BÖLÜM-20

69.6K 624 39
                                    

Sabah gözlerimi açtığımda Christian, ıslak havlusunu indirmiş iç çamaşırını giyiyordu.

Adamın kalçaları bile benimkinden sıkıydı bu gerçekten moral bozucu.

Giyinmesini izledim.

Pantolonunu geçirip devasa dolabındaki beyaz gömleklerden birini üzerine giydi.

Aynanın karşısındaki çekmeceyi açıp CG harfleri olan kol düğmelerini gömleğine taktı.

Seri hareket ediyordu.

Daha sonra ikinci çekmeceyi açıp grinin tonlarındaki kravatlarından mat bir rengini seçip boğazından geçirdi.

Aynada kendine bakarken bakışlarımla karşılaştı.

"Kalk hadi Anastasia. Annenler kahvaltıda."

Dudaklarımı büksemde benimle ilgilenmediğini farkedip mırıldanarak yataktan kalktım.

Kendime çekidüzen verip Christian ile birlikte aşağı indim.

Annem elinde bir gazeteyle bir yandan kahvaltı ediyor bir yandan haber okuyordu.

"Günaydınlarr."

Gözlerinin içi gülüyordu.

Karşılık verip annemin alnından öptüm o sırada Roll telefondaydı. Beni görünce gülümseyip konuşmasına devam etti.

***

Masadaki yerimizi alıp kahvaltıya dahil olduk.

Telefon görüşmesi biten Roll,

"Üzgünüm ama 3 saat sonra turnuva alanında olmamız gerekiyor hayatım."

Üzülmüştüm. Annem dudaklarımın sarktığını görünce teselli etti.

"Yine geliriz bebeğim."

Rahatsızca tebessüm ettim.

***

Bayan Katty kalan eşyaları getirdiğinde vedalaşmak için kapının önündeydik.

Annemi koklayarak öpüp, içime sokarcasına  sarıldım.

Rollla da vedalaştıktan sonra Thomas onları gidecekleri yere bırakmak üzere arabanın kapısını açtı.

Christian Roll ile tokalaştı.

"Turnuvaya gelmeye çalışacağız Bay Broklyn." Roll;

"Evet bekliyorum çocuklar. Herşey için teşekkürler" dedikten sonra arabadaki yerini aldı.

Onlar giderken Christianın koluna başımı yaslamış arkalarından bakıyordum.

***

Eve girdik. Christian çalışma odasına çekilip işlerinin başına yöneldiğinde, Bayan Katty'e 10 dakika sonra döneceğimi belirtip evden çıktım.

Şu testi artık yaptırmam gerekiyordu.

Kafamı fazlasıyla meşgul eden bu sıkıntıyı daha fazla soru işaretleriyle bırakmak istemiyordum.

Arabam kendi evimde park halindeydi.

Arka taraftaki garaja geçip fazlasıyla ukala birşekilde, o piti piti yaparak araba seçtim ve yola koyuldum.

Cadde üzerindeki bir eczaneye girip gebelik testi isterken yüzümün al al olduğundan emindim.

Çalışan açıklamalarda bulunup poşeti uzattı.

Parasını bırakıp arabaya yöneldim.

Eve direksiyon kırmadan önce biraz kafamı toplamaya çalıştım.

Sakin ol Ana. Birşey yok. Sakin ol.

Derin bir nefes alarak, anahtarı çevirdim.

***

Garajdan çıkarken Thomas ile karşılaştım.

Annemleri bırakmış olmalıydı.

Elimdeki poşete bakıp "Haber verseydiniz ben ihtiyacınızı alırdım Bayan Steele." Mahçup gibi gözlerimi kaçırdım.

"Çok naziksin Thomas. Teşekkürler."

Eve girmek için hamle yaptım. Arkamda kalan Thomasa gülümseyip içeri girdim.

Testi yapmak için sabırsızlanıyordum. Karnımdaki ağrı ve kalbimdeki ses ile çığlık atmamak için zor tutuyordum kendimi.

Bayan Kattynin yanına uğrayıp ne yaptığına baktım.

-Hoşgeldniz Bayan Steele.

-Christian aşağıya indi mi?

-Hayır efendim.

"Peki teşekkürler Bayan Katty."

Heyecanımı belirtmemeye çalışarak yanından ayrıldım.

İkinci kattaki lavaboya çıktım.

Burası kullanılmazdı.

Hatta bu kat Christian istemedikçe kullanılmazdı.

Kapıyı kilitleyip küvetin yanına oturdum.

Paketinden çıkarttığım küçük zımbırtının reçetesini okumaya başladım.

Tek çizgi hamile değilsiniz. Çift çizgi gebesiniz.
Çift ama bir soluk çizgi varsa erken doğum beklenebilir gibisinden yazıların arasındaki çift çizgiyi aklımda tuttum.

***

Teste bakmak için elime aldım.

Kıstığım gözlerimi aralayıp sonuca baktığımda ağzım açık kalmıştı.

HAMİLEYDİM!

Şoka girmiş bir vaziyette kırmızı çizgilere bakıyordum.Tepkisizce ne kadar zaman geçti bilemiyorum. Kitlenmiştim.

Refleks ile elim karnımla buluştu.

Dokunduğum göbeğimde bir canlının varolduğunu düşünmek beni mutlu etmişti.

Uyuşukluğum yavaş yavaş geçmeye başladıkça gözlerim doluyordu.

Christian beni öldürücekti.

O daha hazır  değildi. Bende değilim. Bir anne olmak gerçekten şuan çok fazlaydı.

Gözlerimden süzülen damlaları temizleyip hava almak için bahçeye çıkmaya karar verdim.

Portmantodan şalımı alıp kapıya yönelirken, Bayan Katty'nin Christianla sohbet ettiğini duysamda umursamadım, sessizce evden çıktım.

Akşam saatiydi.

Bahçedeki ışıklar yanmıştı bile.

Temiz havayı ciğerime çekerken çalıların arkasından acı bir ses geldi.

Yaralanmış bir hayvana ait olduğunu düşünerek o tarafa doğru ilerledim.

Yüzüne maske takmış biri, siyah eldivenini ağzıma dayanadı.

Bağırmak ne demek, nefes bile alamıyordum.

Ve zifiri karanlık.

Gerisini hatırlamıyorum.

***

Geçiş bölümü gibi birşey oldu arkadaşlar.Önümüzdeki birkaç bölümü Christian'ın ağzından yazacağım.

Teşekkürler iyi okumalar :)

DARBE (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin