Yaşadığımız olayların bize ders verdiği belli bir dönemler vardır. Ama sanırım ben bunlardan ders almak yerine, her zaman daha fazlasını üsteleyerek devam ettiriyorum. Her zaman daha ne olabilir ki dediğimiz de daha çok problem karşımıza çıkmaz mı zaten?
Normal bir güne tekrardan gözlerimi açtım ve yorganımı üstümden atarak doğruldum. Terliklerimi giyip cama doğru yöneldim ve camı araladım. Etrafa biraz göz gezdirdim ve telefonumu elime aldım. Saat neredeyse öğlen olmuş ve bu güzel havada dışarı çıkıp gezmekten daha iyi bir şey yoktur.
Saate bakıp telefonu biraz kurcaladıktan sonra cebime koydum ve odamdan çıkmak için hazırlandım. Kız kardeşimi uyandırmaya ve onu dışarı çıkmaya ikna etmenin zaman alacağını biliyorum ama bu güzel günü kim değerlendirmek istemez. İlk önce aşağıya indim, kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Buzdolabının içi her ne kadar ağzına kadar dolu olsa da, ben hiçbir zaman yemek için bir şey bulamazdım. Kız kardeşim Lexi'ye güzel bir kahvaltı hazırlarken, kendime de mikrodalgada dünden kalan pizzayı ısıtıyordum. Sofrayı hazırlamak için raflara yöneldiğimde Lexi'nin uyanıp aşağı indiğini gördüm. Yüzünde kocaman bir tebessüm ile "Bugün benim için kahvaltı hazırlamanın karşılığında ne istiyorsun" diye kıkırdadı. Gözlerimi devirerek raftan tabakları çıkarmaya devam ettim. Yanıma gelip bana eşlik etti. Daha yeni uyanmış kalın sesiyle "Yine kendine ihanet edercesine sağlıksız besleniyorsun, küçük kardeşim" dedi. "Pizza günün her saatinde yenebilecek bir besindir" diye homurdanırken, sofrayı hazırlamam bitmişti. Birbimizle hiç konuşmadan kahvaltımızı ediyorduk. Elimdeki bardağı masaya bıraktım ve kafamı kaldırdım "Bugün hava çok güzel dışarı çıkmalıyız, aklımda bir fikir var" dedim. Bana dik dik bakarak elindeki çatalı ağzına götürdü ve yemeye devam etti. Hâlâ bana bir şey demesini beklerken ona rahatsız edici bir şekilde bakmaya devam ediyordum. Ona baktığımın farkındaydı, tabağını parmağı ile masanın ortasına doğru itti, bardağın yanında duran hoş desenli bir peçete ile ağzının kenarını sildi "Sana hayır demek benim için çok zor. Hazırlanmam için zaman tanı." Dedi. Bu lafının ardından gözlerimi kocaman açtım " Seninle birlikte zaman geçirmek için sabırsızlanıyorum" dedim. Ellerimi masaya koydum ve kendimi sandalye ile birlikte ittim, ayağa kalktım. Hazırlanmak için hızlı adımlarla merdiveni çıktım.
Birkaç kıyafet seçip denedikten sonra içime bir sıkıntı çökmeye başladı. Elimdeki eteği dolabın içine fırlattım "Neden bu kadar az kıyafet var!" diye bağırdım. Kendi kendime homurdanırken Lexi çoktan hazırlanmış beni aşağıda bekliyordu. On dakika kadar tek başıma söyledikten sonra aşağı indim.
Lexi bana uzunca baktı ve sihirli kelimeler ağzından bir anda döküldü "Sanırım yine alışveriş yapacağız" dedi. Onaylarcasına kafamı salladım ve arabanın anahtarını askıdan aldım, çantamın ön gözüne de telefonumu yerleştirdikten sonra "Artık çıkabiliriz" dedim.
Ben garaja doğru ilerlerken Lexi'nin evin kapıyı kilitleyip gelmesi uzun sürmedi. İkimiz de arabaya bindikten Lexi bir sürü mağaza seçeneği sunmaya devam ediyordu. Caddenin üzerindeki yerlere bakmak için beni ikna etmek için dilini yoruyordu. Bende her seferinde sağ sola sallayıp reddediyordum. Bir süre sonra pes etti ve sadece camdan dışarıyı izlemeye devam etti. Kısa bir süreden sonra istediğim mağazayı bulmuştum. Arabayı park etmeye hazırlanırken "Burası mı?" diye homurdandı. Bir şey demeden arabayı park ettim ve çantama doğru uzandım. Lexi arabadan indi ve ufak adımlarla mağazaya doğru ilerledi. Kapıları kilitledikten sonra bende ona eşlik ettim.
İçeri girdiğimizde her zamanki gibi hoş karşılandık. "Hoş geldiniz Elie Jones, size nasıl yardımcı olabilirim? Dilerseniz kahvenizi getirebilirim." dedi tebessüm ederek. Lexi bir anda atladı. "Sadece bakacaktık." Kaşlarım çatık bir şekilde Lexi'ye baktım ve beni karşılayan personele döndüm. "3 model etek ve 2 tane çanta sipariş etmiştim getirir misiniz?" Personel kafasını yukarı aşağı yapıp "Hemen" dedi ve siparişimi getirmeye gitti. Adam gider gitmez Lexi bana yaklaştı ve hoş olmayan bir ses tonuyla "Paramızı böyle harcayamazsın yeterince kıyafetin ve çantan var Elie!" Dedi. Aşağılayıcı bir gülümseme ile kahvemden bir yudum aldım ve personeli beklemeye devam ettim.
Personel siparişimi getirince kasaya doğru yöneldim ve cüzdanımdan kartımı çıkartarak uzattım. Ödemeyi gerçekleştirdikten sonra mağazadan ayrıldık. Lexi bana karşı hala sinirliydi çünkü fazla para harcamam hoşuna gitmezdi. Yavaş adımlarla arabaya doğru gittik kapıyı açtım ve elimdeki poşetleri arabanın arka koltuğuna yerleştirdim. Lexi çoktan arabaya binmiş ve gitmemizi bekliyordu.
Arabayı çalıştırdıktan sonra oradan uzaklaştık. "Kafeye gidip bir kahve içelim." Dedim. "Reddetme şansım zaten yok" diye onayladı. 15 dakikalık bir sürüşten sonra Lexi'nin en sevdiği kafeye geldik.
Kapıyı açtık ve içeri girdik. Etrafa biraz göz gezdirdikten sonra boş bir masa gördüm. Hemen oraya yönelip çantamı koltuğun üzerine koydum. Sandalyemi çekip oturdum ve masadaki menüyü elime alıp göz gezdirmeye başladım. Lexi her zaman aynı kahve ve yemekten söylediği için menüye hiç gerek duymazdı. Çünkü "her zamankinden" demek hoşuna giderdi.
Bir süre elimde menü ile bekledikten sonra ne istediğime karar verdim. "Bakar mısınız? " Diye seslendiğimde garson hemen yanımda bitmişti. "Buyurun efendim" sözleri çıktı ağzından. "Sadece limonata istiyorum" diye belirttim. Garson, Lexi'ye döndü "Her zamankinden getiriyorum Bayan Jones" dedi. Hiçbir anlamı olmayan olaylar Lexi'yi cidden mutlu ederdi.
Yaklaşık 10 dakikadan sonra garson istediklerimizi özenle getirip ve masamıza koydu. Ekstra olarak Lexi ile bana birer dilim pasta getirmişti.
"Biz böyle bir şey istemedik" dedim.
"Şu 2 masa ötedeki beyefendi yolladı efendim. Arkadaş olduğunuzu ve sürpriz yapmak istediği söyledi" dedi garson. "Pekâlâ" dedim ve tabağı elimin ucuyla cam kenarına doğru ittim. "Gerçekten bu pastayı yemeyecek misin?" dedi Lexi. Sadece gözlerimi devirerek ona baktım " Tanımadığın insanların gönderdikleri yemekleri sende yememelisin" dedim alaycı bir tavırla. Lexi sessiz kaldı, bu sözümden sonra iştahı kaçmış gibi duruyordu ve sadece kahvesinden bir yudum almak için masaya uzandı.
Lexi ile sohbet ederken 2 masa öndeki beyfendiler (garsonun dediğine göre), masamıza gelip oturdular. Aralarından bir tanesi dirseğini masaya koydu ve elini çenesinin altına götürdü ve ağzından şu kelimeler çıktı. "Biraz kibirlisiniz sanırım hanımefendi. Ah pardon, Leydim!" dedi ve dirseğini masadan çekti. Sadece boş gözlerle ona bakıyordum, bana güldü camın kenarında duran tabağımı eliyle önümdeki limonatanın yanına koydu. " Çikolatalı pasta limonata ile iyi gider, bence denemelisin" dedi ve arkadaşının koluna elinin tersi ile hafifçe dokundu gözlerini sağ tarafa çevirerek "Gidelim" dedi.
Ne olduğunu hala anlayamayan gözlerimle Lexi'ye bakıyordum. " Bence insanlarla konuşmalısın" dedi. Lexi'nin önünde servis edilen çatalı aldım ve kağıdından çıkardım. Pastadan bir dilim almak için önce çatalımı sildim ve pastadan bir lokma aldım, ardından limonatamı içtim. "Güzel oluyormuş gerçekten" diye güldüm. Lexi nedense benim bu halime neşelenmişti. Pastam ve limonatamı bitirdikten sonra garsonu çağırdım ve hesabı istedim.
Hesabı ödedikten sonra arabaya bindik ve eve doğru gitmeye başladık. Oysaki saat çok ağır ilerliyor zaman geçmek bilmiyordu. Dışarı çıktığımızdan bu yana 2 saat geçmişti sadece. Lexi bir anda " Eve gitmesek mi? Alışverişe devam edebiliriz ya da seni neşelendirecek bir yere gidebiliriz?" dedi gözlerini büyüterek. "Eve gidelim, yeni aldığım çantamı ve eteğimi denemek istiyorum sonra ise bara gidebiliriz" dedim. Lexi'nin ne kadar hoşnut olmayacağını bilsem de kabul ederdi, hep ediyor.
Eve vardığımızda arabayı durdurup hemen aşağı atladım, arka kapıyı açıp çantalarımı ve eteklerimi aldım. " Hey arabayı burada mı bırakacaksın? " dedi Lexi. " Hayır sen park edeceksin bende hazırlanacağım" dedim. Lexi kaşlarını çatıp dudaklarını büzdü ve kısık kısık söylenerek şoför koltuğuna ilerledi. Ben ise evin kapısına doğru yürümeye başlamıştım. Çantamdan anahtarı çıkarıp kilide doğru uzattım ardından kapıyı açarak içeri girdim. Çantamı ve telefonumu salondaki masanın ortasına bırakarak merdivenlere doğru yöneldim. Ufak adımlarla merdiveni bitirdikten sonra odamın kapısını açtım. Yeni aldığım eteğe ve çantama uygun bir üst ve ceket arıyordum. Dolabımı fazla dağıtmadan kombin yapmak istediğim kıyafetlere ulaştım. Geriye tek hazırlanmam kalmıştı. Bulduğum bluzu ve ceketi yatağın üstüne bırakarak odadan çıkmaya hazırlandım. Elimi kapının koluna uzatarak hafifçe kapıyı açtım ve duş almak için banyoya doğru yöneldim.
Banyoya girdiğimde dolap kapaklarını açıp kısık gözlerle içerisine bakıyordum. Aradığım duş jelini bulduktan sonra küveti doldurmak sabunların orada duran tıpayı alıp küvetin giderine yerleştirdim. Suyu açtım ve duş jelinin birazını boşalttıktan sonra dolmasını beklerken tekrardan aynanın karşısına geçtim. Yapacağım maskeye karar vermeye çalışırken küvet yarısından fazla dolmuştu bile. Omuzlarımı silkerek üzerimdekileri çıkartıp yerde öylece bıraktım. Küvette önce elimi değdirerek sıcaklığın nasıl olduğuna baktım, hafifçe musluğa yönelerek akan suyu kapattım ve ardından bütün vücudumu köpüklü suyun içine bıraktım.
Kafamı geriye yaslayarak düşünceler içinde kayboldum. Sıcak ve köpüklü suyun tenime değmesi hafifte olsa benim biraz dinlenmeme yardımcı oldu.
