flying to New York

39 7 2
                                    


Joseph

Kiliseden çıkıp yeniden yola koyulmuştuk. Uçağımın kalkmasına iki saat vardı ve yarım saat sonra havalimanına ulaşabilecektik. Ailemle geçireceğim bu yarım saatlik araba yolculuğu için normalden daha çok minnetkardım. Onları gerçekten fazlasıyla seviyordum. Özellikle annemle aramızda oldukça özel ve duygusal bir bağ vardı. Aldığım tüm kararları her detayıyla bana ayna gibi yansıtır, doğru yolu bulmamı sağlardı. Babamla ise daha çok partilediğim bir arkadaş gibiydik. Beraber oyunlar oynar, bazı zamanlar maçlara gider, bazen de müzik yapardık. Ben gitar babam ise bateri çalardı. İkimizin de sesi oldukça güzeldi, kardeşimin bizi bu konuda kıskandığını biliyordum. Açıkçası ben de onu çizim yeteneğinden dolayı kıskanıyordum çünkü çöp adamı bile yamuk çizebiliyordum. O ise, neredeyse kendine hayran bırakacak kadar harika işler çıkartabiliyordu. Bir keresinde beni uyurken çizmiş ve bu çizimi de odamın en açık yerine, kapının hemen girişindeki karşı duvara, asmıştı. Benim için gerçekten de çok anlamlı ve harika bir hediyeydi (!)

"Beni sürekli arayacaksın değil mi?"

Dennis'in sorgulayıcı sesi üzerine başımı çevirip ona bakmıştım. Dudağını aşağıya sarkıtmış, dolu gözlerle beni inceliyordu.

"Saçmalama Dennis. Elbette ki arayacağım."

Suratım onun suratına benzer bir ifade aldığında başımı omzuna yasladım. Kemer tarafından boğulmadan birkaç saniye önce "Sen benim en yakın arkadaşımsın. Kilometreler arkadaşlığımızı ölçemez." demiştim ve daha sonra kemeri elimle tutup gevşeterek elimde tutmuştum.

Dennis de başını başımın üstüne koyarak "Teşekkür ederim Joseph. Her zaman yanımda olduğun için..." diye mırıldanmıştı. Sanki bir daha görüşemeyecekmişiz gibi konuşması kalbimi oldukça kırıyordu.

"Yanında olmaya devam edeceğim Dennis. Tanrı aşkına!"

Başımı omzundan kaldırıp yüzüne baktım. Ağlamamak için kendiyle verdiği mücadele oldukça aşikardı, ağlarken görülmekten nefret ettiği için gözyaşlarına meydan okumaya çalışıyordu tüm gücüyle. Dikiz aynasından babamla göz göze geldiğimizde Dennis'i işaret etmiştim kaşlarımla. Beni anlarcasına radyoyu açmış ve hareketli bir şarkı bulmak için tuşa yavaş yavaş basmıştı.

"Bu kalsın!"

Babam sesimin hızıyla aynı anda parmağını tuştan çekip elini yeniden direksiyona yerleştirmişti. Ben ise küçük bir çocuk gibi şarkıya eşlik etmeden önce Dennis'e dönmüştüm. "Lady Gaga bebeğim!" Kollarımı havaya kaldırıp eşlik etmeye başlamıştım.

"I'm beautiful in my way
'Cause God makes no mistakes
I'm on the right track, baby
I was born this way"

Bu şarkıyı sevme nedenlerimden biri bana özgüven veriyor olmasıydı. Küçük sırrımın birilerini rahatsız etmediğini bilmek oldukça mutlu ediyordu beni. Annem hepimizin birer yıldız olarak doğduğunu söylememişti ama yıldız olmak için çabalamamız gerektiğini neredeyse her teselli konuşmasında duymuştuk. Bir yıldız olmak için yeterince çabalamamıştım belki ama birilerinin gökyüzünde yerim olmasını, orada kendim gibi parlamayı çok istiyordum...

Dennis de verdiği mücadeleyi kazanmışcasına şarkıya eşlik etmeye başladığında arka koltukta üçümüz de delicesine kollarımızı hareket ettiriyorduk. Annem ve babam ise bize nazaran yola odaklanmışlardı.

"Don't be a drag just be a queen!"

Üçümüz de aynı anda konuşmuştuk. Yarım saatlik kısa yolculuğumuz oldukça eğlenceli geçecekti belli ki. Kiliseden sonra buna ihtiyacımız olduğunu düşünüyordum.

The Secret of Joseph | bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin