Bölüm Müziği : Sezen Aksu-Kayıp Şehir ♥ (Bazı aksiliklerden dolayı medyaya koyamadım şarkıyı :/ )
Keyifli okumalar...#4.Bölüm #
'İnsanların iki yüzü olduğu gibi şehirlerin de iki yüzü var.' diye düşünüyordu Rengin. İstanbul'un bu yüzünü hiç görmemişti. Tahmin edemeyeceği kadar farklıydı burası. Taşı,toprağı,havası,kokusu bile başkaydı.
Nerede o derme çatma boyasız evler,cümbüşe sebep olan çocuklar,sokak sokak gezen meyve sebze arabaları,borularında soba dumanı tüten yuvalar...
İşine gelince iyi olan komşuluklar,bitmeyen hırsızlıklar...
Şuan önünde dikildiği ev ise.. Ah hayır,yalnızca ev değildi burası! Burada kim bilir kaç kişi yaşardı?
Burası ev ise kendini bildi bileli yaşadığı yer neydi?
Sonra birden bire kızdı kendine,düşüncelerine. Hepsi aynı görevi görmüyor muydu sanki? Barınıyordun,yatıyordun, yiyordun,içiyordun... Çok şükür ne aç ne açıktaydı bunca yıl. Yokluğun nelere yol açtığını bildiği için şükrediyordu hep. Elini harama sürmezdi. Çalışır,didinir,yiyeceği ekmeği taştan da olsa çıkarırdı. Her zaman bir çıkışın,bir umudun,bir hayırın olacağını düşünerek başlıyordu güne. Onca olumsuzluğa rağmen elindekilerle yetiniyordu,mutlu olmaya çalışıyordu.
" Buyurun kime bakmıştınız?" diyerek önünü kapatan çam yarmasına çevirdi gözlerini.
" Cihan Bey burada oturuyormuş sanırım? Meryem gönderdi bizi." Zeliha kızına cevap hakkı vermemiş,söze atılmıştı. Bu iri yarı adam da kimdi?
" Anladım,Yusuf için geldiniz. Bir iki dakika bekleteceğim sizi." demenin hemen ardından evin giriş kapısına yol aldı. Kalıbından beklenmeyecek şekilde kibar davrandığını düşünüyordu Rengin. Ve hemen ardından önyargılara bir kez daha saydırdı.
" Buyurun lütfen. Cihan Bey sizi bekliyor. Bahar eşlik edecek size." diyerek birkaç adım ötelerinde bekleyen genç kızı gösterdi. Rengin ve Zeliha karmaşık bir şekilde Bahar'ın yanına geçtiler. Rengin Bahar'ın yüzüne bakınca bir şeylerden memnun olmadığını anlamıştı. Fakat sebebini tahmin edemiyordu.
Bahar isteksiz bir şekilde onları içeri alırken bir an önce Neslihan Hanım'ı araması gerektiğini düşünüyordu. Yeni bir dadı geleceğini herkes biliyordu da,onun bu kadar genç ve güzel olacağı kimsenin aklına gelmezdi. Önceki gibi yaşını başını almış,teyze diyeceği birini bekliyordu Bahar. Hiç hoşuna gitmemişti bu durum. Ve emindi ki Neslihan Hanım'ın da hoşuna gitmeyecekti.
Cihan ise elleri siyah kumaş pantolonunun cebinde,bekliyordu ayakta. Oyuncaklarıyla adeta savaşa giren oğlunun huysuzluklarını izlemekle yetiniyordu. Tutunduğu tek dalı olan bu minik yüreğe kızamıyordu hiç bir zaman. Ve bu yüzdendir ki her istediğini yaptırıyordu Yusuf. Cihan bunun farkındaydı ama yine de engel olamıyordu kendine. Gözünden akan bir damlaya dünyaları yakacak kadar çok seviyordu onu. Belli edebiliyor muydu sevgisini,hissettirebiliyor muydu? Orası meçhuldu. Ama bilen bilirdi ya. Etrafındaki saçma sapan adamlar yüzünden onun başına bir şey gelecek diye her gün yüreği ağzında çıkıyordu evden. Evde ister on ister yüz koruma olsun,içi rahat etmiyordu.
Dikkatini oğlundan kesmesine sebep olan şey Bahar'dı.
" Cihan Bey." diyerek ona seslenmişti kısık sesle,orada olduğunu fark ettirmek istercesine.
Az daha unutuyordu Cihan bugün için gelecek olan kişiyi. Ellerini cebinden çıkarırken arkasına döndü usulca.
Karşı karşıya kaldığı bakışlar onun yine nefesini kesmişti. Beyninde ince bir su sızıntısı gibi salınan geçmişin parçaları bir araya gelmiş,Cihan'ın soru işareti havuzunu doldurmuş,cevap olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Altın Tozu(Tamamlandı)
Narrativa generaleSen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin, Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin. Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür; Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin. -Özdemir Asaf-