8. Bölüm ~Aykırılıklar Prensi

415 13 12
                                    

Bölümde geçen şarkıları dinleyerek okursanız benim yazarken hissettiğim kafada hissedebilirsiniz ;)

Önce popomun,ardından da sırtımın soğuk zemine çarpmasıyla şaşkınlıkla gözlerimi açtım.Neler oluyordu! Yukarı bakınca Poyraz'ın sert suratını görmemle birlikte dün geceyi hatırladım.Biz dün gece,tüm gece beraber mi uyumuştuk? Tepemde durmuş soğuk gözlerle bana bakıyordu.Ben de ona aynı bakışlarla karşılık verirken "Sen beni yere mi ittin!"diye bağırdım. Yerde oturmamın başka bir açıklaması olamayacağına göre... "Bağırma! Başım zonkluyor zaten." Sonra soran bakışlarla devam etti. "Burda ne işin var?" Sahi, benim burada ne işim vardı?

"Ben de aynı soruyu sana soruyorum.Yerde ne işim var!" Bir süre gözlerini kısarak bana baktıktan sonra yürümeye başladı.Nereye gidiyordu bu? Dün geceyi gerçekten hatırlamıyor muydu,yoksa hatırlamamak işine mi geliyordu?

"Beni bırakıp nereye gittiğini sanıyorsun!" Cevap vermemişti.Barın arkasına geçerek anahtarlarını aldı.Sonra bana bakmadan önümden geçerek dışarıya doğru yürüdü.

Arkasından bağırdım. "Beni burada mı bırakacaksın!" Cevap vermeyince ciddi olduğunu farkedip peşinden koştum.

Dışarı çıktığımızda gece kulübünün önünde park halinde duran arabasının kilidini uzaktan kumandayla açtı."Okula mı gidiyorsun?" Bana yine cevap vermemişti. "Eğer okula gidiyorsan beni de bırakabilir misin?" Arabasına binmek üzereyken durdu.. "Yabancıları arabama almam." Ben ona -şaka yapıyor olmalısın!- bakışı atarken koltuğa oturup kapıyı çarptı. "Kaba şey! Ukala kendini beğenmiş pislik!" Araba gazlayarak giderken arkasından bağırıyordum.Boş yere.. Bir süre kaldırımda oturup arabanın kaybolmasını izledim.Belki geri dönüp "Atla" der diye.. Ne yani filmlerde hep öyle olmaz mıydı? Aradan yarım saat geçince, o kaba pisliğin bunu yapmayacak kadar kaba ve pislik olduğunu anlayarak ayağa kalktım.Pantolonumun arkasındaki tozları silkerek yürümeye başladım.Sinirlenmiştim ve dersimin başlamasına bir saatten az kalmıştı.

Okuldan içeri girerken Ekrem'le karşılaştık. "Naber Ada? Ne zamandır karşılaşamıyoruz." Gülümsedim. "Nolsun işte koşturuyoruz." Ekrem de bana gülümseyerek "Onur seni soruyordu." dedi."Öyle mi? Tamam bulurum ben onu."

Telefonumu çıkararak İlkim'i aradım. "İlkiiiim ben okuldayım." Neşeyle konuşmaya başladı. "Ben deee!" Dersten sonra okulun önüneki kafede buluşmak üzere sözleştik.

Bir saat boyunca sıkıntıdan patlayarak hocayı dinledim.Şu işe bir çare bulmalıydılar.Bu dersler niye bu kadar sıkıcı olmak zorundaydı? Hep? Ortaokul sıkıcıydı,lisede düzelir dediler.Lise daha da sıkıcıydı,üniversitede düzelir dediler,üniversite ise en sıkıcı! Üstelik burda dershane diye bir şey olmadığından tek başınasınız.Her koyun kendi bacağından asılır misali,not buldun buldun.Bulamadın yandın!

İlkim'in yanına gittiğimde onun da bunalmış olduğunu gördüm.Sarılıp oturduktan sonra koltuğunda iyice yerleşti.Yanımıza gelen garsona iki kahve söyledik.Garson gidince İlkim bana bakarak gözlerini pörtletti.

"Ahmet Hoca çok tatlı.Ama dersi hiç de tatlı değil." diyerek beni güldürdü. Her ne kadar neşeli gözükse de,derinlerde bir şeyler sezdim.İlkim'de bir haller vardı..Çaktırmamaya çalışsa da sürekli saçlarıyla oynamasından hissetmiştim.

"İlkim,sende bir tuhaflık var,hayırdır?" Gözlerini kaçırmaya çalışarak sırıttı. "O kadar belli oluyor mu ya?" Kaşlarımı kaldırarak güldüm. "Eh,ben farkettim en azından." Bir an kararsız kaldı.Sonra sanki düğmeye basılmışçasına hızla konuşmaya başladı. "Aslında anlatmayı düşünmüyordum ama daha fazla içimde tutamayacağım! Birine anlatmazsam ölürüm!" Ben meraklı gözlerle ona bakarken devam etti.

BANA BİR TUTAM SEN LAZIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin