18. Bölüm

163 39 428
                                    

Yağız'dan.

Gitse miydim, yoksa onlarla kalmalımıydım hiç bilmiyordum.

Ama gitmek istiyordum. Beni buraya bağlayan bir şey yok gibiydi, ve onunda yok olma sebebi bendim.

Korkuyordum. Hepsinin öğrenmesinden ve beni dışlamalarından korkuyordum. Onlar bunu öğrenmeden ben gitmek istiyordum, ama bana anlamadığım bir şey engel oluyordu.

Az önce yere koyduğum çantayı omzuma attım. Zaten içinde sadece bir kaç parça kiyafet ve para vardı.

Tam salondan çıkacakken, cebime attığım telefonun bildirimiyle irkildim. Gecenin bu saati, neydi bu şimdi?

Telefonu dikkatlice cebimden çıkartıp baktığımda gördüğüm şeye inanmayarak bir daha baktım.

Rüya mı görüyordum, yoksa sadece yanılgımıydı?

Ya da gerçekten gerçekti!

@navyblue- mesajınızı beğendi!

Şekilindeydi bildirim. Navy blue onun kullanıcı ismiydi.

Mesajımı beğenmişti.
Mesajımı okumuştu.
Hapishanede değildi.

Hapishane de değildi!

Sevincimden ne yapacağımı bilemedim, salonun ortasında dikilip kaldım öylece. İçimden sevinc çılıkları atmak, herkesi uyandırmak geçiyordu.

Ama bir anda afalladım. Neden bu kadar kolay inanıyordum her şeye? Asi olmaya bilirdi. Başka biri ola bilirdi..Asi'den başka kim hesabının şifresini bile-bilirdi ki? O an aklıma tek bir isim gelmişti.

Tuna. Tuna bilirdi kesin. Pek mesajlarımı o mu okumuş, beğenmişti? İşte bu biraz şüpheliydi. Yani, neden yapsın?

Şu an aklımda bir çok teori vardı ve hepsinin olasılığı bayağı yüksekti. En çok korktuğum, Tuna veya Asi'den başka biri olmasıydı. Umarım olmazdı.

Ve mesajlarımı yeniden okumuş, kendime lanetler yağdırmıştım peş-peşe. O da neydi şimdi? Rezil etmiştim resmen kendimi. Eğer Asi okuduysa şu an şapşal olduğumu düşünüyor, bana alay ediyor olmalıydı.

Ama o böyle bir şey yaparmıydı? Tanıdığım kadarıyla, insanların duyguları ve düşünceleriyle alay edecek biri değildi. Zira ben asla öyle birinden hoşlanmaz, ona karşı duygular beslemezdim.

Kafamdaki kenar düşünceler beni yormuştu. Heyecandan salonun ortasında öylece kala- kala kalmıştım ve ne yapacağımı kestiremiyordum. Kendimi bile tanıyamıyordum gerçekten. Bu, gerçekten ben miydim? Her zaman ne yapacağını bilen, hızlı kararlar alan birisi olmuştum hep. Şimdi neden bir şey düşünemiyordum?

Sandalyelerden birini çekip oturdum. Derince nefes aldım, ve netleşdirmek adına telefonun kapanmış ekranını açtım. Evet, düşüncelerimle çok zaman geçirdiğim için kapanmıştı.

Ama ekranda gördüğüm şey, beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı. Ortada beğenme falan yoktu. Gözüme mi görünmüştü? Kendi dünyamda mı kurmuştum? Yoksa gerçekmiydi?

Gerçekse neredeydi peki..

Anlaşılan yine kendi dünyamda anlamsız bir yalana kendimi inandırmış, üzücü sonucuyla katlanmıştım.

Neden böyle olmak zorundaydı? Neden tam mutluğu bulunca kaybetmek zorundaydım?

Derin bir nefes alıp telefona nefretle baktım. Saat çok geçti, muhtamelen uyumadığımdan gözlerim bana minik bir oyun oynamıştı. Boşuna sevinmiş, boşuna telaşlanmış, ve de boşuna vakit kaybetmiştim.

GÖREVİMİZ: HIRSIZLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin