Keyifli okumalar!
Sabaha kadar babamın öldüğünü, annemin benden nefret ettiğini, Doruk'la öpüştüğümü vesaire vesaire bir sürü saçma rüyadan sonra en sonunda uyuyamayıp yataktan kalktım. Saat daha 9 bile olmamıştı. Önce banyoya gidip güzel bir duş aldım. Daha sonra odama dönerek telefonumdan Mina'yı aradım. Biraz bekledikten sonra telefonu açmıştı.
"Bu saatte beni arar mıydın ya?"
"Arıyormuşum demek ki." dedim omuz silkerek.
"Bu saatte beni aradığına göre var bir şeyler. Değil mi?" Hayır yani, bu kız beni bu kadar iyi tanımak zorunda mıydı?
"Mina çok konuşma da bana kahvaltı hazırla. Hadi."
Bir şey demesine fırsat vermeden telefonu kapattım. Ardından dolaba yönelerek ne giyeceğime karar vermeye çalıştım.
En sonunda kot şort ve beyaz oversize bir tişört bulup onları üzerime geçirdim. Makyaj masama giderek sadece rimel ve hafif bir parlatıcı sürdüm. Telefonumu paramı alarak odadan çıktım. Şimdi düşünüm de benim sigaram kalmamıştı. Doruk'a küfürler savurarak evden çıktım.
Her zamanki aradığım durağı arayarak bir taksi çağırdım. Onun gelmesini beklerken bir taraftan da tırnaklarımı kontrol ediyordum. Sol baş parmağımda ki tırnağım kırılmıştı. Taksi gelene kadar kırılan tırnağıma da küfür ettim.
Ya bu sabah cidden güne çok boktan başlamıştım. Gelen taksi düşüncelerimi bölmüştü Taksiye binerek evi tarif ettim. Şu an düşünecek bir şeyim olmadığından aklıma yine babam geldi.
Hayır yani bir kızın olduğunu nalları dikmeden önce mi aklına geldi anlamıyorum ki? Bazı şeyler için geç kalmamak gerekirdi. Babam artık benim için çok ama çok geç kalmıştı. Annem öldüğü zaman bana sahip çıksaydı ne o bu durumda olurdu ne de ben. Şuan belki de baba kız kahvaltımızı yapıyor olurduk, belki de televizyon izliyorduk ya da ne bileyim kahvaltı için dışarı falan çıkmış olurduk.
Ama bunlar için artık çok geçti. Çok geç kalmıştı. Zamanı geriye alamazdı. Taksicinin geldiğimiz söylemesiyle düşüncelerimden arındım. Parayı verip kendimi dışarı attım. Yakın bir pastaneye girip 6 tane poaça aldım. Tabi dördü benimdi. Aslında bu bile azdı ya neyse..
Mina'nın şirin evine gelip parmağımla zile bastım. Zaten götümle basacak halim yoktu ya?
Nil bebeğim sabah sabah bu ne salaklık?
Mina kapıyı açmış bana bakıyordu. Hemen fark ettiğim şey gözlerindeki yorgunluk olmuştu. Sormak istesem de sabaha kadar dizi izlediğini düşündüğüm için bu işten vazgeçtim. Elimdeki poşeti ona vererek mutfağa geçtim. Aslında poşeti bende getirebilirdim ama uyuzluk değil miydi o getirsin.
Fazla büyük olmayan mutfağa geçerek masadaki baş köşeye oturdum. Mina da arkamdan gelip çaylarımızı koymuş, aldıklarımı da bir tabağa koyup masaya yerleştirmişti. Tabağıma aldıklarımı sakince yerken aslında hiç aç olmadığımı fark ettim. Tabi Mina da hemen fark etmişti.
"Nil, bir sorun mu var?"
Sadece omuz silktim. Bu hareketi son zamanlarda fazlasıyla tekrarlıyordum.
"Yok ya ne sorunu." Mina inanmamıştı ki zaten inanacağını da beklemiyordum. Çatalını tabağının kenarına koyarak bana çevirdi gözlerini.
"Yalan söyleme." Ben de tıpkı onun gibi çatalımı tabağıma koydum. Zaten iştahım da yoktu.
"Sadece dün gece babam kalp krizi geçirmiş. Ben de uyuyamadım. Hepsi bu." Gözlerini kocaman açtı. Elini ağzına götürerek şaşkınlığına devam etti. Hayır yani neden bu kadar şaşkındı ki ben bile bu kadar tepki göstermemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENİMLE VAR MISIN? (Tamamlandı)
Ficção AdolescenteNOT: Bölümler baştan sona düzenlenmiştir. Ana hikayeye bağlı kalıp diğer kısımların birçok yeri değişmiştir. Kitabı daha önceden okuyanların, baştan okuması gerekir. *** "Hayat bazen kaybettiğin yerden başlar." Nil ve Doruk karşılaştıkları zaman pe...