim demedim." derken sinirlenmiştim. Gözlerimin şu an kocaman olduğunu söylememe gerek bile yok.
"Anlamıyormusun aptal! Çağlaya zarar veriyorsun. Onun yanındayken seni korumaya çalışıyor. Ama sonra kendisi zarar görüyor. Tıpkı senin önüne atlayıp vurulduğu gibi."
Sözleri boğazımda kocaman bir yumru oluşmasına neden olurken. Sinirden titriyordum. Bu saçmalıklar beni sinirlendiriyordu.
İtiraf et Melis. Bunlar hiç de saçmalık değil. Tam tersine bunların doğru olması senin canını yakıyor.
İç sesim tam zamanında konuşmaya başlamıştı. Belki de haklıydı. Gerçekler canımı yakmıştı.
İç sesimi umursamadan Derin'e kısık bir bakış attım. Kolumu çekiştirerek elinden kurtarmayı başardım. Ölümcül bakışlarımı tekrar yolladıktan sonra kapıyı çarparak çıktım.
Şehir merkezinden uzak biryerde olsak da buradan sürekli arabalar geçiyordu. Ve elbette taksiler.
Bir taksiyi durdurduktan sonra hızlıca arka koltuğa atladım.
*********
Çağla en son yoğun bakımda kalıyordu. belki buradan ayrıldığım kısa süreçte odaya alınmıştır umudu ile danışmadaki bayana sormaya karar verdim.
"Afedersiniz Çağla Aydın hala yoğun bakım da mı kalıyor acaba?"
"Bir saniye hemen bakıyorum hanımefendi." Kızıl saçlı kız ekrandan birşeylere bakarken etrafı incelemeye koyulmuştum.
"Hayır hanımefendi Çağla hanım bir saat önce hastahanemizden ayrılmış." Danışman kızın söyledikleri karşısında küçük bir şok yaşadıktan sonra kendimi toplaramayı başarabilmiştim.
"Yanlız Çağla yoğun bakımdayken nasıl taburcu edilir ki yani yoğun bakımdan çıksa bile bir süre gözlem altında kalması gerekmezmiydi?" Ve Çağla tek başına nasıl hastahaneden çıkmıştı ki?
"Şeyy bilemiyorum hanımefendi"
"Peki. Teşekkür ederim."
Danışman kız kafasını sallamakla yetinirken aklıma Çağla'nın eve gidebileceği gelmişti.Başka gidecek bir yeri yoktu zaten. Ayrıca hastahaneden çıktığına göre iyileşmiş olmalıydı.
Garip ama nasıl olmuştu bende anlamadım.********
Taksiye atlayıp eve gelmiştim. Kapıyı hızlıca ve sevinçle açıp heyecan dolu sesimle seslendim. "Çağla" fakat cevap gelmedi.
Ev bıraktığımız gibiydi. Ve boş görünüyordu. Belki de odasındadır düşüncesi ile merdivenleri hızlıca çıktım.
Çağla'nın kapısını hızlıca ittirerek açtım.
"Çağla" odada da yoktu. Peki eve gelmediyse neredeydi?Gözüm Çağla'nın baş ucundaki komidinin üzerindeki çerçeveye takıldığında Çağla'nın sözleri aklıma geldi.
Bir mektuptan bahsetmişti. Mutlaka okumama gereken bir mektup.
Mekanik haraketlerle çerçevenin arkasını açıp içindeki kağıdı çıkardım.
Çağla'nın el yazısıyla yazılı olan mektubu elime alıp yere çöktüm.Melis'im
Sonsuzum, kardeşim.
Olaylar bu mektubu okuyacak kadar ilerlediğine göre bizim için ayrılık vakti geldi demektir.Affet beni güzelim. Senin için seni bırakmak zorundaydım. Seni neden bıraktığımı merak ediyorsun biliyorum. Fakat herşeyi Derin sana anlatacaktır. Doğru zamanda doğru yerde. Bakma sen ona gıcıktır falan ama kocaman bir kalbi var aslında.
Derin'in yanından ayrılma. Ona hiç kimseye güvenemeyeceğin kadar güven. Derin ne yaparsa yapsın sorgulama.
Ha birde inatlaşıp uyuzluk yapma olurmu...
Sakın ben inatcı ya da uyuz değilim deme. Çarpılırsın.Sanırım mektup konusunda iyi değilim. Hele böyle konuşmaları hiç yapamıyorum bunu anladım.
Artık gitmeliyim. Kendine iyi bak arkadaşım. Hep mutlu ol.
Sana son kez sarılmadan gitmek zorunda kalacağım muhtemelen. Gözlerinin içine en derinlere bakamadan.Beni merak etme olur mu? Sanırım annemin yanına gideceğim. Senden ne kadar uzaklaşırsam o kadar iyi olacak güzelim.
Almanya beni bekliyor.
Unutma Derin'in sözünden asla çıkma!
Elveda fare...
~Çağla~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük Adam
AdventureKaranlık ona yakışabilecek en aydınlık kavramdı belkide. Koyu kahverengi gözleri onun tek aydınlığıydı. Ay ışığı kadar güzel olan genç kız da en az onun kadar karanlıktı aslında. Derin, Melis için karanlığa gömülürken. Melis'i kurtarmaya and içmişti...