Bölüm 6

175 39 0
                                    

Odamda uzanmış öylece şarkı dinliyordum. Birden ablam paldır küldür içeriye girdi. Korkmuştum ve ağzımdan çıkan çığlığa engel olamamıştım.

"Abla iyi misin sen, ne oluyor?"

Elindeki tableti bana çevirdi. Magazin haberinde manşet olmuştum. Çok güzel, mükemmel hatta bir bu eksikti zaten.

"Kız bu ne?"

"Abla ya bilmiyorsun sanki sen içtiğimi," dedim.

"Bu halin ne onu soruyorum ben sana, sigarayı değil!"

"Ne var ki halimde," deyip ablamın elinden tableti aldım.

Gözlerimin kızarmış, bugün başımı yatağa vurduğum yer morarmış ve saçlarım dağılmış. Baya berbat bir halim vardı açıkçası. Resmin altında yazan haberi okudum.

"Babasının ölümünden sonra ilk kez görüntülenen Yaren Sezgin bugün saat 11 sularında Ankara'nın merkezindeydi. Uzaktan bakılınca bile yüzünden okunuyordu babasının acısı. Elinde sigarasıyla görüntülenen ünlü iş adamının kızı "Özel hayatım kimseyi ilgilendirmez," diyerek dalgınca yoluna devam etti. Sevenlerine ve ailesine yeniden başsağlığı diliyoruz. Mekânın cennet olsun Sezer Sezgin."

Anlatmamıştım ablama olanları, anlatmayacaktım da. Anlatırsam orada çalışmama izin vermeyecekti. Ama Erdem'in borcu bitene kadar çalışmaya mecburdum.

"Babam konusu açıldı. Biliyorsun beni de, babamın konusu açılınca tutamıyorum kendimi. Savaş da dün çalışmama izin vermedi. Çık hava al, dedi," diye bir yalan uydurdum.

"Peki bu başına ne oldu?" diyerek eliyle başımı çarptığım yeri okşadı.

"Zaten başımı çarptım diye dün izin verdi. Babamla ilgili soru sorduğunda daldım birden. Tabak almak için de uzanmıştım dolaba. Düştü elimden direk yüzüme çarptı."

Inanmasını isteyerek ablamın gözünün içine içine baktım. Yalan söylerken hep istemsizce gözlerimi kaçırırdım ama bugün zorladım kendimi gözlerimi kaçırmamak için.

"Başka bir şey olmadığına emin misin? Bak orada canını sıkacak şeyler oluyorsa katlanmak zorunda değilsin." dedi yüzüme şefkatle bakarken.

"Olsa senden mi saklayacağım," dedim ablama sarılarak.

Ablama yalan söylemek içimi huzursuz kılmıştı ama o borç bitene kadar bu şeylere katlanmak zorundaydım.

Ablam dediklerime inanmıştı. Fazla deşelemedi bu yüzden olayı. Yanaklarımdan sulu sulu öperek odamdan çıktı.

Aylık 5.000 alacaktım ama Savaş haftalık şeklinde verecekti. İhtiyacım olurmuş diye. Düşünceliydi ama güvenmek istemiyordum. Zaten bugün olanları da aklım bir türlü almıyordu. Unutmak istiyordum. Yaşanmamış gibi devam edecektim yarın da işe gidince. Tabi ne kadar başarılı olurdum, bilemiyordum.

1 hafta sonra...

Günler çok sessiz ve sakindi. Savaş bir hafta önce olanları yaşanmamış gibi sayarak devam ediyordu hayatına. Hatta nedenini bilmediğim bir soğukluk hakimdi üzerinde bana karşı. Benimde işime gelen buydu. Ama içten içe soğuk yapması canımı sıkıyordu.

İlk haftalığımı almıştım. Bugün iş çıkışı, ablamla beraber biriktirdiğim parayı da alıp Erdem'in mekânına doğru yürümeye başladım. Oraya varınca Erdem her zamanki gibi süzdü beni. Ben ise ona yine iğrenerek bakıyordum.

Erdem'i çok uzun zamandır tanıyordum aslında. Bu bakışın altından bir bokluk çıkacaktı. Onun da bir çok şeyini biliyordum ama konuşsam da sadece bize zarar gelirdi, her türlü kendini kurtarır diye susuyordum. O da çok zorlamıyordu zaten şansını. Bu da bizim işimize geliyordu. Ama canımızı yakacak bir şey yapacak olursa ben de susmayacaktım. Bizi ezmelerine izin vermeyecektim. Babamdan öğrendiğim en güzel şeylerden biri de buydu. Sevdiklerimi ne pahasına olursa olsun koruyacaktım ve canlarının yanmalarına izin vermeyecektim.

Düşüncelerimden sıyrılıp Erdem'e döndüm. Parayı çıkarıp masasına koydum.

"3.300 TL," dedim her zamanki duygusuz sesimle.

"90.000 TL," dedi o da aynı duygusuzlukla.

Sonra bir şey demeden oradan çıktım. Şaşkındım çünkü ilk kez bir şey dememişti.

İNTİKAM 1: Karanlık OyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin