Ayrılıktan bir hafta sonra,ayna karşısında elbisesini bir alttan bir üstten çekiştiren pera,durmadan söyleniyordu. "Neyime güvenerek aldım bu elbiseyi bilmem ki, gerçekten hiç haddimi bilmiyorum!" üzerine oturmaya çalıştığı,yumuşacık bir kumaştan dikilmiş beyaz üstü dantelli ve uzun kollu bir elbiseydi. Son günlerde sık sık KFC ve reglinin üçüncü gününde olması yüzünden,yakın arkadaşının düğün gününde biraz şişmişti ama yinede elbisesi üzerine şahane oturmuştu. Peranın tek isteği şu şahane elbiseyi yakışıklı bir adam ve ondan gelecek tek taşla tamamlamaktı ama bir hafta önce,üç aylık sevgilisinden ayrılınca,tek taş ihtimali suya düşmüştü. Bir kuaförün makyaj odasında elbisesini giyen pera,evden çıkmadan çantasının bir yerine çakmalar çakması tek taşını koyduğunu hatırlayınca çantasında ne varsa koltuğa döktü. Bej renkli deri koltuğa şelale gibi akan onlarca küçük şey,peranın french manikürlü elleriyle çantaya tek tek geri taşındı. Boncuklu bileklikler,ıslak mendil,koltuk altı roll-on'u,neredeyse bi emekli maaşı değerindeki parfümü,saç tokaları,birbirine geçmiş,buruşmuş kredi kartı slipleri,fotoğraf makinesi,ne amaçla orada olduğu kimse tarafından bilinmeyen bir şeffaf sütyen askısı,cep telefonunun şarj aleti,bir allık fırçası ve hepsinin en altında önemsenmeden atılan bir tek taş yüzük. Pera nihayet bulduğu tek taşı eline geçirmeden önce alıp incelemeye başladı. Bu ufak ve salak şey neden sürekli yolunda giden bir ilişkiyi simgelemek zorundaydı ki? Allık fırçasından geçen tozları üfleyerek uçurdu ve yavaşça sol eline takarken sevgilisiyle geçen güzel günlerini istemedende olsa getirdi aklına.
"Pera hanım kirpikte kullanıcak mıyızı acaba?"
Pera,odanın dışından gelen sesle irkildi. Bir an dalmıştı,nerede olduğunu unutmuştu. Giyinirken fazla oyalandığını düşünen kuaför bir uyarı atışı yapmıştı aklı sıra.
"Anlamadım ne kirpiği?"
"Makyajınızda takma kirpik de ister misiniz acaba?"
"Yok canım daha neler! Ne öyle perde gibi mi gezeceğim? Gerek yok." diye bağırdı makyaj odasından pera. Sonrada kapıyı açıp makyözün içeri girmesini bekledi. Pera yakın arkadaşı tuğçenin düğünü için hazırlanıyordu. Birlikte milyonlarca anının başrolüne imza attığı arkadaşıydı ve bugün onun en mutlu günüydü. Ayrılık acısını bir gün için unutup düğüne konsantre olmalıydı. Çünkü asık bir surat şahane elbisesine gidecek en son şeydi. Makyöz içeri girip peranın elbisesi lekelenmesin diye önüne bir penuar koydu ve göz altı kapatıcısının bir anne şefkatiyle peranın göz çevresini sarmasını sağladı. Derin ise kendi evinde hazırlanmaya çalışıyordu. Bu sefer de asla istediği gibi olmayan saçlarına evde müdahale edip etmeme konusunda kararsızdı.
"Hayır,adama resim götürdüm,bunun gibi olsun dedim. Götürmesem neyse ama resim götürdüm. Şimdi bu saçın resimdekiyle ne ilgisi var?" diye söylendi kendi kendine. Ne yazık ki derin ajda pekkanın saç modelini bir mahalle kuaförüne yaptıramayacağını hâlâ öğrenememişti. Üstelik bu,hüsranla sonuçlanan bilmem kaçıncı girişimiydi. Derinde,çocukluk arkadaşı orkunun düğünü için hazırlanmaktaydı. Üzerinde gümüş rengi sabahlığıyla tuvalet masasına oturmuş,çaresizce tırnaklarını masaya vurarak trampet çalıyordu. Sorun saçları gibi görünse de itiraf etmeliydi ki onu asıl üzen,her düğünün vazgeçilmez davetlisi olmasıydı. Derin 25 yaşındaydı ve hâlâ damat arayışını sürdürüyordu. Reşit olduğundan beri kendi düğününü hayal ediyor,hayalinde yıldırım mayruk imzali gelinliğin içinde hayatının erkeğiyle el ele tutuşmuş,davetlileri selamlıyordu. Ama evren onu yanlış anlamış olacak ki,hayalindeki düğüne sürekli onu gelin değil,misafir olarak çağırıyordu. Aynadan izlediği karmon çorman saçları gibi hayatıda karmakarışıktı. Tam da erkeklerle yıldızının bir türlü barışmadığını düşünürken,havadaki negatif olumlamayı dağıtmaya karar verdi. Nede olsa içini karartmaya gerek yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Erkek Dedikodusu
ChickLit"nasılsın,tekrar kusmak ister misin?" pera birşey diyemiyordu. sadece o güne kadar ağlamadığı kadar çok ağlıyordu yutkundu. "Sen beni aldatıyorsun."