Otobüsten inip, yürümeye başladım. Bu şehre aşıktım ama ulaşımı beni kanser ediyordu.
Cebimdeki titreyen telefonumu çıkarıp, arayan kişiye baktım. MELEĞIM arıyordu. Telefonu açar açmaz, kulağıma dolan ince sesle bile rahatladığımı hissettim.
"Alo, napıyorsun aşkım." dedi her zamanki bana kullandığı şefkatli sesle.
"Otobüsten indim, yürüyorum meleğim." dedim.
"Hmm, nereye gidiyormuş benim birtanem?" diye sordu.
Nereye gittiğimi çok iyi biliyordu. Her şeyimi bildiği gibi. Bazen üzerime kamera falan yerleştirdiğini düşünüyordum ya da söylediğim gibi melekti, kurtarıcı meleğim.
"Abla nereye gittiğimi çok iyi biliyorsun işte, niye soruyorsun ki? Alp abinin ayarladığı arkadaşına gidiyorum." diye ofladım. Gitmek istemiyordum ama o istiyorsa yapacaktım.
Ablamı asla kırmazdım, kıramazdım. O benim her şeyimdi.
"Şşş, oflanmaz ablaya. Hem bebeğim sana da iyi gelecek, niye istemiyorsun ki?" dedi.
"Ya niye iyi gelsin ki? Ben zaten her şeyimi sana anlatıyorum, sen yetiyorsun bana." diye homurdandım.
Ablamın zoruyla Alp abinin arkadaşı olan bir psikoloğa gidiyordum. Alp abi ablamın sevgilisiydi ve mükemmel bir insandı.
Psikoloğa gitmek istemiyordum. Yaşadıklarımı anlatmak istemiyordum. Gayet iyiydim ben, ne gerek vardı ki?
"Homurdanma, homurdanma. Seansa geç kalma ve her şeyi anlat olur mu kuzum?" dedi sahte bir azarlamayla.
"Tamam." diye mırıldandım kliniğe geldiğim sırada.
"Çıkışta Alp seni alacak. Seni seviyorum, uslu bir bebek ol. Öptüm." deyip telefonu suratıma kapattı.
Kliniğe girip, resepsiyona yaklaştım. Resepsiyondaki orta yaşlı, esmer kadına tebessüm edip, seansımın olduğunu söyledim.
"Barın Aksoy öyle değil mi?" diye sordu. Kafamı sallamakla yetindim. Ayağa kalkıp "Buyrun, bu taraftan. Doktor bey sizi bekliyordu." deyip beni odaya götürdü.
Kapıyı tıklatıp, açtı. Yüzünden silinmeyen gülümsemeyle "Doktor bey, Barın bey geldi." dedi. Daha sonra beni içeriye davet etmiş, kendisi çıkmıştı.
Ayaklarımı yere sürüyerek, doktorun önündeki koltuklardan birine oturdum. Suratına bakmamam saygısızlıktı, evet ama istemiyordum işte.
"Nasılsın Barın?" diyen karakterli erkek sesiyle hızla kafamı doktora çevirdim.
Tanıyordum bu sesi, biliyordum. Hayatımda sadece bir kere duyabilmiştim ama çok iyi biliyordum bu sesi.
"S-siz..." dedim şaşkın bir sesle. Bu adamın burada ne işi vardı?
"Siz gerçekten o musunuz?" diye sordum bu defa şaşkınlığım zerre azalmamışken.
Keyifle gülümseyip "Evet Barın, benim." demişti.
"Ama sizin burada ne işiniz var? Siz burada yaşamıyorsunuz ki." dedim hala şaşkındım. Böyle bir şey nasıl olabilirdi?
"Artık burada yaşıyorum." demişti.
Sessiz kalıp, onu ilk gördüğüm zamanı düşünmeye başladım. Hayatımın en karanlık zamanlarını...
Düşüncelerim arasında boğulurken, onun "Bana biraz kendinden bahsetmek ister misin? Uzun zaman oldu, belki hayatındaki değişiklikleri anlatırsın." demesiyle çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLHUN (GAY)
Genç KurguBarın, zor zamanlar geçirmiş bir ınterseksüel bireydi. Ablasının zoruyla gittiği psikoloğa, aşık olacağından habersiz anlatmıştı bütün gerçeklerini. 09.04.2021♡