BÖLÜM 9: "İÇİNDEKİ DİĞER BEN"

186 4 0
                                    

Yalnızlık...

Yalnız olmak...

Yalnız kalmak...

Şu zamana kadar pek hissetmemişti bu duyguyu. Ya da hissettiği halde yok sayarak kabul etmemişti. Oysaki şimdi yalnızlık sahte bir kalabalığa kıyasla oldukça çekici geliyordu.

Telefonu açmamasının en büyük sebebi yalnız kalma isteği olsa gerekti.

Kardeşi yerine koyduğu insanla arasına böylesine bir duvar örmesinin tam olarak gerekçesi neydi ki?

Daha doğrusu çevresindeki birçok kişiye karşı soğuk ve mesafeli davranmasının sebebini tek bir kişinin sırtına yüklemek ne kadar adildi?

Leyla ve Füsun dostuydu. Ama bildiği kadarıyla dost, seni senden daha iyi tanıyan kişiydi. 'Dost'un içini dolduracak kadar dost muydu onlar? Yoksa sadece sahte kalabalığa katkıda bulunan sıradan iki kişi miydiler?

Leyla'nın her defasında sevgilisinden ayrıldıktan sonra rutin ağlama seanslarına 'dost'u olarak katılmasını kim inkar edebilirdi ki? Ya da Füsun'un nâmıdiğer Füfü'nün annesiyle babasının boşanma sürecinde her gece kollarında ağlayarak uyumasını da 'dost' kalıbına oturtmak yanlış olur muydu ki?

Onların şimdi yaptığı neydi o zaman?

Kendi zihnindeki 'dost' kavramıyla 'gerçek dostlar'ın davranışları arasında gözle görülecek derecede fark vardı. Ve bu farkı kapatmaya yönelik herhangi bir girişimde bulunmamışlardı 'dost'ları.

Çok erken yargıya varmış olabilirdi fakat canını yakan esas nokta buydu.

Çevresindekilerin gözünde kendinden emin, ayakları yere basan,sarsılmaz bir mizaca sahip sert kız profili çizmişti.

Altında yatan ise bambaşkaydı. Bu zamana kadar 'içindeki diğer ben'i sadece bir kişi keşfedebilmişti. O da bu keşfi üzerinde büyük bir hakimiyet kurarak kendi çıkarları uğruna kullanmış, tahtı sallanmaya başlayınca da ani bir kararla tüm sömürgelerini çekerek kırık bir kalbi eline tutuşturup alelacele gitmişti arkasındaki kocaman harabeyi umursamayarak.

Naz ise harabeden sağ çıkmayı başarmanın yanısıra surlarla çevrelemişti 'içindeki diğer ben'i. Sarsılmaz mizacını oluşturan duvarların tuğlalarını buradan ilham alarak örmüştü. Tüm bunları tek başına, yardım almaksızın yapması 'dostlar'ının kendisine ne çok önem verdiklerini yüzüne yüzüne vuruyordu adeta.

Telefonu ısrarla çalmaya başlamıştı yeniden. Meşgule aldıktan sonra kapattı telefonu. En iyisi güzel bir duş alıp müzik dinleyerek uyumaktı. Odasının en sevdiği yanı buydu galiba. Kendine ait bir banyosunun olmasını hiçbir şeye değişmezdi.

Parmaklarının iyice buruştuğuna emin olunca seri hareketlerle bornozu üstüne geçirdi. Parmaklarının buruşması birnevi kanıtıydı duşun rahatlattığına. Aynaya göz atınca buharla kaplı olduğunu gördü. Önemsemeden kapının kulpunu aşağı doğru indirdi. Gördüğü manzara ile donakaldı olduğu yerde.

SADECE İZLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin