Yavaş yavaş gözlerimi açtığım sıra da geç kalkmamış olmak için dua ediyordum. Kalkıp hızla saat'e baktım ve 6 olduğunu görünce içime bir rahatlama gelerek başımı geri yastığa koydum.
Dün gece kızlarla saat 2 'ye kadar oturmuştuk, neyse ki iyi insanlardı. Okul'a ne olur ne olmaz geç kalmamak için hızla yataktan kalkıp üstümü değiştirdim ve aşağı indim.
Pek kimse yoktu, hızla yemeğimi yiyip odama çıktım. Bir kaç işimi halledip tam odadan çıkacağım sıra da telefonumu unuttuğum aklıma geldi ve dönüp dolabın üstünde olan telefonu aldım.
Bilinmeyen 'den +13 arama ve +240 mesaj vardı. Çocuk galiba kafayı yemişti! Ben nasıl görmedim ki bunca arama ve mesajları? Hızlıca odadan çıktığım sırada idil ile çarpıştım. Şükür ki kimse yere düşmemişti.
'Günaydın' diyip gülümsediğin de ben de günaydın diyip gülümseyerek karşılık verdim. ardından okullarımızın ayrılma noktasına kadar beraber yürüdük sonrasında onunla vedalaşıp okul'a doğru yürümeye başladım.
Yanımda bir arabanın durması ile dönüp baktığım da o gün Semih'in yanında olupta benimle hiç konuşmayan çocuğu gördüm. Ben istersen okula götürebilirim demesini beklerken
"çantan açık kalmış. "
diyip hızla araba ile uzaklaştı. Ah neden böyle bir şey beklersin ki zaten! Çantamı kapatıp 10 dk daha yürüdükten sonra okul 'a vardım. Galiba dışarı da sıra vardı. Bu yaşımıza gelmişiz ne sırası hala ya! Yavaş yavaş bizim sınıfın sırasına doğru yürüdüm fakat en geç gelen ben olduğum için arkaya kalmıştım ve en arka da az önce ki çocuk vardı.
Şimdi ben nasıl girecektim o sıraya diye düşünürken bir kız omzuma çarptı. Dönüp baktığım sırada kız afedersiniz diyip gitmişti bile.
Demek ki neymiş saygılı insanlar da varmış!
Kafami eğip sırama geçtikten sonra Müdür bir kaç konuşma yaptı ve ardından sınıfa geçtik. İlk ders edebiyattı ve ben azıcık uyumaya karar vermiştim.
Yavaş yavaş gözlerim kapanmıştı bile. Tam uykuya dalacağım sıra
birinin bana dokunması ile oflayarak gözlerimi açtım. Dokunan kişiye baktığım da sabah ki çocuk olduğunu gördüm pek aldırış etmeden gözlerimi kapattım. Tekrar dokunması ile sinirle sayıkladım."Ne var ne! "dedim.
"Hoca sana sesleniyor bisi olduğu yok ."
Dediği an başımı kaldırdım ve bana sanki kendini zor tutuyormuş gibi bakan hocayı gördüm. Hoca birden şiddetle konuşunca kendimi toparlamaya çalıştım.
"Sorduğum sorunun cevabını bekliyorum."diyince şaşkınca hocaya baktım.
" ne sorusu hocam?" Diye ağzımdan kaçırıverdim. Sınıftakiler gülmeye başladılar ve bu hocayı daha da sinirlendirdi.
"Kızılcık şiiri kime aittir diye sordum!" dedi.
'Öyle bir şiir mi var?' diye mızmızlanırken sesli mızmızlanmış olmalıyım ki sınıf gülmeye başladı. Ardından aklıma gelen ilk ismi attım.
"Aşık Veysel 'in hocam."diyince ciddi anlamda sınıfta kahkaha tufanı koptu.
niye gülüyorlar onun değil miydi?
Hoca sinirle nefes verip öldürücü bakışlarını gözlerime dikti.
"Orhan Veli kanık'ın şiiri, otur aşağı." dedi biraz sinirle.
Zil çalınca kantine indim. Boş bir masa baktım bulunca da bir soda alıp oraya oturdum. Telefonda gezerken karşıma biri oturdu kafamı kaldırıp baktığım da bizim sınıfta gülmekten ölen o çocuk olduğunu farkettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ani Dönüşüm
Bilim KurguARA VERİLDİ. KENDİMİ HAZIR HİSSEDİNCE YENİLEYEREK DÖNECEĞİM. Yanıma kadar gelip yüzüme doğru eğildi ve gülüp konuşmaya devam etti. "Kuzeninin ve tüm sevdiklerini de öldücereksin." Ailem. Arkadaşlarım. Hepsini o öldürmüştü. Ve öldürecekti de!.. Norma...