Bölüm 5

189 39 7
                                    

10 Ağustos'ta ne olacak?

Bütün gece uyumadan bunu düşünüp durdum. Bugün 12 Haziran'dı. 10 ağustosa ise iki ay kadar bir süre vardı. Ne olacaktı bu tarihte? Beynim düşünmekten çorba olmuştu. Düşünmek var olan uykumu da benden almıştı.

Savaş ile kahvaltıya gittiğimiz yerde Erdem'i görmüştük. Erdem benimle tek kelime konuşmamıştı. Yüzündeki ifadeden ciddi bir mesele olduğu belliydi.

"Savaş yeri değil de artık bir tarih ver bana. Kendimi ona göre ayarlamam lazım."

Savaş'ın kaşları çatılmıştı, Erdem'in bu sözleri üzerine. Geçmişe dalmış gibi hal belirmişti yüzünde. Sonra bana bakmaya başladı.

"Bugün kaçı?" diye sordu bana Savaş.

Telefonumun ekranından tarihe baktım.

"11 Haziran," dedim.

Savaş, Erdem'e döndü.

"10 Ağustos'a hazır ol," dedi ve sinirle sırıttı.

Sonra Erdem yanımızdan gitti. Savaş'a sormak istedim ama beni ilgilendirmez, diye düşünerek susmayı tercih ettim.

Siparişlerimiz geldikten sonra arada ufak sohbetler eşliğinde kahvaltımızı ettik. Sonra beni eve bırakarak işe gitti. Evdeki korumalardan biri haftada bir gün bahçenin sulandığını söyledi. Bende temizlemeye başladım. Iki saate işim bitmişti. Sonra mutfağa gelerek akşam yemeği hazırlamaya başladım. Kabak çorbası, patlıcan oturtma ve pilav hazırladım.

Savaş işten gelince yemeğini hazırladım. O yemeğini yerken hazırlandım. Savaş'a haber vererek evden çıktım. Ama aklım sürekli olarak o tarihteydi.

10 Ağustos...

En sonunda uykuya dalmışım ki sabah çalan alarmla kalktım. Klasik işlerden sonra Savaş'ın evine gittim. Anahtarla kapıyı açınca Savaş'ın mutfaktan sesi geliyordu. Saate bakmıştım geç mi kaldım diye ama kalmamıştım. Aynı saatte gelmiştim eve. Kapıyı yavaşça kapatıp mutfağa yöneldim.

Sabah sabah kiminle konuşuyordu? Bir de bağırarak konuşuyordu. Ne olmuştu da sabahın köründe bu kadar sinirlenmişti.

"Emir bak sabahın köründe deli ettin! İş yerine geldiğimde bütün her şey hallolmuş olacak. Kaç senedir bekliyorum ulan ben! En iyi sen biliyorsun şu güne gelene kadar neler çektim ben!"

Emir konuşunca onu dinledi. İşle ilgili bir sıkıntı vardı galiba. Yoksa neye sinirlenecek ki!

"Erdem'i istemiyorum. Onu karıştırmayın."

İş değil başka bir şeydi bu. Çünkü Erdem ile iş alanında hiçbir ilgisi olmadığını kahvaltı da söylemişti. Merak etmeye başlamıştım.

"Emir şimdi bana gel. Bugün holdinge gitmeyeceğim. Şu meseleyi bir konuşalım."

Sonra telefonu kapatıp arkasına döndü. Beni görünce gülümsedi.

"Hoş geldin."

"H-hoş buldum da geç kalmadım dimi?"

"Hayır, ben erkenciyim bugün."

"He iyi, kahvaltınızı hazırlıyayım o zaman," deyip mutfağa girdim.

"İki kişilik hazırla. Duymuşsundur belki misafirim var."

"Tamam, Savaş Bey."

"Önce rahat bir şeyler giy istersen," dedi imalı bir şekilde.

Sonra gülerek mutfaktan çıktı. İlkte duraksadım ama önemsemeden çay suyu koyup odama çıktım ve rahat bir şeyler giydim. Geri aşağı indiğimde Savaş'ın elinde içki olduğunu gördüm. Aç karnına içkiyi nasıl içiyordu merak konusuydu. Birkaç saniye göz göze geldik ama ben hemen mutfağa geri döndüm.

İNTİKAM 1: Karanlık OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin