''Anlamadım Bay Wang kimmiş senin sadece senin olan?''
Zhan kocaman açtığı badem gözleriyle aşık aşık bakarken,sinirlendiği belli olsun diye hafifçe dişlerini sıkmış birbirine sürtüp tuhaf sesler çıkarmaya başlamıştı.
''Hiç, hiçkimse Bay Xiao.''
Ardından ufacık görünen gözleriyle daha da kısılacak şekilde bir bakış atmış,sonrasında adımlarını odaya doğru yönlendirmişti. Kasları dört kat merdiven çıkmaktan şişmiş,kucağında ki adam ise daha da büyüyen kol kaslarına hayranlıkla bakmaya devam etmişti.
''Ahh her neyse nasıl olsa öğrenirim ben kim olduğunu. Sen onu bırakta bende senin vücudun gibi bir vücuda sahip olmak istiyorum.''
Zhan boynundan ayırdığı elinin birini hemen kendisini tutan adamın boynundan omuzuna doğru uzanan kasları üzerinde gezdirmiş,oraya konumlanmış sert şişlikleri parmaklarıyla okşamıştı.
''Bende senin gibi omuz kaslarım olsun istiyorum.''
Yibo onun yüzüne boş boş baktıktan sonra aklına gelen görüntü yüzünden kucağındaki adamı sertçe yere fırlatmış, ardından dudaklarından minik sayılamayacak bir hırıltı çıkarmıştı.
''Ne sikimden bahsediyorsun sen. Asla olmaz!''
Zhan ayakları üstünde dik durmaya çalışmış,yer çekimine karşı koyamayan vücudunu toparlamak için yerden destek almak zorunda kalmıştı.
''Neden asla olmaz. Bay Wang bu konu fazla uzadı sanki. Vücut benim vücudum istediğimi yaparım.''
Yerden bağırarak kalktığında tam onun karşısında durmuş çatılan kaşlarıyla onun gözlerinin içine bakmıştı. Gözlerinin derinlerinde beliren sinir parçaları beyaz kısımları hafiften kırmızıya çevirirken, Zhan bedeninin daha fazla kasılmaması için geriye dönüp odaya doğru yürümeye başlamıştı.
Bir iki adım sonra bileğinde hissettiği el onu çevirip, rotasını beline çevirdiğinde hızlı gerçekleşen sarsılma yüzünden ani bir beyin dönmesi yaşamış, gücünü daha toplamamış bacakları onu dik tutamamıştı.
Wang Yibo onun beline sardığı elini daha da sıkı kavrarken,iyice kendine çekmiş aradaki minik sayılabilecek mesafeyide kapatmıştı.Hızlı hareketler yüzünden Zhan bir yere tutunma ihtiyacı hissetmiş,elleri hemen Yibo'nun omzunda yer bulmuştu kendine.
Sıcak teni buz gibi olan avuç içlerini yakarken, belinden ayrılan elin biri hemen yüzünü bulmuş alnına düşen saç tutamlarını yana doğru atmıştı. Badem gözleri daha da ortaya çıkmış, kırmızılıklar içinde hala ışıltısını kaybetmemiş bir şekilde ona bakıyordu.
''Senin ellerin benim. Senin yüzün benim. Senin gözlerin,dudakların benim...''
Dudaklarına minik bir öpücük kondurup yönünü boynuna doğru yönlendirmişti. Eliyle aradığı şah damarını bulmuş,parmakları altında atışını hissetmişti birkaç saniye.
''Bu usul usul atan nabzın...''
Elini oradan kaldırmadan aşağıya doğru kaydırmış,tam güm güm diye atan kalbin üstünde durdurmuştu. Elini oraya koyduğu andan itibaren ritmini arttıran kalbi sanki maratonda koşmuşcasına hızlı ve agresif atmaya devam ediyordu.
''Bu delicesine atan kalbinde benim.''
Dudakları yine onun dudaklarını bulduğunda hafif bir öpücük kondurmuş,ardından alttaki et parçasını dişleri arasında sıkıştırıp ısırmıştı.