8- Küçük Kızım Aile Yuvasına Dönüyor [Frederick]

195 15 24
                                    

  Kapı herkes yattıktan sonra çalmış olmalıydı çünkü Frederick karısının onu hafiften sarsmasıyla uyandı.

 “Frederick! Kapı çalıyor!” dedi eşi onu sarsmaya devam ederken.

 “Sen açsan?” diye mırıldandı. Hava fazlasıyla soğuktu ve insan kesinlikle yataktan çıkmak istemiyordu.

 “Sence benim açmam mı, senin açman mı yakışık alır?”

 “Tamam,” diye mırıldanarak yataktan kalktı Frederick. Gerinip yorganı karısının üstüne atarak ayaklarına terliklerini geçirdi ve karısına uyumaya devam etmesini söyledi. Gelen kişi büyük bir ihtimalle yolda kalmış ya da adresi şaşırmış biriydi, herkesi uyandırmak manasızdı. Eh, hırsız geldiyse kapıyı çalacak hali yoktu ya!

 Ancak gece saat birde kapıyı açtığında karşısında kızını bulmak, Frederick Chase’in beklemediği şeyler listesinin başında geliyordu. Ama hayat onların bütçelerine, alışveriş listelerine, programlarına ve planlarına uyumlu değildi, tabii.

 Annabeth çökmüş görünüyordu ve Frederick kızını böyle görmeye kesinlikle alışkın değildi. Elini tutup onu içeri aldı ve hemen oturma odasına götürüp bir koltuğa oturttu. Ardından mutfağa seğirtti ve kahve makinesini oturma odasına götürüp fişe takarak çalıştırdı. Sonra da aniden aklına malzemeler geldi, kahveyi ve suyu koymayı unutmamalıydı.

 Harika! diye geçirdi içinden. Bu sefer hatırladım!

 Bu kesinlikle kayıt alması gereken bir şeydi. Bunu defterine yazması gerektiğini aklında bir köşeye not etti.

 Annabeth’in karşısına oturur oturmaz söze girdi. “Eee... kızım? Ne oldu, canın sıkkın gibi?” Aslında ona gecenin bir yarısı kapısında ne aradığını soracaktı ama kadınlar genellikle bu tür şeyleri yanlış anlayabiliyorlardı.

 Kızı titrek bir nefes alıp başıyla onayladı. “Seninle konuşmak istiyordum.”

 “Tabii, yani, ben buradayım. Kapım sana her zaman açık.”

 Frederick kahve makinesinin cezvelerindeki kahveyi bir fincana doldurdu. Kızına uzattı ama Annabeth teklifini elini sallayarak reddetti.

 Buna şaşırmıştı ama sorgulamadan fincanı dudaklarına götürdü. “Sorun nedir canım?”

 Annabeth içini çekerek başını eğdi. “Aslında birden fazla sorun var. İlk olarak, vaktinde mezun olamayacak gibiyim.”

 “Annabeth!” Frederick şaşkınlıkla nefesini tuttu. Annabeth mükemmel bir öğrenciydi- derslerinden geri kalması için hiçbir sebebi yoktu. Yıllar boyu DEHB ve disleksisi ile gayet iyi iş çıkarmıştı ve kendisi de bununla gurur duyuyordu. Lakin tam da bu yüzden sorunun kızının notlarıyla ilgili olduğunu düşünmüyordu.

 “Okulu bıraktım.”

 Frederick’in ağzı şaşkınlıkla açık kaldı. Merakla “Peki neden?” diye sordu.

 Annabeth başını kaldırıp bir şeyler mırıldandı ama ne yazık ki sesi Frederick’in onu duyamayacağı kadar alçaktı. “Efendim canım?”

 Annabeth derin bir nefes alıp daha yüksek sayılabilecek bir sesle, “Hamileyim,” dedi.

 Frederick koltuktan düşmemek için epey çaba sarf etti. “Hamile misin?”

 “Hiç kimseye söylemedim.”

 Frederick’in buna hiç şüphesi yoktu. Yedi yaşına kadar Annabeth her zaman sakin, durgun, içine kapanık ve sırlarını paylaşmaya isteksiz bir çocuk olmuştu. Düşüncelerini toparlayarak, “Bebek kimden?” diye sordu.

PJO- Gizli KaranlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin