Bölüm Biblosu : Angel of Hope (Umut Meleği)
Keyifli okumalar...#3.Bölüm#
Mucizelere inanmak lazımdı bu hayatta. Hiç beklenmedik bir anda tebessüm edebilirdi yüzün. Ya da durabilirdi gözlerinde ki yağmur bulutları. Elmacık kemiğinden çenene doğru çizmezdi yolunu göz yaşların.Rengin çok büyük bir mucize beklemiyordu ki. Hayatın ondan aldıkları,verdiklerinden kat be kat fazla olunca,biraz olsun gülmeyi diliyordu. Rahatça koltuğuna kurulup nefes almak istiyordu. Oysa her anı tereddütle geçiyordu. Annesinin ne zaman geçireceği belli olmayan nöbetleri,ablasının ağlama krizleri,hatrına geçmişin düşmesi.. Tüm bunlar yoruyordu genç kızı. Ama isyan yoktu! Yalnızca kabullenişin vermiş olduğu stres,tüm vücudunda dolanıyordu. Damarlarında kan değil de,mücadele ruhu akıyordu sanki.
Elindeki yara bandı kolisini kapatıp diğerinin üzerine koydu. İş bulana kadar gündelik işlerle idare ediyorlardı. Tabi bir de devletin verdiği yardım parası vardı.
Ablası Çiğdem elbiselere boncuk dikerken,o da yara bandıları paketleyip kolilere koyuyordu.
Bugün hareketli bir sabah geçirmişlerdi evde. Rengin'in annesi kahvaltı hazırlarken,bir anda gelen epilepsi nöbetiyle yığılmıştı yere. Rengin ne yapması gerektiğini bildiği için korkmuyordu fakat ablası yine ağlama krizlerine girmişti. Rengin üzülüyordu Çiğdem'in bu haline. Kendine gelememişti uzun zamandır. Ömrünün baharında,henüz açmamış bir gonca iken dalından koparıp savurmuşlardı onu mayınlı arazilere. Başından geçenler çok derin yaralar açmıştı ruhunda. Tamiri güç,kapanması imkânsız yaralar.
Paketlediği yara bandına kayarken gözleri,düşünüyordu. "Keşke sadece bedende ki yaraları kapatmasaydı bu şey. Kalp kırıklıklarına da yama olsaydı."
Annesi Zeliha,ilaçlarını almış ve odasına çekilmişti. Derin bir uykuda olmalıydı şimdi.
Rengin elinde ki işi bitirdiğinde zilin sesi yankılanmıştı ufak evde. Rengin,annesi uyanmasın diye hızlı adımlarla yönelmişti kapıya. Hazırladığı kolileri adama verip almıştı karşılığında ki parayı.
Annesine bakmaya gidecekken tekrar çalan zil ile attığı bir kaç adımı gerisin geri arşınladı.
Delikten baktıktan sonra açmıştı kapıyı.
" Hoş geldin Çiçek Abla."
" Hoş buldum canım."
Sarılma ve tokalaşma faslı bittiğinde içeri davet etmişti Rengin,kadını.
" Rengin,benim sana iyi haberlerim var. Meryem Ablayı hatırlıyor musun? Hani geçen pazar yolunda karşılaşmıştık ya,yanımda ki esmer kadın.."
" Evet evet,hatırladım. Ne oldu ki? Hayırdır?" diye sorduğunda Çiçek'in karşısında ki sandalyeye oturmuştu.
" Hayırdır hayır. Onun sürekli temizliğe gittiği bir ev var,gerçi anlattığına göre ev demek az kalırmış. Her neyse işte,orada bir sabi varmış,dadısı gitmiş başka şehre,annesi yok yavrucağın,babası da tek başına bakamıyormuş. Adam Meryem Ablaya sormuş tanıdığın var mı,güvenilir biri mi? Meryem Abla da senin iş aradığını benden duymuş,hemen deyivermiş adama adını. Sen çocuklarla ilgili bir bölüm okumuştun değil mi? Bence bu fırsatı kaçırma,en azından bir görüşmeye git. Adam demiş ki hafta sonu öğlen saatlerinde şu adrese gelsin eğer gelecekse." Çiçek her şeyi tek nefeste anlattıktan sonra cebinde ki kağıdı çıkarıp Rengin'e uzattı.
Rengin kaygılı gözlerle bakıyordu kağıt parçasına.
" Tanımıyoruz etmiyoruz adamı,nasıl gideyim ben Abla?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Tozu(Tamamlandı)
General FictionSen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. -Özdemir Asaf-