"Hayat çok kısa " sözüne katılmıyordum hiç bir zaman. Canımı sıkan bir duygunun olduğuna eminim. 18 yaşındayım ve Üniversite'ye girmek kendi harçlığımı biriktirmek için güzel , küçük hoş bir kitapçıda çalışıyordum. Bu dönemlerde herkes harıl harıl ders çalışırken ben aksine hiç çalışmayıp , maddi anlamda çalışıyordum. Ailemin durumu iyi değildi ama ben onlara karşı değil kendim için çalışıyordum. Yani pek bi masrafım yoktu onlara karşı. Kütüphaneden aldığım haftalık 50 lira ile geçinirken ekstra masrafım çıkmadığına seviniyordum. Kendimi tanımlamam gerekirsede siyah beline kadar uzanan saçlarım , beyaz tenimle adeta uyuşuyordu. Ne güzeldim ne de çirkin. O gün kar yağdığı için botlarımı çekip montumu giyip kütüphaneye doğru yola çıktım. Saat 07:34 'dü. Yolda giderken bir adama rastladım yani aslında başım eğik yürüyordum ama burnuma gelen müthiş koku beni ona çekebilmeyi başarmıştı. Aptal aptal kokuyu almaya devam ettim. Nerden gelmeye çalıştığını anlarken arkamda buldum onu. Uzun süre baktıktan sonra önüme baktım yürüdüm. Zaten beni görmemişti bile işleri vardı 1-2 adamla konuşuyordu. İlgimi başka birşeye topladım ve devam ettim kütüphaneye kadar. Her zamanki gibi köpeğim olan Sara ordaydı. Tüm gece orada beklerdi beni. Evime alamıyordum ama yemeğini ve ihtiyaçlarını karşılıyordum. Zihnimin diğer yanında o gördüğüm adam vardı. Yakışıklılığı harikaydı. Siyah takım elbisesiyle kusursuzdu. Hayatımda en nefret ettiğim şey takım elbiseli erkeklerdi. Ama bu adam büyülemişti beni.