Kapının aniden açılması ile gözlerimi bir anda açtım ve sert bir ses tonuyla "Kapıyı kilitlemem mi gerekiyor girmemen için? " diye bağırdım Lexi'ye. " iki saattir banyodasın, hazırlanacağını sanıyordum keyif yapacağını değil… Ayrıca ben hazırım" deri yumuşak ses tonuyla. Kafamı salladım ve gitmesi için elimi ileri geri bir şekilde hareket ettirdim. Lexi kapıyı kapatıp gittikten sonra huzurlu keyfimin son bulması beni üzdü. Öne doğru ilerledim ve tıpayı çektim su yavaş yavaş kaybolurken ben ise kendimi durulamaya yöneldim.
Duştan çıkıp kurulandıktan sonra banyonun kapısını kapattım ve kendi odama doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtığımda Lexi odadaydı. " Hoş geldin küçük kardeş, bence siyah bluz yerine beyaz triko bluz giyebilirsin. Yeni eteğin ve çantan ile daha uyumlu, ayrıca eteğinde beyaz çizgiler var al dene hadi" diyerek odadan çıktı. Yatağın üstüne baktım ve cidden siyah bluzdan daha iyi duruyordu. Hemen kurulandım ve Lexi'nin dediği gibi beyaz triko bluzu ve eteğimi giydim.
Ceketimi de giydikten sonra yeni çantamı omzuma attım ve aşağı inmek için odamın kapısını açtım. Lexi beni beklerken masanın orda yarım kadeh şarabını ve usulca sigarasını içiyordu. Benim geldiğimi anladığında arkasını döndü " Saçlarını yine kurutmamışsın umarım hasta olursun" dedi ve sigarasını söndürdü. Şarabını eline alıp hepsini tek nefeste içti ve bardağı masaya vurdu. "Gidelim mi?" Dedi.
Kendi arabamızla gitmek iyi bir fikir olmayacağından dolayı taksi çağırdık ve kapının önüne çıkıp taksiyi bekledik. Taksi nihayet geldiğinde önce Lexi arka kapıyı açarak arabaya bindi ardından ben bindim ve kapıyı kapattım. "İyi akşamlar hanımlar, nereye gidiyoruz" dedi taksideki beyefendi. "Bir saniye" diyerek elimdeki telefonun kilidi açtım ve taksiciye uzattım. "Buradaki konuma gidiyoruz". Taksici kafasını yukarı aşağı sallayarak beni onayladı. Lexi ise bana dönüp " Buraya daha önce gitmedik" dedi kısık bir ses ile. "Burası çok güzel ve sakin bir yer eminim seveceksin" dedim. Lexi ufak bir tebessüm etti ve eline telefonunu aldı kurcalamaya başladı.
20 dakika sürdü istediğim konuma gelmemiz. Taksici sakin bir köşeye çekti ve arkasını döndü. "Evet geldik" diye gülümseyerek. Çantamdan cüzdanımı aldım içinden parayı çıkartıp taksiciye uzattım. Ardından kapıyı açtım "üstü kalsın" diyerek arabadan indim ardından da Lexi geldi. Lexi barın dış mekânını incelerken gülümsedi ve yavaşça içeri girdik. Lexi etrafa göz gezdirerek barmenin yanına gitti. "Viski bittikçe doldurun lütfen" dedi. Barmen Lexi'nin dediklerini hazırlamadan benim de ne istediğimi sorarmışçasına kaşlarını kaldırdı. "Bal şarabı ile bir dilim pasta istiyorum" dedim. Barmen kaşlarını daha çok kaldırarak. "Viskiniz, bal şarabınız ve olmayan pastanız geliyor hanımefendi" dedi. Lexi bana dönüp ağzını kocaman açarak bir kahkaha patlattı. "Çikolatalı pasta demek" Lexi cidden bu olaya çok güldü. " Burada sadece alkol ve fıstık bulunduran birinden az önce pasta mı istedin sen" kahkahası gözlerinden yaş getirmişti. Ben ise sadece tebessüm ediyordum.
Arkamdan bir elin omzuma dokunmasıyla irkildim ve kafamı çevirdim. " Şarabın yanında pastanın güzel gideceğini düşünmüyorum. Leydim! Oysa ki, limonata ile daha uyumlu bir ikililerdi" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanıdığın Aslında Kim?
Mystery / ThrillerBirini tanımak için günlere ihtiyaç duymazsın. Bir zamanlar tanıdığın kişinin aslında tanıyamadığı öğrendiğinde acılar daha ağır bastırmaz mı?