(15 YIL ÖNCE)
"Başınız sağ olsun." diyerek cenaze evine, olanları yeni öğrenen Ayşe girdi. Seda'ya baş sağlığı diledikten sonra komşuların oturduğu yere gitti. Kendine bir yer bulup turunca üzüntüyle dolu sessiz havayı bozmak istemediği için konuşmadı. Fakat içerden bir bebeğin ağlama sesi duyuldu. Ardından da diğerinin...
Kardeşinin vefatını kaldıramayan Seda, bebeklerin ağlama sesini duyunca kendini tutamadı ve hıçkırıkları daha da yükseldi. Kırkları çıkmadan hem yetim hem de öksüz kalan ikizlere bir başkası bakmak için odaya girdi.
"Yazık şu sabilere. Daha kırk gün olmadı. Yazık..." dedi komşulardan birisi içten üzüntüsüyle.
"Ben de duyunca çok şaşırdım ve üzüldüm. Nasıl olmuş?" diye sordu Ayşe.
Sorusunu yanıtlayan kişi Gülsüm oldu. "Semra'nın ablasıyla eniştesi gelmişler, bunlarda zavallım, çocukları emanet edip markete gitmişler. E onlar da haklı, iki bebekle vakit mi var? Neyse... Siz markette dönerken arabanın birisiyle çarpışın! Orada da can vermişler..."
"Bak görüyor musunuz ölümün nereden geleceği belli değil."
"Öyle..."
***
İşte o gün yazılmıştı Güneş ve Yıldız'ın kaderi... Güneş, annesi gibi sarı saçlı babası gibi badem gözlü, Yıldız ise babası gibi simsiyah saçları ve annesi gibi yeşil gözleri vardı. İki kardeş resmen birbirlerinin tam tersiydi. Semra ve Faruk'tan geriye Seda'ya emanet ikizler kalmıştı.
Seda ve Ali'nin üç çocukları vardı ve maddi imkansızlıklar içindeydiler. Bu durumda çok isteseler de iki bebek büyütüp üç çocuk okutamazlardı. Çocukları iyi bir yetimhaneye emanet etme fikrini öne süren Seda'ya hala karşı çıktı. Kendisinin çocuğu olmuyordu ve yıllardır çocuk hasreti çekiyordu. Bu nedenle bebeklerden birine bakabileceğini teklif etti. Uzunca düşünülen zamanların ardından en azından birinin aile sıcaklığı içerisinde büyümesinin doğru olacağı kararına vardılar.
Bu karardan sonra hala Fatma, Yıldız'ı aldı ve Güneş gözyaşları ile yetimhaneye verildi... Fakat iyi yönden bakılmalıydı. En azından birisi aile sıcaklığı görecekti. Ancak işler hiç de düşünüldüğü gibi olmadı...
***
Seda her hafta Yıldız'ı ve Güneş'i ziyarete gidiyordu. Onlara sarılıyor, öpüyor biraz da olsa özlem gideriyordu.
Ancak 5 ay sonunda Güneş'i görme için gittiğinde onu bir ailenin evlat edinmek istediğini öğrendi. Bunu eşi hariç kimseye anlatmayan Seda zaten kısa süre sonra da o aile Güneş'i evlat edindiler.
Yıldız ise halasında kalmaya devam ediyordu. Yalnızca son iki ay eniştesinin maaşı tam yatmadığı için bazı faturaları ödeyemedikleri için geceleri karanlıkta oturuyorlardı. Ancak Yıldız gece olunca ağlamıyor, çok sakin oluyordu. Fakat gündüzleri çok huysuzlanıyordu.
Son ay birilerinden borç alıp faturaları ödemişlerdi. Bir akşam Fatma evi toparlamış, Yıldız'a evdeki son sütü içirirken kocası işten erken döndü. Fatma meraklanarak kucağındaki Yıldız'la ayağa kalkarak kocasının yanına gidip ona ne olduğunu sorduğunda aldığı cevap karşısında adeta dünyası başına yıkılmıştı.
"İş yeri iflas etti."
O günden sonra epey zor günler geçirdiler. Borç aldıklarına ödeyemediler, başkasından istemeye de yüz bulamadılar. Açlıktan mideleri susmadı, geceleri karanlıkta oturdular yine de kimseye ağız eğmediler. Kan kusup kızılcık şerbeti içtim dediler. Ama bunu onlar diyordu, Yıldız değil... Bebek bu sonuçta, aklı ermiyor. Acıkıyor ağlıyor, uyuyamıyor ağlıyor. Evde yiyecek tek lokma yokken çocuğa ne verebilirler ki? Durumları öyle kötü bir hale geldi ki artık dayanılamaz olmaya başladı.
Eşini kimse işçisi var diye almıyor, sokakta su veya mendil satıyor bu seferde ters bakışlara ve ağız dolusu hakarete, "cık cık" seslerine maruz kalıp dilenci muamelesi görüyordu. İnsanlar öyle düşüncesizlerdi ki , bir gün ben de işsiz kalır mıyım diye düşünmeden ona kibirli tavırlar sergiliyorlardı. Bazen herkesin eşit olduklarını unutuyorlar, kendilerini çok değerli bulunmaz Hint kumaşı sanıyorlardı.
Eh, hal böyle olunca onlar ne yapsın? Çocuğa taş mı yedirsinler? Hadi kendileri yetişkin insanalar ama o daha çok ufak. İyi bir geleceği hak ediyor. Onlar da iyi bir gelecek veremeyecekleri için Yıldız'ı Güneş ile aynı yetimhaneye bırakmak istediler. Ancak orada Güneş'in evlat edinildiğini öğrendiler...
Şimdi ne oldu? İki kız kardeş bambaşka hayat yaşar oldu. Birisi güneş gibi parlak diğeri gece gibi kara...
YAĞMUR KAVACIK
(Çalınma durumu olursa gerekli şeyler yapılacaktır!)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KIZ KARDEŞLER
Fiksi RemajaAnne ve babalarının ani ölümünden sonra henüz kırkları çıkmamış kız kardeşler Güneş ve Yıldız başlarından geçenlerden sonra birbirlerini tanımadan bambaşka hayatlar yaşayarak büyürler. Daha sonra bir şekilde yolları kesişir. Birbirlerini tanımadan...